Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Efes - Ülker... İki takım da ligin finalinin adı, Asım ve Marcus da tadıydı. 59 - 55 Efes’ti skor, ufak ufak yazmaya başlarken... Maçın da 27. dakikası. Lollis, Efes uzunlarıyla müthiş savaşıyor, Haluk her an her saniye maça asılıyor, Harun sessiz ve sayısız bekliyor, Efes de Mehmet Okur’un bölgesinden tekliyordu. Stombergas ve Kambala, Marcus’u yalnız bırakmıyor, katkı sağlıyor. Efes Pilsen hiç beklemediği yerden, içeriden dağılıyordu.
Evet, maçın gidişatı az çok belli olmuştu. Üçüncü periyot biterken Ülker 60 - 59 öndeydi. İki kader adamı var maçın diye düşündüm. Harun ve Mehmet’ti onlar... Hani o ana kadar sessizce duranlar. İkisinden patlayan, coşan, daha çok zıplayıp koşan, kısaca takımına katkı yapan kazanacaktı. Tabi hem de kazandıracaktı. Öyle de oldu zaten... Ne tuhaf... Ülker, Efes’in en avantajlı olduğu uzunlarının arasındaki bölgeden vuruyor. Mehmet Okur hala duruyordu. İşte, Stelmahers’in aniden bir üçlük, bir ikilikle patlaması, Didin’in alan savunmasıyla Efes’in hafifçe çatlaması. Sonra 73 - 72 Ülker’ken Lollis’in beş faul alması... Son iki buçuk dakika saha dışında kalması. Ne dersek diyelim, maç gibi maçtı vallahi. Bütün sene hakiki basketbolu özleyenler, bu finali gözleyenler, mutluydu herkes.
Şöyle bağlayabilirim. Seri 1 - 1 oldu. İyi de oldu. Ama bence hepsinden iyisi müthiş bir performans gösteren Asım Pars oldu. Indianapolis öncesi Asım’ın patlaması, belki de Aydın Örs’ün rahatlaması.
Bundan sonra ne olur derseniz; herşey olur derim bende.
Efes’le bitirelim. Kesinlikle geçen seneki Efes’ten daha iriler, hem de daha diriler, üstelik bu sene takım gibiler.
Son cümle Harun için; 40 dakika durdu, son saniyede vurdu, vallahi bu da yazının sonuna cuk oturdu.