Türk'ün erkeğine "bol kadınlı" anlatmam lazım belki de anlatmak istediğimi, daha net anlayabilmeleri için. Bu "tipler"le flört edilir derler mesela, bunlar da "tek gecelik kadın"lardır, şunlarla da evlenilir. Söyleyemedikleri de var tabi (bilmedikleri için belki). Onu da ben "bence" söyliyeyim. Yukarıdaki "üç" kadının "bir"iyle üçünü bir arada yapabilirseniz de mutlu olursunuz. Flört etmek istediğinizle keşke evlenseniz, ya da "o evlenilecek kadın" la keşke flört etseniz. "Tek gece"sine bayıldığınız o kadınla da çok geceler yaşamayı keşke deneseniz. Türkiye'deki on erkeğin dokuzu, hadi dokuz çok oldu diyelim, sekizi onun için hep arayışta. Çoğu hep mutsuz da. Evde karısını, çocuklarının anasını bırakıp "kaçamak" kovalayanların kovaladığı kaçamaklarda başkalarının karıları yada başka çocukların anaları yok mu sanki ? "Tek gecelik" diye aşağıladıklarına evlendikten sonra tek gece için yalvarmaları daha aşşşağılıkça değil mi sanki! Yaşadıkları, "yaşamadan yaşamak" belkide.
Yengemizle başbaşa
UEFA kararı sonrasında son anda da olsa "bir gecelik aşk bu" diye sıkıştırmıştım son Köyün Delisi'ne. Önemli olan "havalı" Avrupalı'nın bizim kızı seçtiğini söylemesi değil, o geceyi seçtiği kızla geçirdikten sonra sabahında ne söyleyeceğidir de demiştim. Olimpik kız bir gecelik bir aşk için, o da eğer her yer karanlıksa, "rüzgarsızsa", vede yağmursuzsa uygun belki. Hepsi hepsi bu ama. Seneye "bir sıcak küçüğe" kaçacağı belli olan kocasından sonra, "olimpiki yeniden pazarlama" ya da yüz küsür milyon doları "aklattırma" operasyonundan sonra Galatasaray yönetiminin ve olimpiyatçıların hemen "atlamaları" da tam "Türkiş" tabii. "Biz beğendiremiyoruz bizimkilere ama bakın Avrupalı'ya" demelerinin adı da "yüzde yüz bir Türkiş kompleks" tabii. Bir soruyla bağlayalım. O stadsız ve parasız koca adayının üç - beş kuruş düzenli bir aylığı olsaydı eğer o "olimpik eve", "iç güveyisi" girer miydi acaba ? Eloğlu yine "bizim kızla" heyecanlı bir gece geçirecek, çekip gidecek, ama biz "yengemizle" yine başbaşa kalacağız.
Petar Pilsen açık konuştu. Hatta açık açık. Hatta hatta açık saçık... "O dünlerde Efes Pilsen dörtlü final oynayamadıysa suçlusu Örs ve Natof'tur". Ben de Efes Pilsen dörtlü final oynayamadıysa suçlusu Örs ve Natof diyordum o "dün"lerde. Yine o "dün"lerde fırsat buldukça her an bana sulananlar da fena halde "bi fena" oldular tabii Petar konuşunca.
İsmet Badem "delikanlıca" itiraf ediyor kendi köşesinde "O zaman sana ilk itiraf edenlerdendim. Efes Pilsen diye ilk kez yazan ve söyleyen sensin. Ve dibine kadar haklı çıktın". Yine de huylu huyundan vazgeçmiyor tabii. Sevgili Badem överken bile ince ince yine koyuyor da bana. "Onu (beni yani) basketboldan pek tanımazdım (mesela). Ama onun (benim yani) birçok tanıdığı vardı (torpilliyim yani). Daha önemlisi daima onu destekleyen Yalçın Granit ağabey vardı (en büyük torpilim yani)". Hikayeyi bilirsiniz. Hani patlayan lastiğini değiştirirken dört bijonunu da kaybedip kara kara düşünen adama yoldan geçen biri, "diğerlerinden birer tane sök, ona tak hiç olmazsa idare eder" demiş.
- Hiç aklıma gelmemişti, teşekkür ederim. Kimsiniz siz ?
- Tımarhaneden kaçtım. Sizi görünce de ....
- Deli misiniz siz ? Ama siz ....
- Evet deliyim ama aptal değilim ki...
'Kritik' Efes kritikleri
Sanki gecenin bir saatinde aniden toplanıp kimseye haber vermeden gizli gizli oynuyordu Efes Pilsen (ya da bir tek bana oynuyordu). Yarı kilosundaki bir rakibinden 20 yediği maçtan sonra bile yazılan "kritik" kritikleri hala saklıyorum. Önce Tuncay Özilhan'ın doğumu, çocukluğu, gençliği anlatılıyordu. Sonra Efes'in basketbola yaptığı katkılar yazılıyordu. Sonra da yenildiniz, ama yine de filan falan denip bütün kritikler Efes'le vıcccık vıcccık bitiyordu. Efes, Avrupa'da "onlar" için ödüyordu. Onlar da Efes'e geri ödüyordu (böyle olmayanları tenzih ediyorum tabii).
Petar Pilsen dört no'lu sette bire beş oynuyordum diyor (yani oynayamıyordum). Ben de dört no'lu sette bire beş oynuyorlar diyordum. Petar Pilsen "Amerikalı seçmeyi beceremiyorlardı" diyor. Ben de Amerikalı seçmeyi beceremiyorlar diyordum. O "dün"lerde bana vıdı vıdı yapan Efes benchi bugünlerde Petar'a niye "gık"ını bile çıkaramıyor, niye susssuyor peki.
Örs, Örs kadar konuşmalı
Aydın Örs tabii kibar biri. Beyefendi de. Ağır başlı da, kısaca "efendi" de. Ama yürekli değil. Milano'daki Koraç Kupası'na kadar Avrupa'nın en başarılı ekiplerinden olan o Efes'i yaratan o Örs'ün, çıkıp o Efes coachu Aydın Örs kadar da konuşması lazım. Veya en az "Petar kadar" konuşması "O"nun susması beni ve Petar'ı haklı çıkarıyor belki. Ama konuşursa inanın daha mutlu olacağım belki.
Bir kere Napolili ve de "P"li. Yani bizim köylü. Yani bizim koylu. O, yani Feryal Pere. Her an pozitif enerji dağıtan bir büyük trafo sanki o (kadın da trafoya benzetilmezki). Super Sport'taki programı da farklıydı, tabii Radikal'deki yazıları da, tabii Fenerbahçe televizyonunda her salı 21.00'deki programının "ilk"i de. Feryal'i bence seyredin. İşiniz varsa da televizyonun sesini açın, işinizi yapın ama hiç olmazsa dinleyin.
Durumun çoğunuzun sandığı gibi "vahim" değil bir kere. "Ümitsiz" hiç değil. Ayrıca çoğu sizce de tanıdık ve de çoğu oldukça hoş bir "sürü" kadın tarafından o kadar çok aranıyorki. Yani keyifli de. Kadınlar "birini" sevene daha çok ilgi duyuyorlar. "Bu adamla mı olsak acaba, nasıl olsa bela da olmaz" diye düşünüyorlar da bence. Yani akıllıca da. "Onlara", "O"nu seviyorum diyorum da. Yani "erkekçe"de. En önemlisi de tabii onca hoş kadın arasında kafamda "O"nla yaşamak. Bu da çok megalomanca tabii, ve de"bence" ve de Bilgince tabii. Peki değer mi diyorsunuz ya yine çoğunuz. Hiç düşünmemiştim siz sormadan vallahi. Sonra düşündüm, sonra bir daha düşündüm. Vallahi billahi değiyor da.
SERİ İLANLAR
Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi
SPOR
JAPONYA'DA MUTLU SON
At yarışları
Avrupa Ligleri
Efes işi bitirdi: 95-92
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Detroit belini doğrultamadı
Filede dün
'Boş koltuk görmeyelim'
Derbi savaşı
Aslan'da üye krizi
Çakır'a büyük öfke
Tahkim'e yeni çehre
Tehlike atlatıldı
Haber turu...
Stadlar kadınlar gibidir mi desem?
Kuzey Afrika Krallığı!
Kara çizgi
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010