ANFIELD Road’da takımlarına You’ll never walk alone’u söylemişlerdi (Hiçbir zaman yalnız yürümeyeceksiniz). Hem kulaklarımızı okşamıştı, hem de duygularımızı. Onları, alışmadıkları şekilde karşıladık. Ama alıştıkları şarkılarıyla. Havaalanından itibaren her birinin yanında bir polis vardı. Ve hep beraber bağırdık. You’ll never walk alone. Önce maç öncesi. Teknik direktörün söylediklerinin değil, kulüp doktorlarının reyting alması hem Galatasaray’ın canını sıkmıştı, hem de Galatasaraylılar’ın. Ve işte o anda Hagi ortaya. Her zamanki gibi. Gerçi şortlu değil, montluydu ama, havalimanına inişi, taksiye binişi değiştirivermişti havayı.
Ve Cim - Bom çıktı sahaya. Oh be, on bir kişiyi bulmuşlar diyenler bile vardı. Ama onlar tuhaf bir takım demiştik ya, gittikçe de daha tuhaflaşıyorlar. On biri bulup öyle veya böyle bir araya geldiler mi hemen birbirlerine alışıyorlar (Niculescu’ya bile). Çok çabuk takım olup, çalışıyorlar. Hep beraber her yere koşup, belki ara sıra coşup, ama her an savaşıp yardımlaşıyorlar. Üstelik hem maç zor, hem de rakip. Hepsi olmasa da çoğu uzun, hatta upuzun ve de iri. Üstelik diri değil, dipdiri. Belki futbol oynamıyorlar. Veya oynayamıyorlar. Gerçi futbola da benziyor oynadıkları. Ama her şeye rağmen o oynadıkları ismi neyse onu da iyi oynuyorlar. Amaçları topu her yerden Mondragon’un önüne şişirmek. Bir kafa golüyle de oyunu 1 - 0’a pişirmek. Kalecilerinin aut atışı bile korner gibi tehlike yaratıyor.
Liverpool’u terkedip Cim - Bom’a dönelim. Topa en iyi çıkanı ile (Emre) en golcüsü yok (Ümit Karan). Orta sahada da eksiği çok. Futbol ve futbolcu olarak oldukça da eksilmişler. Ama ne kadar eksilseler de o Liverpool’un itişli kakışlı, bol kazmalı, sıfır yazmalı futbolu kadar oynayabiliyor elde avuçta kalanlar bile. Eee onlar kadar da koştun mu, onlar kadar mücadele edip, itip kaktın mı, yardımlaşıp savaştın mı oluyor zaten. 71’de gelen gol Niculescu’nundu. İster futbolun cilvesi, ister Galatasaray’ın felsefesi, ne derseniz deyin. 73’te Smicer’in yüzde yüzü kaçırması, 79’da defansın hatası ve Heskey’in beraberlik golü.
Şöyle bağlayalım. Belki de Galatasaray için rakamları ortadan kaldırmamız lazım. Dört dört iki, üç beş iki, vesaire. Elde kalanlarla, sağlam olanlarla Mondragon’un önüne on kişi koyup, başta dediğimiz gibi her yere koşup, bazen coşup oynuyorlar. Ne diyelim. Helâl olsun.
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024