Johnson dün geceki ilk şoktu. Çünkü, ilk on birde yoktu. Fenerbahçe’nin en çok koşanı, sahanın her yerinde coşanı on birden kesilmişti. Kesen de Lorant gibi gelse de o değil, ama onun getirdiği Steviç’ti. Allah herkese Lorant şansı versin denecek de şanslıydı Alman hoca. Millet birini ararken veya o birini bulmak için bütün dünyayı tararken, onun elinde o birinden üç tane vardı. Hatta gariban Yusuf’u da sayarsak dört.
Arjantinli ve İsrailli olanı sahada, Hırvat alanı yanında, Türk olanı da ya tribünde, ya televizyon başındaydı. Lorant’a rağmen müthiş başlamıştı Fenerbahçe. Ortega - Revivo, sonra yine Ortega - Revivo - Ortega... Sıkılmadınızsa devam edelim. Sonra Revivo - Ortega yine Revivo sonra... Peki daha sonra vallahi yukardaki gibi aynen öyle, Fener oynuyordu, yalnız bu ikisiyle yazıldığı gibi aynen böyle. Evet Fener, Feyenoord’u bunaltıyordu. Yoruluncaya kadar İsrailli ve Arjantinli müthiş bindiriyor, Fatih Akyel ile de biri Ortega’ya diğeri Serhat’a iki yüzde yüz top indiriyordu. Hollandalılar çıkamıyorlardı bile sahasından. Evet bu Fener, bu Feyenoord’u vallahi billahi yener. İlk 20 dakikanın özü veya o dakikaların sözüydü. Bu tempoda ne Revivo, ne de Ortega’nın daha fazla oynayamayacağını, hem sahadaki seyirciler, hem futbolcular hatta onların aileleri, çocukları, babaları, anneleri, anneanneleri kısaca hem biz, hem siz, herkes biliyordu da, Lorant bana mısın bile demiyordu. Çünkü bir tek o bilmiyordu. Yanlarına ne yardımlarına gelen vardı, ne de hücum ederken aralarına giren.
Ortanın ortası Steviç ile yetersiz, Mustafa Doğan, Mirkoviç ile topu oyuna sokarken acayip futbolsuz ve kabiliyetsiz, sol taraf Apo ile nefessizdi. 30. dakikada bir şey daha belli olmuştu. Feyenoord iyi takımdı. Daha doğrusu bir takımdı. Çabuk Kalou bela gibiydi. Hooijdonk hakiki santrfor tipiydi. İlk 45 bittiğinde, herkes soyunma odasına gittiğinde hem Feyenoord’un, hem maçın fotoğrafı çok netti artık. Fener, Feyenoord’u yener, hatta elerdi bile, ama bu tabii Lorant ile değil, başka bir antrenör ile... 1 - 0’dan sonra Oktay’ı sokup, Mirkoviç’i alması, üç santrfora dönmesi, hemen sonra Rapajic’i alıp, belki bir an dalıp, o andan sonra işe yarayabilecek Washington’u çıkarmasına ne ad verelim.
Bence Lorant diyelim. Ve devam edelim; Lorant, Lorant, Lorant diye de bitirelim.
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024