Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İlk 45 bitmişti. Bence Lucescu da. Yani Galatasaray’daki işi. Ama çekemediler dişini, bitiremediler işini. Hep oyuncu değiştirilmez ya devre arası. Belki alelacele toplanmalıydı tazminat parası. İkinci 45’e onsuz çıkılmalıydı. Kader adamı oydu maçın. Berkant - Bülent Akın tercihi bile bütün takıma anlatmıştı niyetini, kazanmak değil kaybetmemek istiyordu. Üstelik korkuyordu. Zaten kafasında kaybetmişti Florya’da maçı. Onun inanmadığına futbolcusu da inanmadı tabii. Boş yere gelmişlerdi Saracoğlu’na. Sonra Rapajic. Tamam genelde duruyor, ama toplara da müthiş vuruyor. Oyunda üç önemli pozisyon var. Çok şık bir gol, Mondragon’un 90’dan çıkardığı müthiş bir frikik ve Emre’nin 63’te kızarması. Üçünde de o var. Revivo ile beraber oyuna başlamaları, Lorant’ın Lucescu ile düşünce farkıydı. O da Samandıra’da kazanmıştı zaten. Evet, Revivo ve Rapajc. İki klas ayak topla coşan. Aralarında da Johnson, hem kendi, hem de onlar için koşan. Maçtan önce, maçtan başka herşey konuşulmuştu. Seyircinin, polisin, Galatasaraylı taraftarın sayısı. Saracoğlu’nun iskanı, ruhsatı, izni mizni. Oyuncular gerilmiş, maça Ali Aydın verilmişti. Hakemin cismi, gördüğünü çalar diye lanse edilen ismi, herşey vardı maçtan önce. Bir futbol yoktu. Maçta da olmadı zaten. Maçın kader dakikaları, 63 - 79 arasında dört Galatasaraylı’nın atılmasıydı gibi gelse de bence maç öncesi Lucescu’nun küçücük düşünceleri arasında Galatasaray’ın satılmasıydı. Şunu anlamak mümkün değil. Maçı kaybediyorsun dört puan öndesin, kendini niye kaybediyorsun o zaman. Üstelik ikinci Beşiktaş ile de puan puana gibisin. O zaman nedir o 16 dakikanın hali. Sahadaki Galatasaraylı sayısının 11’den 7’ye inmesi. Maçın kritiği de maç gibi oldu. Renkli başladı, sonlara doğru soldu. Evet alışılagelmemiş bir derbiydi. Seyredeni fazlalaşırken, oynayanı azalan bir derbiydi.
Peki bu kadar tantana sonunda ne oldu. Galiba lig yeniden başladı. Kaybedilen birşey yok gibi gözükse de Galatasaray’da eksilen çok. Bence şu cümleyle bağlayalım, rengi solan yazıyı renklendirmeye çalışalım. Ali Aydın gördüğünü çaldı, maçı Rapajc aldı, Lucescu mu? O da fena halde sınıfta kaldı.