Aykut Kocaman ve Başkan Aziz Yıldırım' ın açıklamalarıyla biraz olsun renklenen uzun milli maç arasından sonra, Mersin İdman Yurdu karşılaşması ile futbola geri döndük. Bu açıklamaların zamanlama olarak çok iyi olduğunu kabul etmek gerekiyor. Fenerbahçe taraftarının ikiye, hatta üçe bölünmeye başladığı bir dönemde bu açıklamalar taraftarı sakinleştirdi ve birleştirdi. Başkan burada iyi bir strateji izledi. Bu stratejinin en olumlu yansıması ise sahada görüldü. Fenerbahçe takımı, ikinci yarında etkisiz olsa da özellikle ilk yarıda son derece istekli ve arzulu bir futbol sergiledi.
Maç öncesi Fenerbahçe' nin Mersin İdman Yurdu karşısında futbol olarak zorlanmayacağını, ancak rakibinin Yattara, Ivan De Souza, Culio, Ben Yahia ve Nobre gibi hızlı, hareketli ve akıllı silahlarına dikkat etmesi gerektiğini düşünüyordum. Bu futbolcular Mersin İdman Yurdu' nu oldukça tehlikeli bir kontra atak takımı haline dönüştürüyor. Tüm bunlara ek olarak, çalıştırdığı takımlara toplu defans, toplu hücum prensibini aşılayan, defanstan özellikle kontra ataklarda hızlı çıkma taktiğini başarıyla uygulatan Nurullah Sağlam faktörü de eklendiğinde Mersin İdman Yurdu' nun en azından skor olarak kolay
Milli Takımımız yaklaşık 70 dakika boyunca 10 kişi oynayan Estonya önünde 3-0' lık farklı bir skor ile galip geldi. Bu maç elbette Milli Takımımızın performansını değerlendirmek için ölçü değil. Türkiye ile Estonya milli takımları arasında ciddi bir klas farkı var. Önemli bir oyuncu profiline sahip Milli Takımımızın maçtan 3 puan alması şaşırtıcı değil. Esasen bu maç Milli Takımımız açısından bir antrenman maçı oldu. Özellikle 2. yarı boyunca Millilerimiz rakip sahaya yerleşerek, maçı adeta tek kaleye çevirdiler. Milli Takımımız, kendisinden klas olarak 3 gömlek altta olan ve 10 kişi kalmış bir rakip önünde zorlanmadan galip geldi ve 1 puanın bile büyük önem taşıyacağı bu grupta, ilk 3 puanını almış oldu.
Millilerimiz açısından kolay bir karşılaşma olmasına karşın, gerek takımın birbirine uyum sağlaması, gerekse de özgüven kazanmak adına bu maç hızır gibi yetişti ve teknik direktör Abdullah Avcı' ya zaman kazandırdı . Bu grupta alınan hiçbir puanı küçümsememek lazım. En kötü ihtimalle Macaristan ve Romanya ile 2.' lik mücadelesi vereceğiz ve rakiplerimizi küçük büyük demeden, hele de iç sahada mutlaka yenmek zorundayız.
Maçın analizine geçince, Türkiye Estonya maçı gerek
Öncelikle başta sayın Şansal Büyüka olmak üzere, tüm Lig TV ekibini kutlarım. Müthiş önemli bir röportaja imza attılar. Türkiye' nin son haftalarda belki de en çok tartışılan spor adamı Aykut Kocaman' ı konuk ederek, tüm Fenerbahçe camiasının, hatta spor kamuoyunun merak ettiği tüm soruları sordular. Aykut Kocaman' da bu sorulara gerçekten son derece içten, açık ve şeffaf bir şekilde cevap verdi. Bu röportajın zamanlamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum, zira bu röportaj sonrası Aykut Kocaman' ın Fenerbahçeliler tarafından daha iyi anlaşılacağına eminim. Aykut Kocaman, bu TV performansı ile pek çok Fenerbahçeli' den ek kredi almayı başaracaktır. Keşke bu açıklamaları sezon başında yapsa ve kafasındaki düşünceleri spor kamuoyu ile daha erken paylaşsaydı.
Son birkaç yazımda, Aykut Kocaman' ı sahadaki futbol, takımın motivasyon düzeyi, transfer politikası ve hatalı kadro tercihleri nedeni ile eleştirdim. Üç sezondur Fenerbahçe' nin bir oyun sistemi olmaması, nokta transferler yapılmaması, transferde geç kalınması ve antrenmanların yetersizliği, eleştirilerimde özellikle değindiğim hususlar idi. Bu hususlara ilişkin sorulan sorulara verdiği cevapların bir kısmını oldukça ikna
Dünya üzerinde milli takımların başarılı olmasının iki sebebi olduğu biliniyor. İlk sebep, bir "altın jenerasyon" ' a sahip olmak. İkincisi ise bu jenerasyona doğru bir coaching ile sahip çıkmak. Türkiye bu tür bir jenerasyonu tarihinde bir kez yakaladı. Yine tarihinde bir defa doğru coaching tercihleri ile bu jenerasyonu korumayı başardı.
Sepp Piontek ile başlayan futbol devrimi, yardımcıları Fatih Terim ve Rasim Kara' nın tüm Türkiye' yi tarayarak 315 genç yeteneği tespit etmesi ile devam etmiş, bu 315 genç yetenek elenerek çekirdek bir kadro elde edilmişti. Bu çekirdek kadro içinde Bülent Korkmaz, Alpay Özalan, Sergen Yalçın, Abdullah Ercan, Ogün Temizkanoğlu, Rüştü Reçber, Hakan Şükür, Arif Erdem, Tugay Kerimoğlu gibi isimler vardı.
Bu isimlerden oluşan ve Fatih Terim- Rasim Kara ikilisinin çalıştırdığı Olimpik (Ümit) Milli Takım, 1991 senesinde Yunanistan' da düzenlenen Akdeniz oyunlarında final oynarken, 1993 senesinde Fransa' da düzenlenen Akdeniz Oyunlarında ise kupanın sahibi olmuştu. Bu çekirdek kadro, 1992 senesinde Avrupa Şampiyonu olan ve aralarında Emre Aşık, Oktay Derelioğlu ve Okan Buruk gibi isimlerin olduğu A Genç Milli Takım oyuncuları ile birleşerek, 10