Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Cuma günü Köyün Delisi’nde bizde orta saha, pres, blok, kanat manat vesaire bulunmamaktadır deyip özür dilemiştik. Meraklıların komşu bakkallara bakması, hatta ufak ufak oralara akması demiştim, bitirmiştim.
Milliyet Spor’dan cevap gecikmedi. Bir gün sonra aradılar. Saha dışını yazacaksın. Önünü, arkasını, sağını, solunu dediler. Hatta bir de örnek verdiler ki, iyi anlayayım. Şaşırıp başka bir yerlere kaymayayım. Mesela köfteler, köfteciler, simitler, simitçiler gibi diye ilave ettiler. Ayıp olmasa saat 19.00’a kadar gördüklerini yaz, maç başlayınca da evine dön diyecekler. İçeri bile girme.

Kısacası cuma kaşınan bendim doğrusu. Cumartesi kaşıyan da sevgili Necil Ülgen oldu. Ha, doğrusu bana da iyi oldu. Gözle dediler bana ya, ne olup ne bitiyor. Kim kimi itiyor ? Filan falan. Farklı bile giyindim bu sefer gelirken maça. Arabayı komşunun bahçesine bıraktım, yani Kanal D’ye. Ortaklar’a çıktım. Hafif bir Esenler havası hakim. Hani güncel olsun diye böyle verdim. Kimse alınmasın. Belki Romanlar ve Siirttiler yok, ama keşke onlar olsa. Koca cadde Siirtli, Roman dolsa. Ama alınan güvenlik tedbirleri de, hani 500 - 600 kişilik bir adayı vallahi ele geçirmeye yeter. Gerçi olay yok, ama her an ne çıkacak diye beklemek insanın sinir sistemini berbat ediyor. Biri oradalar diye bağırıyor. Bakıyorum orada olanlar kim ? Match Cafe’deki Galatasaray karargahını kesiyorlar. Demek Galatasaraylılar’ı kast ediyorlar. Bir ses duyuyorum, aaa, bu o galiba. Dönüp bakıyorum, bu kim, o kim ? Bu dedikleri benim ama daha kötüsü o dedikleri de benim. Yine anamız, babamız, ailemiz ....... Üstelik her iki taraf birden. Demek doğru yoldayız.

Saraçoğlu’nu hatırlıyorum. Değişen birşey yoktu. Üçte üç anlayacağınız. 17.50 civarında önce Beşiktaş geliyor, daha sonra Galatasaray. Necil Ülgen’in dediği köftecileri arıyorum. Ya da simitçileri. Bir - iki şey yazayım diye. Ama galiba yanlış hatırlamıyorsam, iki - üç ay önce resmi gazetede çıkan kanun açık alandaki yiyecek satışlarını düşürmüş. Üç - beş simitçi ve köfteciyi geçip stadın önüne geliyorum. Hayret, ne spor yazarı kartını soran var, ne de basın kartının sarısını marısını. Gazeteciyim deyip geçiyorum. Saraçoğlu’nu hatırlıyorum. Derbiyse bu da derbi. Sorun demek derbide değil, stadda. Daha doğrusu konumunda. Ne sokaklar tutulmuş, ne yollar kesilmiş.

Saat yediye beş var. Ali Sami Yen’e giriyorum. Biliyorum sahanın içi bana bugün yasak. Ama Lucescu için iki cümle yazmazsam çatlarım. Üstelik kulübede değil, dışında. İki sıra yukarıda. Yazabilirim de yani. Hesapta cezalı. Bence sefalı. Daha iyi görüyor. Karışmıyordu, şimdi karışamıyor. Üst katta olsa keşke diyorum. Bırakın karışmayı, ulaşamasa bile. Ama o zaman ceza Galatasaray’a değil. Beşiktaş’a verilmiş olurdu. Lucescu’suz Galatasaray 1 - 0 yeniyor. Az verdiler diyor önümdeki Galatasaraylılar Lucescu için. Keşke sezon sonuna kadar ceza alsaydı. Sürekli kulübenin uzağında kalsaydı.