Gelibolu’nun Güneyli köyüne yerleşen Burak Hakkı’yla çiftliğinde buluştuk... Annesi Gülsüm Hanım’la çiftçilik yapan oyuncuyla modelliği, mesleğini, gelirini ve köy hayatını konuştuk
Gelibolu’nun Güneyli köyündeyim.
Burak Hakkı’yı arıyorum!
Gazetecilik yapma aşkıyla dönüp, dolaşıyorum. Geçen sayılarda size Traktör Müzesi’ni tanıttım. Sonra da Vosvos Ali’yi. Şimdi de Burak Hakkı’da sıra...
Gerçi Burak Hakkı’nın tanıtılmasına gerek yok.
Mesleğinin zirvesindeydi, bir anda sırra kadem bastı!
Ama uzun sürmedi bu. Adam yakışıklı olunca dikkat çekiyor…
Kısa sürede yayıldı: “Duydunuz mu, Gelibolu’nun Güneyli köyüne yerleşmiş Burak Hakkı!”
Bu oyunda yerlici, yani teknik direktör konusunda Türk hocalardan yana olduğumu cümle alem biliyor. Tüm olumsuz eleştirelere karşın düşüncemden bir milim taviz vermedim. Yabancıların cirit attığı ülkemizde yerli hocalarımıza sahip çıkmanın hata olduğunu bana kimse anlatamaz.
Ahhh güzel adam Okan Buruk hocam ahhh! Seni iyi tanıyorum, özellikle oyunculuğunda hep başarı peşinde koştun, hırsını da iyi biliyoruz. Ancak artık teknik adamsın, sorumlulukların bir kat daha arttı, hırsına ve öfkene el freni çekeceksin. Kenarda takımına ve oyuna odaklanacaksın yanılıyor muyum Aksi taktirde hatalara da davetiye çıkarırsın!
Derbi maçta Şenol Güneş hocamızı dördüncü hakeme şikayet etme konusuna gelelim. Durup dururken gerginliğin fitilini ateşliyorsun! Bizim genlerimizde büyüğüne, küçüğüne saygı ve sevgi vardır. Şikayet ettiğin Güneş’le yollarınız özellikle A Milli Takım’da çok kesişti, o senin büyüğün saygı ve sevgiyi hak ediyor, şikayeti değil! Biliyorum ki Okan hoca da hatasını geç de olsa anladı, gitti, sahaya
Derbinin ilk yarısını kantara koyacak olursak, Galatasaray’ın daha organize olduğunu gözlemledik... Buna karşın Icardi’nin attığı gol dışında pozisyonları yoktu. Yani kaleyi bulan tek şut gole dönüştü!
Peki, rakibin en etkili gol ayağı Icardi değil mi? Onu gözden kaçırdığınız anda, başınıza iş alırsınız arkadaş! Colley acemi bir stoper değil, bulunduğu konum kritik, yani hata payı yok, kredisi de! Ne var ki Icardi’nin golünde hatası büyük...
Kişisel olarak kantarım doğru tartar, neyse onu söyleriz, öyle fanatizm yoktur lugatımda! Taraftar desteğini Beşiktaş bu yarıda iyi kullandı dersek, ayıp olur. Kartal, hucüma çıkarken fena değildi, gelin görün ki üretim anlamında pek işe yaramadı. İlk yarıda Saiss’in golü dışında en net diyebileceğimiz Cenk Tosun’un kafa şutu var, hepsi o kadar. Gedson iyi boğuştu, toplar kaptı, sahanın her yerine destek verdi. Redmond o bitirici driplingleri yapacak boş alan bulamadı, Aboubakar etkili olacağı paslara hasret kaldı!
Hakem Ali Şansalan’ın bu yarıda öyle aman aman büyük bir hatası olmadı, sadece 1-2
Lafı hiç eveleyip, geveleyip, yan yollara sapmanın anlamı yok! Her işte olduğu gibi futbolda da istikrarı sağlayamıyorsanız, ağıtlar yakmayacaksınız arkadaş!
Fenerbahçe 9 yıldır şampiyonluğa hasret kaldı. En son 2013-14’te hedefe ulaşmışlardı. Bunun temelinde kuşkusuz istikrarsızlık yatıyor, gerek teknik adam, gerekse futbolcu transferlerinde yaşanan o yoğun trafiği anımsayın, biri geliyor, biri gidiyor. Bu süreçte verilere bakıyorum, yüzün üzerinde futbolcunun Fenerbahçe ile yolları kesişmiş.
Başkan Ali Koç 5 yıldır koltukta oturuyor, başarıyı yakalama adına maddi olarak her türlü desteği verdi, teknik adamların bir dediğini iki etmedi. Peki ya başarı?
İsterseniz dünyanın en kariyerli hocasını getirin, fark etmez! Alın size Jorge Jesus, apoletleri yıldızlarla dolu değil mi? Oyuncu tercihleri, hamleleri kariyeriyle hiç ama hiç örtüşmüyor!
Taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan, Avrupa’dan güçlü takımların radarına aldığı Arda Güler konusu irdelenmeye değer. Müthiş bir oyuncu. Yeteneğiyle zekası arasında inanılmaz bir iletişim var.
İlk yarının istatistiklerine bakıyoruz, rakamlar Beşiktaş’ı işaret ediyor, 64’e 36 topla oynama, gayet iyi değil mi?
Gelin görün ki bu rakamsal üstünlük pozisyon üretimine yansımıyorsa ki yansımadı neye yarar arkadaş? Üstüne üstlük ilk ciddi tehlikeyi de Kartal kalesinde yaşadı. Kayode gibi tecrübeli bir golcü fırsatı kaçırdı. Tabii ki kalede Mert gibi bir faktör vardı. Dedik ya istatistiklerde Kartal üstün, ancak ofansa çıkarken yapılan top kayıpları, adresi bulmayan paslar nedeniyle sahaya ağırlığını bir türlü koyamadı. Elbette bunun temelinde Ümraniye’nin alan daraltması ön plandaydı. Golün dışında Kartal, Cenk Tosun’la bir pozisyon buldu, ağır kalınca kaleci uzaklaştırdı.
Aboubakar’a kızmamak gerekir, gerek kanatlardan gerekse merkezden iyi paslar alamadı, bu yarının tek golü ise Redmond’dan geldi. Beşiktaş gibi bir takıma hata yapmayacaksınız, nitekim savunmadan seken ve kısa düşen topla Cenk Tosun buluştu, aşırttı, Redmond önünde bulduğu meşin yuvarlağı sağıyla ağlara gönderdi.
Bu yarıda iyi futbol
Bayılıyorsunuz medyanın ağzına sakız olmaya! Biz eleştirmekten yorulduk, onlar yorulmadı, hafta olmasın ki maçın önüne geçmesinler!
Ayıptır! Her türlü olanağa sahipsiniz, gözümüz yok! Bir 90 dakika maç yöneteceksiniz, elinize gözünüze bulaştırıyorsunuz, yeter artık yeter! Bıçak kemiğe dayanıyor, bilesiniz! Kıdemlisi, kıdemsizi maşallahınız var, spor programlarında birincilik kürsüsünden inmiyorsunuz, yorumcular maçın analizini bile yapamıyor sizin yüzünüzden!
Hangisini yazsak, inanın buraya sığmaz. Atilla Karaoğlan, Fenerbahçe-Ankaragücü maçı... İrfan Can Kahveci’nin pozisyonunda hakem penaltı noktasını gösterdi. Ki bu pozisyon öyle sanıldığı gibi siyah-beyaz değil, tam tersi gri! Kaldı ki Karaoğlan’ın uzun süre kızakta olduğunu biliyoruz, yapay zeka atama yaparken bunu unutmuş olsa gerek! Ankaragücü’nün isyanına sessiz kalmak, haksızlıktır. Tolunay Kafkas hocamız yeni gelmesine karşın takımına iyi futbol oynatıyor, kupada da yola devam ediyor, yarı finalde, Başakşehir ile oynayacak.
Mustafa
Haftanın maçı değil mi Karadeniz’deki mücalede? Gelin görün ki, özellikle ilk yarıda ne tempo, ne pozisyon üretimi, ne de doğru-dürüst ofansif girişim... Sıfırın altında sıfır? Koca yarıda kaleyi bulan tek şut, 12’de Ghezzal’la, top da Uğurcan’ın kucağında kaldı, hepsi o kadar!
İki takımın farklı özellikleri var. Trabzonspor, ligde ununu elemiş, eleğini asmış konumunda... Prestij maçları oynuyor. Beşiktaş ise klasmanın peşinde... Sadece o mu? Elbette değil, Fenerbahçe’yi yakalamak ve zirve mi? Biraz uzak!
Benzetme yerindeyse ilk yarı ‘dağ fare doğurdu’, bizleri ya da seyircileri heyecanlandıracak golü bir kenara bırakın, pozisyonları bile özledik. Kartal’ın gol umudu Aboubakar, topa hasret, son haftalarda büyük bir çıkış yakalayan Redmond ise sıkı markajda kaldı. Ghezzal’e umut bağlayanlar ise hayal kırıklığı yaşadı! Artı, Kartal’ın diğer bir negatif yönü ise, ofansa çıkarken yapılan top kayıplarıydı.
Eyyy Volkan Bayarslan, Saiss’e gösterdiğin sarı kart neyin nesi? Faul yok, rakibe vurma yok, topa dokunuyor. Ne
Efendim, Süper Lig’de müthiş bir çıkış yakalayan Beşiktaş’ta Arthur Masuaku bir maç daha ilk 11’de yer alırsa 3 yıllık sözleşme imzalamaya hak kazanacak. Demokratik Kongolu sol bekin yetenekleri tartışma götürmez. Artı Kartal’ın havasını suyunu öğrendi, uyumu harika, takıma güç katıyor.
Masuaku’nun bonservis bedeli 2.2 milyon, maaşı ise 1.3 milyon euro... Kimseyi, kimseyle kıyaslamak istemem, taş yerinde ağırdır, eyvallah... Galatasaray’da Leo Dubois esas bölgesi sağ bek, gerekirse sol bek de oynayabiliyor. Bonservisi ne kadar biliyor musunuz? 2.5 milyon euro, maaşı ise 1.8 milyon euro. Benzetme yerindeyse tam bir rotasyon oyuncusu. Masuaku ise tam tersi banko oynuyor. Dubois kulübenin gediklisi! İkisini kantara koyun, bakalım kim ağır basıyor?
Demem o ki, Masuaku meslektaşına göre gerek bonservis gerekse maaş olarak sudan ucuz! Elbette yönetimin işine karışacak halimiz yok. Ancak Masuaku gerçeği rakamsal olarak budur, aynı ayarda yeni bir oyuncuyu kaça alabilirsiniz? Bu konuda top artık yönetim kanadındadır, sanırım Şenol Güneş bu kararı bekliyor!
Ya