Süt içmeli mi, içmemeli mi?
Süt tüketiminin gerekliliği son yılların en büyük tartışma konularından bir tanesi. Haliyle insanların kafası bu konuda oldukça karışık ve bir kesim süt tüketimini kesin bir şekilde reddetmeye başladı. Peki bu durumun kaynağı ne ve ne kadar doğru. Birlikte inceleyelim istedim.
Anne sütünden günümüze
İnsan hayatı ve biyolojik yaşantısı anne sütü ile başlar ve büyüme gelişme bu mucizevi ana besin maddesiyle devam eder. Bebeğin enfeksiyonlardan ve bağışıklığı sarsan bazı hastalıklardan korunmasını sağlarken bileşimi tamamen bebeğe göre şekllenen ve maaliyeti olmayan, bebek için sindirilmesi en kolay besindir. İlk yıl tamamen anne sütü önerilirken sonrasında besinlerin çeşitlendirilmesi ile bebek inek sütü ve yoğurtla tanışır ve sonrasında hatay boyu tüketeceği protein kaynakları haline gelir. Amerikan Pediatri Akademisi; 0-1 yaş anne sütü içilen dönem hariç hayat boyu hayvansal süt içmeyi hem besinsel olarak sağladığı yararlar hem de birçok hastalığa karşı koruyucu faktöründen dolayı gerekli bulmaktadır.
Türkiye'de sütün durumu
Uluslar arası Süt Federasyonu'nun 2011 yılı raporuna göre dünyada yaklaşık 700 milyon ton, Avrupa Birliği'nde 150 milyon ton ve
Geniş omuzlar, incecik bir bel, sımsıkı kalçalar, sert bir karın hayali ile yediden yetmişe herkes spor salonlarında binbir türlü yol denerken beslenme ve besin destekleri konusunda çoğu zaman kafalar karışıyor. Çok masummuş gibi görünen bu tip desteklerin bilinçsiz kullanımı ise oldukça tehlikeli. Spor yaparken en çok kullanılan besin desteklerini gelin birlikte inceleyelim.
Protein Tozları: Hemen hemen her spor salonuna giden bireyden protein tozu kullanmaya başladığını duyar olduk. Genç yetişkinlikten ileri yaşlara kadar daha kaslı bir vücuda sahip olmaya çalışan herkesin çaldığı ilk kapı; protein tozları. Süt proteini, yumurta proteini, soya proteini ve kazein gibi türleri mevcut olup su veya süte karıştırılarak tüketilirken bir yandan da matematiksel denklemler kurularak ihtiyaç miktarı hesaplanmaya çalışılıyor. Düzenli olarak spor yapan bireylerde protein ihtiyacı; ortalama kişinin ağırlığı başına 1 gr. yeterliyken; kas kazanımı hedefleyen bireylerde protein alımı kg başına 2 gr. a kadar çıkılabilir. Fakat öncelikle besinsel kaynaklar hedeflenmeli ve protein alımı bu duruma göre hesaplanmalıdır. Spor ile profesyonel olarak uğraşan, ağırlık, kuvvet antremanlarını düzenli
1-Adaçayı bakteri çoğalmasını engelliyor
Adaçayının yapraklarında bulunan doğal antibiyotik özellikli etkin maddeler suda çözünür. Bu nedenle sıcak su da demlenip günlük 2 fincan kadar tüketilebileceği gibi gargara olarak da kullanılabilir. Hem bakteri çoğalmasını engelleyecek hem de öksürüğün hafiflemesine yardımcı olacaktır.
2- Nane çayı kuruluğu gideriyor
Nane çayının içeriğinde bulunan uçucu bileşenler boğazın yumuşamasına ve kuruluğun giderilmesine yardımcı oluyor. Yeşil çay, zencefil çayı gibi çaylarla birlikte demlendiğinde ise antioksidan kapasitesi artıyor. Fakat eğer reflü problemi olan kişilerin dikkatli tüketmesinde ve günde 2 fincanı geçmemesinde fayda var.
3- Nar kabuğu çayı boğaz ağrısını gideriyor
Narın kabuğunda bulunan polifenolik bileşenler boğaz enfeksiyonlarına neden olan bakterilerin etkinliğini azaltarak boğaz ağrısına çözüm oluyor. Fakat kabuk kısmında bulunan alkoloid fazla tüketildiğinde besinsel zehirlenme benzeri etkilere ve kalp atım hızında artışa neden oluyor. bu nedenle günlük olarak 2 çay kaşığı kurutulmuş nar kabuğu yeterli. Üzerine 1 bardak su ilave ederek kapalı ve mümkünse cam bir fincanda 10 dakika demleyerek içebilirsiniz.
4-Ihlamur tahrişleri
Bölgesel olarak zayıflamak mümkün mü?
Günlük sohbetlerin içerisinde kimi kişilerin basen bölgesindeki yağlamadan, kimisinin karın bölgesinden, kimi kişilerin ise yüzündeki yuvarlaklıktan şikayet edip durduğunu ve belirli bir bölgeden yağ kaybetmek istediğini duyuyoruz. Hatta bunun için bölgesel zayıflama aletlerinden, kremlerine kadar pek çok yola başvurduğu acımasız gerçekler arasında. Kalınlaşan bacaklarımız, irileşen göbeğimiz için efsanevi besinler ya da yöntemler var mı gelin birlikte inceleyelim.
Yağsız bir vücut imkansız
Vücuttaki yağ hücreleri tıpkı bir organ gibi çalışır. Çeşitli hormonların üretiminden sorumlu olduğu gibi vücut ısısını korumaya ve A,D,E,K gibi vitaminlerin depolanmasına da yardımcıdır. Erkekler de vücut ağırlığının %20 sini kadınlarda ise %30 unu geçmemelidir. Yağ hücrelerinin toplandığı bölgeler, genetik yapıya ve hatta anne karnından itibaren kazandığınız beslenme alışkanlıklarına göre değişkenlik gösterebilir. Anne karnından büyüme gelişme çağının sonlandığı yani yetişkinliğe geçildiği döneme kadar düzensiz beslenme alışkanlıkları ve kilo artışı yağ hücrelerinin sayısını artırır. Yetişkinlik dönemide ise kilo veya yağ kitlesindeki artışa göre mevcut yağ
Doyduk doymadık demeyin
İnsanların ne kadar iştahlı olduğundan, doymak bilmediğinden, tatlıya olan düşkünlüğünden, iradesine hakim olamadığından, yemeğin onun için bir tutku olduğundan bahsettiği sizlere de çok tanıdık gelecek birçok sohbetin içerisinde sıklıkla bulunuyoruz. Fakat birçoğumuz aslında bu süreçleri midemizin değil beynimizin hormonlar aracılığı ile sürdürdüğünün farkında bile değiliz. Kimi zaman doymak bilmediğimizden şikayet edip dururken kimi zaman da iştahsızlık problemi ile başa çıkmaya çalışıyoruz. Kendimizi gecenin bir yarısı buzdolabının önünde bulabiliyor hatta bazen yediklerimizin farkında bile olmuyoruz. İşte tam da bu durumlarda sakin olun ve derin bir nefes alın. Doygunluk mekanizmanız hormonların etkisi altında ve bunu kontrol etmek yine sizi elinizde. Öncelikle gelin bu duruma neden olan hormonları tanıyalım.
Seratonin
Huzur verici, sakinleştirici, cesaret verici beyin kimyasallarından birtanesidir. Yüksek seviyede eratonin zorlukların üstesinden gelmek ve hedeflerimizi gerçekleştirmek konusunda umut aşılar. Düşük seratonin düzeyleri ise korku ve endişe ile ilişkilidir ve anksiyete ve kendine güvensizliği doğurur.
Bunun dışında;
-Kardiyovasküler sistemimizde
Bu sonbahar daha fazla yağ yakın!
Hareketli geçen ilkbahar ve yaz aylarının ardından hava sıcaklıklarının ani düşüşü hepimizi evlere kapanmaya itiyor. Artan hareketsizlik ve uzayan akşam saatleri ise kilo artışını beraberinde getiriyor. 2000 kişi üzerinde yapılan bir çalışma; diyet yapan bireylerin sonbahar ve kış aylarında kilo aldığına; ilkbahar ve yaz mevsiminde ise kilo kaybettiğine işaret ediyor. Durum böyleyken beslenmemizde yer vereceğimiz birkaç besin ile birlikte bu sonbahar kilo artışı ve yağlanmanın önüne geçmeye ne dersiniz?
Yoğurt
Geleneksel besinlerimizden olan ve yıllardır mutfaklardan eksik etmediğimiz yoğurda gerekli değeri veiyor muyuz tartışılır. Oysaki içeriğinde bolca bulundurduğu yüksek emilebilirliğe sahip kalsiyum ile yağ yakımına yardımcı oluyor. Yine içeriğinde bulundurduğu yararlı bakteriler ile birlikte hem barsak sağlığını destekliyor hem de bu sayede iştahın baskılanması sağlıyor.
Çoğu zaman dikkatsizce süzdüğümüz kendisine ait yeşil su ise rengini veren B2 vitamininden oldukça zengin ve bu sayede enerji metabolizmasında yer alarak metabolizmanın düzenli çalışmasına katkıda bulunuyor. Tüm bunlar düşünüldüğünde her gün 2 su bardağı kadar öğünlerle birlikte