Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Rotterdam’daki Lorant’sızlık, Ortega’nın oturması değil, Stevic’in geri kalanları oturtmasıydı bana göre. İşte şimdi yandı Alman demiştim Stevic’i görünce ilk on birde. Eleştiriler mermi olup yağacaktı Lorant’a. Düşündüğüm olmadı. İyi oynamıştı çünkü ex Dortmundlu. Kimse sormadı, soramadı.
Fenerbahçe’nin geniş bir kadrosu vardı. Her tipten, her yaştan, her baştan, her cisimden, her isimden oyuncusu da. Yok yoktu gibi hani. Mesela bir Revivo, bir Rapajc yaratılamazdı içeriden. Dışarıdan onun için alınmışlardı zaten. Hatta Revivo’dan bir Ortega yapılabileceği halde kopyası olacağına aslı olsun denmiş, Arjantinli’ye büyük paralar ödenmişti. Ama bir Stevic de mi çıkmazdı geri kalanların arasından ? Tek özelliği koşması, baskı yapması, basit top oynaması, kısaca futbolun ana kurallarını uygulaması olan bir oyuncu da mı yaratılamazdı Ceyhun, Yusuf, Hakan’dan, veya şundan bundan.
Evet, Stevic olmasa da gibisi çoktu da Lorant’ın bu işlerle uğraşacak vakti yoktu. Olmazsa olmaz mıydı yani o ? İki aydır gece gündüz beraber olduğu oyunculara şöyle demişti Lorant, Rotterdam’da Stevic’i ilk on bire koyarak. Belki dememişti, ama onu demeye istemişti. Sizlerden bir Ortega çıkmaz. Bir Revivo, Rapajc de. Bunu siz de biliyorsunuz zaten. Ama bilmediğiniz veya bugün öğrendiğiniz, sizler bir Stevic bile etmezsiniz. Bu takımda oynamanız için her antrenmana katılıp çalışmanız da yetmez. Sizleri hala tanıyamadım. İnanmıyorum ve güvenmiyorum da. Onun için de 1860 Münih’te dört sene beraber çalıştığım, tanıdığım, inandığım, güvendiğim bu düz ve sıradan oyuncuyu, üstelik iki - üç gündür bizlerle beraber olmasına rağmen sizlere tercih ettim.
Evet, kimsenin gıkı çıkmadı. Stevic iyi oynamıştı çünkü. Aksi halde neler yazılacaktı neler. Aklıma mesela Yusuf geldi. Fenerbahçe yerine Galatasaray’da olsaydı, Lorant yerine Terim’le çalışsaydı, Figo’yu, Totti’yi bozabilecek yetenekteki Yusuf. Hatası yok mu, hem de çok. Hatta çok oğlu çok. Ama dedim ya, eğer Yusuf’ta biraz futbol gururu varsa, ya da izzet - i nefis, veya futbol - u nefis kaldıysa valla şöyle düşünmeli. Hani İsrailli’nin, Arjantinli’nin arkasında oturmam doğal olsa bile bu Yugoslav’ın yerine de mi oynayamam ben. Eğer bu Stevic bile Yusuf’u motive etmezse onun için yapacak birşey de kalmıyor belki de.
Eleştiriler Ortega niye oynamadı diye geldi. Nasıl oynamazdı milyonlarca dolarlık Ortega. Belki de Lorant’ın en haklı olduğu konu da buydu ama. Hazır değil demişti Alman. Hazır olmayan adam da oynamazdı tabii. Belki de hazırlamasını bilmiyordu. Öbürleri gibi Ortega’yı da hazırlayamıyordu. Kendi kafasına göre bir grup oyuncu belirlemiş, onlarla oynuyordu. Kimse birşey diyemedi. Yeni ülke, yeni takım, Ortega için söylenecek öbür klasik, ama palavra sebeplerdi. Fenerbahçe 2 - 0 yenseydi kimse Ortega’yı da sormayacaktı ya. Ama defansa dönük oynamaları, atak bile yapamamaları, hatta gol pozisyonuna girememeleri Ortega’yı akla getirmişti.
Doğru sualler, soran olsaydı eğer şunlar olmalıydı. 1- Ortega’yı niye hazır hale getirmedin, veya getiremedin mi ? 2- İçeriden niye Stevic gibi bir oyuncu bile yaratamadın da yabancı kontenjanımızı bu düz ve sıradan oyuncuya kullandırdın ? 3- Bir aydır Ortega hazır olmuyorsa, iki günlük Stevic nasıl hazır oluyor ? Yoksa sorun Ortega’nın kendisinde mi ? 4- İki günlük oyuncuyu kazanmak isterken geri kalanları kaybetmiyor musun ?
Evet, Lorant, Ortega’yı oynatmayarak değil, Stevic’i oynatarak hata yaptı bence. Bir kişiyi kazandı ama uzun bir ligde çok ihtiyacı olan geri kalanları kaybetti.

Pazar Ali Sami Yen’deydim. Galatasaray - Samsunspor maçının başlamasını bekliyordum. Skorborddaki ekrandan Süreyya Ayhan’ın da koştuğu 1500 metre finali yayınlanmaya başladı. Yayınlayan da TRT’ydi galiba. Szabo mu, Süreyya mı derken aniden Süreyya ipi göğüsledi, hepsinden daha erken. TRT kırmızı bir bant geçirerek Süreyya Aydın (!)’ın Avrupa şampiyonu olduğunu duyuruyordu.
Aynı bant tekrar tekrar geçiyordu gözümüzün önünden. Her defasında da Süreyya Aydın yazıyordu. Önce yanlış yazmışlar dedim. Beşinciden sonra aynı hata bu kadar yapılmaz, üstelik yayınlayan koca TRT, belki de ben yanlış biliyorum diye düşündüm. Ayhan değil, Aydın’mış demekki. Komik diyelim en hafifinden. Evet, komik olan Avrupa Şampiyonu’nun soyadının yanlış verilmesiydi. Hataydı bu sonuçta. Yapılabilirdi de. Nitekim yapılmıştı da. Ama trajikomik olan kimsenin farkında olmamasıydı. Daha doğrusu Avrupa Şampiyonu atletin soyadının ne olduğunun kimsenin umurunda olmamasıydı.
Aaaaa, bakın Aydın yazıyor dediğimde, ne yazacaktı yani, Ayhan mı ? İşte kızın ismini soyadını yazıyorlar diyenler bile vardı inanın. Hani cuk diye oturan sözler vardır ya. Cuuuuukkkk diye oturuyor bu defa. Böyle başa böyle traş. (Not: Baş ile seyirciyi, traş ile de TRT’yi kastediyorum!!!) Evet bir defa daha ama bu defa vallahi son defa. Böyle başa böyle traş. Ama bu defa maalesef siz baş, ben traş.

Daha önce yazmıştım. Şimdi tam zamanı galiba. Terim’li Fiorentina, Zaccheronili Milan’ı dörtlemişti. Mario, Savoy’a girdi. Otelin barı tıklım tıklımdı. Barmene bağırdı. İki espresso, biri Terim’li, biri Zac’lı (Zaccheroni) olsun.
Afrikalı barmen bile espriyi anlamıştı. Gelen iki kahvenin biri sert kısa, mis kokulu, sıcak ve sütsüzdü. Hani oh be, espresso dediğin böyle olur denilen cinsten. İkincisi de sütlü, daha uzun, tabii sulandırılmış ve tabii buz gibi. Hani bu da ne biçim espresso diye insanı isyan ettireninden. Mario’yu Mehmet yapıp, kahveyi atıp, içine kayı katıp bize uyarlarsak eğer, aşağıdaki cümleyi okumanıza da vallahi de billahi de değer. Mehmet kahveye gelip çaycıya bağırdı. Oğlum iki çay yap, biri demli, tavşan kanlı, öbürü Lorant’lı...

Sayın Turizm Bakanı’na 52 haftada 52 cümle kampanyasında bu hafta. Formula 1 var.
Mr.Ecclestone = Bay Ecclestone
Formula = Formüla
1 = Bir
Bir = One
Her dersten sonraki klasik cümlemizle bitirelim. Turizme olmasa da sayın bakanına ufak da olsa bir katkımız olsun. Haftaya Lesson XXVIII.

20 - 21 - 22 - 23 Ağustos Milliyet tırındayım. Konya, Burdur, Isparta, Antalya’dayım.

SERİ İLANLAR
Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo D’de
Cuma’ları ise Milliyet’teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi