İTALYA’DA temiz eller bütün hızıyla devam ediyor. Bantlar mantlar, savcılar avcılar, ortalık toz duman. Sanığın çok, tanığın yok olduğu zamanlar. Savcı Di Pietrolu dönemler. Tüm İtalya yargı aşamasında anlayacağınız.
Sanığın biri bir restorana gidiyor mesela. Sanık olsun Signor Antonio. Restorancı da diyelim Mario. Mario diyor ki kapıda sevgili Aziz Signor Antonio. Başımın üstünde yeriniz var. Severim de, sayarım da sizi. Üstelik inancım, suçsuzsunuz da. Hafif yalandan ve biraz dolandan devam ediyor Mario. Aklanacaksınız da yüzde bin. Ama içerisi kalabalık. Kafalar şaraplı. Sizin bantlar falan da gazetelerde. Karıştı da üstelik kafalar. Biri çıkıp birşey söyler. Halk bu, bir anda sirayet eder. Ondan buna, bağlayacağım şuna. Ben de sizi koruyamam belki. Bu seferlik yandaki restorana gitseniz ? Mesela Paolo’nunkine. Sonra Paolo’da da aynı terane... İsterseniz Fabio’ya... Fabio’dan Carlo’ya......
Hadi bir tane daha yakalım. Bir ayakkabıcı. Mario olsun yine. Gelen de Signor Antonio. Ah sizi severiz de, sayarız da... Üstelik biliyoruz, suçsuzsunuz da... Hikaye aynı. Ama içerisi dolu. Elelam tepkili size. Rahat durmaz eli, kolu. Hani koruyamam belki sizi. Yandaki Paolo’ya gitseniz... Ya da Fabio, veya Carlo...... Evet, tanıştığımıza memnun oldum. Ben kamu vicdanı.
GALATASARAY - Juventus maçı öncesiydi. Terim, Bologna’ya gelmişti. Bologna maçında Juve’yi son kez seyretmeye. Maçtan çıkışta tanıdık bir Bolognalı bağırdı bana; Terim’e söyle. En az üç atmalılar Juve’yi 1 - 0 yenmeleri için. Ben biliyordum da başka biri sordu, niçin ? Üç atmalılar. İkisini saymaz hakem. 1 - 0 kazanırlar. Sonra devam etti. Dört köşedir onların topları. Kastettiği Juve ve Milan. Yuvarlak olanlar da bizimkiler. O dört köşe her hakemi etkiler. Birincide para vardır. İkincide Berlusconi diyelim. Ya da Agnelli. Yani siyasi güç. Şike falan üç. Dörtte de falan filan, arta kalan.
Hani biz telefonu, gözlüğü, Armani’yi, Versace’yi sıkı takipteyiz de, ama kültürel, sosyal mosyal, hatta siyasal toplumsal bir hayli gerideyiz. O dört köşe topları çoktan ithal ettik bile. Hatta dört, beş, altı köşe bile yaptık onları. Yuvarlakla oynayanlar, mesela Yozgat, Gençler, Rize. Geliyorlar tabii bizim büyükler karşısında kolayca dize. Ama şimdi Aslan’la Kartal. İkisinin de dört köşe topu. Peki kim kazanır o zaman. İlk dördü saydık. Bence beşinci köşeyi bulan. Mesela oraya da hakemi veya MHK’yi koyan. Şimdi e - mailler gelecek. Kardeşim ne accayipsin sen. Ve de ne accayip yazıyorsun. Gittikçe de azıyorsun. Boşverin, takmayın kafayı bana. Bu köşeyi bir başka klasiğimizle bitirelim. Delidir, ne söylese yeridir.
BAKIN... HEM bu köşeyi okuyup hem de sonra, hani bu köşenin sporu, topu, maçı demeyin sakın. Veya da deyin. Bana ne. Ben de derim ki aman spor mu kaldı, ya da top, ya da maç ? Yuvarlak toplar dört köşe, beş köşe, altı köşe olmuş. Yazalım da ne yazalım, neyi yazalım ? Boşverin, bu cuma böyle azalım. Tuncay Özkan’dan baltayı kapıp, biraz da biz kazalım.
SIKILIP, tırstınızsa, konudan kaçalım. Ya da iyice açalım.
Adı mesela Cin Can. Mesleği de hakemlik. Dava yargıda. Herkes sus pus. Bantlar mantlar. Bakkalın ismi de Hasan. Mesela Bay Cin gelip dese, zeytinyağı var mı Hasan ? Hani onun gibi üste çıkacak belki. Hasan şöyle cevap verse. Cin bey bilirsiniz, sizi severim, sayarım. Hani bir kısım basın yazdı günlerce sizi. Zor durumda bıraktı bizi. Dükkan sizin, sizin de şimdi zeytinyağı verirken içeride biri der ki, bu o değil mi, hakem Cin Can. Sonra hır gür, filan falan. Ne siz rahatsız olun, ne ben. Lütfen horozlar öterken, çok erken gelin. Ya da yan bakkala ufak ufak devam edin.
Hani belki rüya bu yukarıdakiler. Ya da hayal. Evet Kamu bey o. Soyadı da Vicdan. Bakkaldan çakkala, kebapçıdan börekçiye. Herkes tavır koysa. Cin Can’ı ince ince oysa. Ah ne olurdu ?.... Bilmem anlatabildim mi ? Hoşuma gidiyor böyle bitirmek, biliyorsunuz. Ben anlatabildim de, acaba siz anlayabildiniz mi ?
GÖZ göre göre aptal yerine konunca çok fena oluyor insan. Hadi herkesi katmayalım. Ben çok fena oluyorum. Ve tabii doluyorum. TV’de Sadık İlhan’ın avukatına soruyorlar. Ne diyorsunuz. Müvekkiliniz tutuklandı bugün. O da başlıyor. Bir kısım medya, falan, filan. Vallahi pes, pes, pes, pes. Kimse de demiyor. Sadede gel, kısa kes. Avukat laga luga yapıyor. Anayoldan aralara sapıyor. Bakıyor no way out, laga lugayı bitirip sonunda mecburi yola çıkıyor. - Türk adaletine güveniyoruz.
- Evet, biz de...
- Yargı aşamasında...
- Evet, o da doğru...
Peki ama düşünmeyelim de mi yani ? Beyinlerimizde de mi mahkum etmeyelim hani ? Kamu vicdanı, bilmem tanır mısınız yani ? İsterseniz tanıştıralım. Evet, bir ara başlık daha. Rahatlasın hem siz, hem köşe. Tabii ben zevkten dört köşe. Ama bu Juve ve Milan’ınkilerden biraz farklı. Benim köşelerden. Yani hafif yandan çarklı.
BİZİM Stadyum’da Özhan Canaydın ve Hasan Arat. Sevgili Faik bir ilk bu diyor iki Başkan adayı için. İlk defa canlı yayındalar. Evet, bir ilk bence de. İkincisinin ilk sayıldığı bir ilk. Belki ikisi beraber olduğu için bir ilk. Daha önce hem Arat, hem Canaydın Pivot’a çıkmışlardı. Hani CNN Türk’te. Yani benle. Olsun. Veya laf olsun, torba dolsun. Yine de bir ilk bu, doğru. Sevgili Faik’i üç - beş başkandan aşağısı kurtarmazdı. Hani ne kadar para, o kadar köfte gibi. Ne kadar Başkan, o kadar reytinge yapışkan. İki aday Başkan pazartesi gecesini silkti. Belki Faik’in de dili sürçtü. Bu onun için bir ilkti.
SAYIN Turizm Bakanı’na 52 haftada 52 cümle kampanyasında bu hafta üstelik güncel.
Who is going to win the match ?
(Maçı kim kazanacak ?)
A) Galatasaray is going to win the match
(Galatasaray kazanacak.)
B) Beşiktaş is going to win the match
(Beşiktaş kazanacak.)
Her dersten sonraki klasik cümlemizle bitirelim. Turizme olmasa da Sayın Bakan’a ufak da olsa bir katkımız olsun. Haftaya Lesson IX.
BU hafta da orta saha, kanat, pres, blok, hakem, kartın sarısı, kırmızısı, herhangi bir takımın menfaati. Stadın muhteşemi, çirkini. Bizde bulunmamaktadır. Meraklıların başka bakkallara bakması, ufak ufak oralara akması.....
İmza: Deli Bakkal
SERİ İLANLAR
Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo D’de
Cuma’ları ise Milliyet’teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024