Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Köyün Delisi Yılbaşı özel
Hoş tabii bir büyük gazetenin Genel Yayın Yönetmeni'nin sık sık en önde aşk yazması. Tabii daha da hoşu, o Genel Yayın Yönetmeni'nin benim genel yayın yönetmenim olması. Ve daha daha hoşu da gazetesinin arkalarındaki bir "yazan"ının (ben) sık sık "galiba yine bana yazıyor" sanması. Sayın Mehmet Y.Yılmaz'ın dünkü köşesinin başlığı "Sevdiği bir tek kadın, bir erkeğin herşeyidir"di. Farkında olmadan bana verdiği çok, ama çok anlamlı "bana özel"de bir yılbaşı hediyesiydi.

"O" bile beni tanımamışsa...
"Bir programın vardır mutlaka senin ama" (yoktu halbuki) diye başlıyordu her arayan, "Kim bilir neler neler (!) yapacaksın bu gece, ama yine de eğer istersen bize gel"...
Şanslıydım. "Ahh, keşke o evde, onlarla ben de olsaydım"lı "evlerden", o evlerdeki "onlar"dan "gelsene bize noolurlar" da vardı. Bir sürü "private party"nin "gel geli" de vardı tabii. Sağımda solumda, önümde hatta arkamda bir "sürü" kadın olan (ablalarım kızacaklar yine) bir "sap"tım ben. Ama galiba renkli bir "sap"tım da ben. Ama tam gece 12'de "ben"deydim, "tek"tim, "sap"tım da yine "ben"...
Gerçi yılın son "31"inde çıkıp birkaç saatliğine unutmak istemiştim "O"nu. Sıkılmıştım belki, sıkmıştı belki veya da vesaire belki...
Çıktım da zaten. Hem de öyle bir çıktım ki yine. Mesela benzin alırken, o aynamsı camdan "ben"i seyrettim yine. Bir Roma gecesinin paparazzi sahifesine bile girerdim o aynamsı camdaki fotoğrafımla inanın. 10 üstünden 8 (tevazu gösteriyorum) bile alırdım, bir Roma gecesinin mesela Top 10'inde, yine o fotoğrafımla... Vallahi iyiydim de. Her"şeyimle", her"şeye" hazırdım da. Bence bir "sap" için fazla havalıydım da.

Altı üstü 'bana' gidiyorum
Nasıl da gazlıyordum Range Rover'ımı (klasik kasa). Sanki "O"na gidiyordum. Çok da karışıktım yine. Sezen de "bi acccaip" söylüyordu yine. Aniden "dön oğlum" dedim. Sonra döndüm, sonra daha da gazladım. O'nu unutmamaya "bana" dönüyordum. Gece yarısına iki veya üç kala "ben"deydim, "ben"leydim de. Sonra biliyorsunuz o tantana işte, 2004 "ce" demişti bile işte. İlk defa bir yeni yıla "sap başına" evimde giriyordum. Sonra kafamda hep "O" vardı sabaha kadar. Evet "onla bu kadar"ı paylaşarak acaba nereye kadar?... İki veya üç saat ya uyudum, ya uyumadım. Sonra kalktım. Sonra Milliyet'i aldım ve en önde o başlığı gördüm, "Sevdiği bir tek kadın, bir erkeğin herşeyidir". Bir Genel Yayın Yönetmeni'nin bir "seven yazan"ına (estağfurullah yazar değilim) verebileceği en anlamlı yılbaşı hediyesiydi. Sonra Canaydınlı, Sarıgüllü, Ali Sami Yenli "Köyün Delisi"ni çöpe attım. Sonra da Köyün Delisi'ni yeniden yazdım.

"O yazı"dan
"Eski yılın bitmesine saatler kala düşünüyorum da, genç erkeklere verebileceğim en iyi öğüt şu olabilir. Hayatınızın kadını, hayatınızın en önemli 'şey'idir. Asla vazgeçmemeniz gereken tek 'şey'..."
"Bir erkeği olgunlaştırıp, yaşamdan zevk almasını, yaşamından memnun olmasını sağlayan 'şey' sadece o çok özel bir tek kadındır. Ne para, ne unvan, ne de başarı..."
"Bir erkeğin ufku, o tek kadının ona açtığı ufuktur aslında..."
"Herşeyinizi paylaşabileceğiniz bir kadınla yaşamadığınız hergün boşa harcanmıştır..."
"Bir erkeğin 'herşeyim' diyebileceği bir kadın bulması o kadar da kolay değildir elbette. Kadınlar da birçok kişiye kalplerini açarlar ama sadece bir tek kişiye kalplerini verirler..."
"Onu hak etmek için gerçekten çok emek vermek gerekir..."
"Yüzünü hiç görmeseniz, sadece telefondaki sesini duysanız bile, onun o anki ruh durumunu anlayabiliyor olmalısınız..."
"Eğer bunu anlayabiliyor ve sorumlusunun siz olduğunu biliyorsanız, yolun yarısını çoktan geçtiniz demektir..."
"Ve hiçbir kadın yoktur ki, 'seni seviyorum' sözünün önünde hissiz ve ilgisiz kalabilsin..."

Devam tabii...
Pes mi ediyordum, bilmiyorum ama artık pes etmeyeceğimi biliyorum. ("O yazı" öyle iyi geldiki) "Onun bu kadarını" bile seviyorum. İki küsür senedir "daha fazlası" içinde çabalayıp duruyorum. yine de şanslıyım tabii. "O özel kadın"ı bulmuşum, kazanmasamda hiç olmazsa kaybetmemeye çalışıyorum.

MİLLİYET'in yılın sporcusu anketinde 50. yılda Süreyya, rahat kazandı. Sürpriz mi, değil tabii. "İş"i ve "aşk"ı da sessizce ayırmış yine Milliyet okuyucusu belli ki. "Aşk"a da sessizce bir onay vermiş belki. Mutlu insanlar büyük işler başarırlar denir mi bilmem ama, büyük işleri mutlu insanlar başarırlar denir bence. "İş"indeki başarısında "aşk"ının hiç mi rolü yok sizce.

2004'te mutlaka olacak. "Tek kişilik birşey" bu. O tek kişi benim de, o "şey"e gelince, ne bir oyun, ne bir gösteri, ne tiyatro, ne stand - up ne de vesaire. Bir "one ben şey " işte. "O"na bile yüzde 25'imi tanıyorsun diyorum. Siz belki "o kadarımı" bile değil. Yüzde 75'imi görünce de... Bir ilk olacak, belki ikincisi de olmayacak. Sadece bir "gecelik", belki bütün dostlar için "birkaç" gecelik. Parası da bir vakfa gidecek. Bence hiç yapılmamış birşey olacak...

Bir ülkede herşey çok iyi gitse bile, sevilenler sevildiklerini bilmiyorsa, sevenler sevdiklerini söyleyemiyorsa yine de birşeyler iyi gitmiyor demektir.

SERİ İLANLAR

Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi







SPOR


ACIM HAFİFLEDİ
At yarışları
Avrupa Ligleri
Potada bugün
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Mehmet Okur faule takıldı
Sultanlar gitti
Tek aday Jardel
Alex'i bekliyorlar
Kader günü yarın!
Lee'de geri sayım
Haber turu...
'O' yokken de var işte