Beşiktaş’ın oynayan ilk on biri mi, yoksa oynamayanların tek tek herbiri mi? Ali Eren, Serdar, Tümer, Yasin, Tayfur, Nouma. İşte onlar on birin dışında kalanlar. İlk 45’te Lucescu’nun yanında yer alanlar. Bir hakiki stoper ex milli ama sivri dilli. İki ön liberonun iyisi, üstelik biri olmasa da diğeri Kore - Japonya millisi. Tümer Sergen yüzünden gazi, Nouma da sakatlığından niyazi. Ve Serdar...
Lucescu yanındakilerle hem rakibe, hem kendi on birine gözdağı veriyor, sanki. Maç başlıyor, Beşiktaş da hemen yükleniyor. Her an gol bekleniyor. Ama işte 19. dakka ve men dakka dukka! Veya atamayana atarlar. İstanbulspor’dan ilk akın ve Allah aşkına Beşiktaş’ın defansına bakın. Hani çocukken veya çocukça bir oyun vardı. Bu görmüş, bu tutmuş, bu pişirmiş denir ve eklenirdi: Bu da yemiş. Biri adamını kaçırıyor, biri ortalatıyor, biri kafayla pas verdirtiyor, biri de röveşata yaptırtıyordu. Yiyen de tabii Cordoba. Golün gerçeği değil, şakasıydı sanki. 26’da Sergen, Sergen’leşiyor, çok az kullanılmış sağı, müthiş bir vole ve gole bakın gole.
Beşiktaş forveti ve Sergen, defanslarına karşı da oynuyorlardı. Sanki defans oyuncuları içlerindeki İstanbulsporlulardı! Bilhassa Ronaldo çok ağır, Niyazi - İbrahim ile de sağı kör, solu sağır kalıyor, zaten Lucescu da ikinci devre onların yerine Tayfur ve Tümer’i alıyordu. Ortada iki esas oğlan... Biri Sergen ya da "Sergen is Sergen". Koşmuyor tamam, hatta bazen duruyor. Ama işte bir vuruyor, pir vuruyor. Bir diğeri Amaral. En çok o koşuyor, üstelik hem kendi için, hem Sergen, hem de diğerleri için. Futbolcunun 2002 futbolundaki tipi Amaral ve Sergen’in karıştırılıp ikisinden bir futbolcu yaratılmışı gibi. Ama burası Türkiye. İkiye bölünmüş halleri yetiyor da artıyor bile. En ilerideki Ahmet arkamdaki Pancu vursun, Rumen de illa ki Ahmet Dursun diyordu.
Bu kez maça gelirken hazırlıklı geldim ben de. Ne olur, ne olmaz diye sevgili Ömer Üründül’ün preslerini, bloklarını, dar alanlarını, koridorlarını ona sormadan yanıma aldım, Güngörener Stadion’a öyle daldım. İlk 45’te gerekmedi. Hatta ikincisinde de. Ve dakka 70. Siyah - Beyazlılar’ın en değişik rengi, ya da rengarengi Nouma giriyor. Dakka 72’de sararıyor, 74’te Tümer’in Sergenvari golü ve aynı anda kızaran Nouma. Evet son 15 dakika Beşiktaş bir fazla golle. ama bir eksik adamla kalıyor. Çok santrfordan bunalan, sıkılan Lucescu tek kalan Ahmet Dursun’la alıştığı sistemine dönüyor, İstanbulspor beraberlik için her yolu deniyor ama... Beşiktaş, zor da olsa, Nouma’sız da olsa İstanbulspor’u yeniyordu.
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024