Devler Ligi’nde Galatasaray, UEFA’da Beşiktaş, Başakşehir ve Trabzon’un o kulvarda olmaları kişisel olarak beni gururlandırıyor. Sosyal medyada taraftarların paylaşımlarını da irkilerek izliyorum! Arkadaşlar, onlar bizim ülkemizin takımları... Öyle renk ayırımı yapmak bize yakışmaz! İç hatlardaki rekabete lafımız olmaz, ancak iş Avrupa’ya gelince orada duracaksınız! Bu dört takım bizim ülkemizi temsil ediyor, öyle taraf-maraf tutmak olmaz! Alınacak her galibiyet, her puan ya da puanların ülkemiz futboluna pozitif olarak döneceğini hatırlatmaya gerek yok. UEFA’ya maalesef üç takımız da kötü başlangıç yaptı, dileriz bu olumsuz görüntüyü, telafi ederler!
***
Başakşehir’in grubunda Roma, Mönchengladbach, ve Wolfsberger takımları var. Roma’nın gücünü ve tecrübesini biliyoruz, gurubun favorisi dersek abartmış olmayız. Ne var ki, bu tip maçların havası-suyu başka olur.
Başakşehir, ilk yarıda güçlü rakibi karşısında hiç de savunmasına kapanmadı, ofansif oynadı, pozisyon kovaladı, ama bu özelliğini
Gazişehir-Beşiktaş maçı sonrası yazdığım kritiğin başlığı, “Avcı ne yapsın” şeklindeydi... Vay sen misin, o başlığı atan! Sosyal medyadan çok tepki aldım.
Bu oyun görecili bir oyundur. Yani size göre, bana göre... Teknik adamlar, rakibi analiz eder, oyun sistemini belirler, taşları yerine koyarlar... Düdük çaldıktan sonra ise tüm sorumluluk saha içindeki aktörlerindir. Vida 6. dakikada kızarıyorsa, Avcı ne yapacak, kenardan kement mi atacak? Elneny dirsek yedikten sonra çenesi tutsa, Kayode atılacak, ama sinirlendi, rakibin kaval kemiğine tekmeyi bastı, o kızardı! İkisi de özür dilemiş, dileseler ne olur, giden üç puan var arkadaş!
Boyacı küpü mü?
Gelelim asıl konumuza; Beşiktaşlı arkadaşlar üzgün, gelecek adına umutsuzlar! Bakın, daha ligin 4. haftası, öyle karalar bağlamanın anlamı yok! Galatasaray transferde dünyayı harcadı, keza Fenerbahçe de öyle, aradaki puan farkı ise üç! İki takımın oynadıkları futbol da ortada! Geçtiğimiz sezon Beşiktaş 8 puan gerideydi, geldi, puan farkını kapadı, şampiyonluk yarışına ortak
Bu oyunun değişmez bir kuralı var, şartlar ne olursa olsun, sahada kalacaksın, arkadaşlarını yalnızlığa mahkum etmeyeceksiniz! Bu sözümüz elbette Vida’nın yanısıra Elneny’e! Vida’nın uluslararası tecrübesi var, oynadığı alan kritik, gelin görün ki, 6. dakikada Beşiktaş’ı kritik bir maçta yalnız bıraktı! Topu kontrol edemedi, olabilir... Kayode, Krauis ile karşı karşıya, Vida yanlışını kapatmak için rakibini bozuyor, buz gibi penaltı! Bırak kardeşim, bıraaak, gitsin gol olsun, takımını niye eksik bırakıyorsun?
Üstelik Avcı’nın onbir tercihi bence çok iyiyken, niye pişmiş aşa su katıyorsun Vida efendi! Bu sözlerim Elneny için de geçerlidir! Kartal’ın eksik kalması oyun düzenini alt-üst ederken, ilk yarıda bırakın pozisyon üretmeyi kalesinde müthiş tehlikeler yaşadı, Gazişehir’in iştahını kabarttı! Krauis çıkardıkları bir kenara, Gazişehir’in iki topu direkten döndü. Dememiz o ki, ilk yarıda fark bir değil, üç-dört olurdu. Yani, Gazişehir ilk yarıda maçı koparabilirdi, olmadı, bu da Kartal’ın en
Moldova maçından sonra soyunma odalarında çekilen o toplu fotoğrafa bakın, A Milli Takımımızın bugünkü başarısının en büyük belgesidir. Bu oyunda başarının temel taşı birlikteliktir, takımdaşlıktır. Fotoğraflara katılım, her geçen gün çığ gibi büyüyor.
Güneş duygusaldır
Efendim, Şenol Güneş hocamızın gerginliğinden dem vuruluyor. Şenol Hoca’yı yakinen tanırım, gerginliğinin temelinde hangi faktörlerin yattığını bilirim. O futbolcularına evlat gözüyle bakar. Elinin altında birbirinden değerli 26 oyuncu var. Hatta neredeyse aynı ayarda... Ne var ki sahaya çıkacak 11, üç de hamle şansın var.
Bakmayın Şenol hocanın gergin ifadesine... Yanılırsınız. Müthiş duygusal bir yapıya sahiptir. Duygusallığını asla dışarıya yansıtmaz, o gerginliğinin altında farklı şeyler aramayalım. Oynayamayan oyuncular için de üzüldüğünü adım gibi biliyorum, gerginliği de bundandır arkadaşlar.
Orada olmak isterdim
Fenerbahçe-Trabzonspor maçını anımsayın. Zorluk derecesi ve tansiyonu yüksek bir mücadeleye tanıklık ettik. Goller, kaçan fırsatlar beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Ama maç bitiminde bir tabloya tanıklık ettim, “İşte bu” diye ayağa fırladım.
Arkadaşlarım şaşkın bakışlarla, “Ne oluyor abi, çıldırdın mı, niye bağırıyorsun?” dediler. Haklılar... Maç bitmiş, ben ayağa fırlıyorum!
Döndüm onlara, “Fırlarım arkadaş, fırlarım... Tabloyu görmüyor musunuz?” diye tepkimi dile getirdim. Ne var ki, bu cümlem onları tatmin etmedi, soru işareti dolu gözlerle beni izlemeye devam ettiler. “Yahu farkında değil misiniz, Emre Belözoğlu maç bitiminde Trabzonspor Kaptanı Sosa ile sarmaş dolaş... Bitmedi, yine kaptan Emre, teknik direktör Ünal Karaman’la birbirlerine sarıldılar” dedim. Hemen bir arkadaşım, üstelik Fenerbahçeli, “Eee ne olmuş, sarıldıysa?” şeklindeki sorusunda ses tonumu biraz daha yükselttim.
‘Hasret kaldık’
“Ne demek ne olmuş... 35 yıldır bu tip tablolara ülke olarak hasret
Beşiktaş’ın sorun yaratma üzerine eline kimse su dökemez! Quaresma, Kartal Yuvası’ndan koptu, Kasımpaşa’ya kanat çırptı ya, sokakta yürüyemez oldum! Sosyal yaşamda taraftarların Quaresma konusundaki sorularını yanıtlamaktan dilimde adeta tüy bitti! Kimin ne düşündüğü beni hiç ilgilendirmiyor, Q7 Kartal adına büyük kayıptır. O’nu çok ararlar çookkkk! Lens’e güvenenler, Quaresma’nın alternatifi gibi görüşlerin, ilerleyen haftalarda yanıldıklarını hep birlikte göreceğiz. Daha oyunun başı gördüğü sarı karta bakın! Hadi onu geçtik, Lens’in adam eksilttiğini, cezalanı içine isabetli ortalar yaptığını gören var mı? Q7’nin adrese teslim ortalarını anımsayın. Efendim Lens’in ilk yarı iki şutu var, çerçeve yerine kaleciye nişanladı, protestolar da birlikte geldi! .Onun tek alternatifi N’Koudou’dur, görünen köy kılavuz istemez. Adam geçmeleri, ortaları müthiş...
***
Evet, Kartal yabancı transferinde rötarlı gidiyor, N’Koudou’dan sonra
Beşiktaş asırlık bir kulüptür. Böylesi köklü kurumlar, ilke ve prensipleriyle ayakta kalırlar.
Elbette tarafsız gazeteci olarak, yönetimlerin işine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Ancaak bu demek değildir ki, yönetimsel hataları da görmemezlikten gelelim! Sezon başladı, durup, dururken Quaresma krizi patladı! Madem ki, böyle bir niyetiniz vardı, ki öyle gözüküyor, sezon başlamadan bu sorunu çözseydiniz, niye o kadar beklediniz?
Yöneticilik, hele hele böylesi köklü kulüplerde yapmanın zorluğunu anlatmaya gerek yok, iyi biliriz. Hesaplarınızı günlük değil, geleceğe dönük yapmalısınız. Hele hele transfer konusunda da titiz olacaksınız.
Efendim, Quaresma kişisel penceremden yıldız bir oyuncudur. Beğenir veya beğenmezsiniz, oynadığı futboldan hep keyif almışımdır. Tek sorgulanacak yanı performansıdır. Yeteneğinin yüzde yüzünü verdiği maçlarda, tribünleri ayağa kaldıran Quaresma’nın, “Türkiye’de Beşiktaş’tan başka takımda oynamam” şeklindeki açıklamalarını da unutmayalım. Bu tip yıldızların
Abdullah Avcı’nın oyun felsefesi çok pas, çabuk futbol üzerine kurulu... Gelin görün ki Beşiktaş, Göztepe maçının ilk yarısında bu görüntünün uzağındaydı! Çok pas yapamadı Kartal, ancak baskılı bir oyun ortaya koydu. Topla oynama yüzdesi 68’e, 32... Kaldı ki ofansa çıkarken yapılan top kayıplarını da unutmayalım! Bu faktör üretime yansımadıktan sonra neye yarar! Haa önce Güven ve Oğuzhan’ın uzaktan iki şut denemesi var, ikisi de direkte patladı, hepsi o kadar.
Uzatma dakikalarında gelen kritik gol mü? Evet, Caner soldan sert kesti, Güven’e çarpan top filelere gitti! Olsun, çarpsın ne fark eder, kritik bir gol. Ruiz ve Boyd bu yarıda göze çarpan oyuncular oldu... Hadi diğerlerini geçtik, Ljajic’e ne oldu? Sahada var mı, yok mu, anlayamadık! Pas verme yerine sürekli iki üç kişinin arasına dalıyor, eski günlerini aratıyor! Oğuzhan fena başlamadı, eskiye dönüş sinyalleri verdi. Özellikle Gökhan Gönül, bu yarıda savunmanın açıklarını kapatırken, Caner ise