Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu'nun son 4 senede kulübü nereye götürdüğü artık açık ve seçik ortada. Sayın Başkan Ali Koç'u anlıyorum, insan psikolojisidir, bu başarısız dönemden sonra en az bir sezon şampiyon yapıp ayrılmak istiyor. Diğer türlü muhtemelen Fenerbahçe tarihinin sportif açıdan en başarısız başkanı olarak anılma ihtimali var. Bundan daha kötüsü ise ortaya koyduğu hayal kırıklığı.
Başkan ve yönetimi çok büyük hatalar yaptılar ama bunlardan iki tanesi son dört sezondur sürekli tekrarlanıyor.
1- Doğru hoca seçimi yapmamak
2- Doğru kadro kuramamak
Birkaç haftadır Fenerbahçe takımını seyretmiyorum. Ortada olumlu hiç bir sistem, taktik, oyun görmüyorum. Vitor Pereira'nın ellerinde oyuncak olmuş Fenerbahçe. Aziz Yıldırım'ın yaptığı hatayı tekrarlayıp kendisi ile yola çıkan Ali Beyin Fenerbahçe'ye Vitor'u reva görmesi başlı başına bir sorun. Pereira, ne defansif, ne de ofansif hiç bir kurguyu doğru oturtamamış, fizik gücü çok kötü, saha içinde ne yaptığını bilmez bir ekip çıkarttı ortaya. Bundan daha fazlası da olmayacak. Merak edenler ilk döneminde Vitor için yazdığım ve hepsi de araştırmalara ve analizlere dayalı yazılarımı arşivden okuyabilir.
Kadroya
Fenerbahçe ve Olympiakos, benzer kalitedeki liglerin, benzer kalitede kadrolara sahip, takım değerleri bile neredeyse eşit iki takımı. İkisini de Portekizli hocalar çalıştırıyor. Hatta hocalar bile neredeyse aynı yaşta.
Bu kadar benzerlik ve yakınlık varken, sahada sonuç nasıl böyle farklı olabiliyor? Sanıyorum bu soruya yanıt aramak gerekiyor.
İlk sebebin, kadro değerleri yakın olsa da kadro mühendisliği kalitesindeki farklılıktan kaynaklandığını düşünüyorum. İkinci sebep ise, Pereira'nın yanlış transfer ve oyuncu tercihleri.
Sadece Avrupa için değil, lig maçları için de şu tespiti yapmak gerek; Fenerbahçe'nin orta sahasının ortasındaki ikili Gustavo- Mert Hakan olamaz. Bir tanesi modern futbolun modern orta saha tanımı içinde olamayacak, ayakları yavaş, düşünce hızı yavaş, oyunu frenleyen bir futbolcu. Diğeri ise fiziksel mücadele ve soğukkanlılık gerektiren bir bölgede, fiziksel güce, dayanıklılığa ve sakinliğe sahip olmayan bir futbolcu. Fenerbahçe'nin transfer politikasını anlamak mümkün değil. Hocayı anlamak yine mümkün değil. Böylesine büyük eksiklerin olan bir bölgede Ozan'ı neden gönderirsin? Ozan Gustavo ve Hakan'dan en az ikişer gömlek üstün, modern futbola
Fenerbahçe için bu maç özelinde olumlu şeyler yazabiliriz şüphesiz.
Pereira ile özgüven ve sistemli oyun anlayışını kazanmış bir takım ortaya çıktı. Takım olma noktasında umut vaat eden bir takım var. Birbirlerinin açıklarını kapatan, hatta birbirleri için rakiple dalaşan, hatta bunu yedek kulübesinden gelip yapan bir oyuncu grubundan bahsedebiliriz. Fizik gücü yetersiz olsa da rakiple iyi mücadele eden, ayakları yavaş olsa da hızlı düşünüp uygulamaya çalışan, patlayıcı kuvveti yetersiz olsa da bazı dakikalarda süpriz presler yapmaya çalışan bir takımı izledik. Bu mental açıdan Fenerbahçe'nin iyi noktada olduğunu gösteriyor.
Maçın en iyileri Szalai, Kim ve Serdar'dı. Üçü de mükemmele yakın oynadılar. Yürek ve enerji koydular. Geçen seneden en büyük farklılığı da onlar ortaya koyuyor. Bu üçlü oturdukça, Altay ile de iletişimleri artınca, Fenerbahçe kolay kolay gol yemez.
Fenerbahçe'de teknik adam dokunuşu açıkça gözüküyor. Ancak Fenerbahçe elbette sorunsuz değil. Buna değineceğiz. Ancak önce rakibe bakalım.
Eintracht Frankfurt 232 milyon Euro değerinde bir takım. Fenerbahçe ise 115 milyon Euro. Sadece bu bile iki takım arasında oyuncu kalitesi farkını ortaya koyan bir
Pereira Fenerbahçe tarihinde sessiz bir devrim yaptı. Belki zorunluluktan, belki de gerçekten futbol anlayışından ötürü yaptı ama sonuçta Fenerbahçe'de yeni bir dönem başladı. Artık Fenerbahçe'de genç futbolculara şans veriliyor, değer veriliyor. Umarım bu süreç sürdürülebilir bir şekilde devam eder.
Fenerbahçe son 20 senede altyapıya önem veren ancak verim alamayan bir kulüp oldu. Kerim, Okan, Gökay, Ramazan, Beykan, Recep, Olcan, Fahri, Bilal, Merih, Özgür ve en son Ömer Faruk Beyaz. Fenerbahçe bu gençlerin hiç birinden faydalanamadı. Kazanamadı. Merih ve Ömer Faruk'un kaybı da son derece talihsiz oldu. Fenerbahçe'nin bu süreci yönetememesinde baş sorumlu yönetimler olduğu kadar onları doğru şekilde değerlendirip gelişimlerini sağlayamayan teknik direktörlerdir.
Örneğin, geçtiğimiz sezon Karacabey Belediyespor karşılaşmasında, gayet iyi performans verdiği bir karşılaşmada Erol Bulut tarafından kenara alınan Ömer Faruk, o andan itibaren Fenerbahçe ile ipleri kopardı. Çünkü başta Erol Bulut olmak üzere, camiada gençlere yönelik bir vizyon olmadığını gördü ve yapması gerekeni yaptı. Erol Bulut'a yoğunb tepki göstermesi gereken taraftarlar, Ömer Faruk'a tepki gösterince, 10
Fenerbahçe'de 2. Vitor dönemi büyük bir destek ile başladı. Taraftar hem Başkan Koç'a hem de Vitor'a temiz bir sayfa açarak üzerine düşeni yaptı. Beklentiler de o ölçüde büyük.
Önce Pereira ile başlayalım. Kendisi açıkçası benim antrenman tekniği ve oyun anlayışı olarak beğendiğim bir hoca değildi. Ancak iyi bir insan, hırslı bir teknik adam, kendini geliştirmeyi seven, yeni şeyler deneme riski alabilen bir hoca. Nitekim 4'lü kurgulardan 3'lü kurgulara giden modern dünya futbolunda, çağdaşı yakalamış ve uygulamaya çalışıyor. Kendisini ne ölçüde geliştirdiğini görmek açısından kendisine şans vermek ve izlemek lazım.
Fenerbahçe tüm hazırlık maçlarında Pereira'nın tercihi ile 3-4-3 veya 3-4-2-1 şeklinde bir oyun sistemini uyguladı. Daha çok da 3-4-2-1. Dörtlü bir sisteme hiç dönmedi. Bu hocanın kararlılığını gösteriyor. Öte yandan Fenerbahçe kadrosu 3-4-2-1 için yeterli mi? Ya da diğer bir ifade ile uyumlu mu? Değil!
4'lü sistem için iyi bir rotasyonu olabilecek olan Fenerbahçe, 3'lü sistem için iyi bir kadro mühendisliğine sahip değil. Neden?
Birinci sorun şu. Fenerbahçe'nin üçlü savunma kurgusu için stoper derinliği yok. Örneğin sezon için Szalai ve Kim'den (transfer
Yazılarımı takip edenler bilirler. Bu ülkede spor medyasında belirli bir seviyeyi koruyarak, veriler üzerinden konuşarak, doğruları göstererek Aziz Yıldırım'a en büyük eleştirileri getiren kişiyim. En güçlü zamanında da, Kongrede kaybettiği son sezonunda da aynı çizgide oldum. Sadece prensip olarak 3 Temmuz sürecinde kendisi aleyhine yazı yazmadım. Onun dışında senelerce doğru yaptıklarına doğru, yanlışlarına yanlış dedim. Hatta "Fenerbahçe'yi önce doğrular ile büyüttü, sonra yanlışlar ile küçülttü sözüm" de zamanında epey ses getirmişti.
Aziz Yıldırım geçtiğimiz hafta içinde yaptığı basın toplantısı ile bir kez daha gündem oldu. Üslubu, beden dili, konuşmasının içeriği ile oldukça fazla tepki çekti. Bu tepkilerin büyük bir kısmı ise olumsuzdu. Pek çok kişi, konuşmayı gereksiz, sert ve zamanlama açısında da kötü buldu. Sosyal medyada gördüğüm kadarı ile Aziz Yıldırım aleyhine bir hava var. Ali Koç'u en çok eleştirenler bile, Ali Koç'a destek mesajları yağdırıyor. Bu anlamda basın toplantısının Ali Koç cephesini konsolide ettiği söylenebilir.
Toplantıyı başından sonuna izledim. Öncelikle Başkan'ın kendisi ve yönetimi hakkında 3 senedir dile getirilen iddialara cevap hakkı
En son 1969-1970 sezonunda Süper Lig'de mücadele etmiş olan ve "Türkiye'nin Altınordu'su" sloganı ile son senelerde altyapı ve özkaynak modeli ile örnek teşkil eden Altınordu, Yılport Samsunspor'u play off ilk maçında 1-0 yenerek, ikinci maç için avantaj yakaladı.
Altınordu kadrosunda yabancı oyuncu bulundurmuyor. Başkan Seyit Mehmet Özkan'ın felsefesi ile en alt yaş gruplarından A Takıma kadar yapılanmış olan kulüp, özkaynaktan oyuncu yetiştirme ve spora kazandırma misyonu ile hareket ediyor. Amaçları sadece iyi futbolcu değil, iyi birey ve iyi vatandaş da kazandırmak ki bu ülkede büyük eksikliğini duyduğumuz konular. Bu nedenle, Altınordu, taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazanmış bir kulüp.
Kadrosunda Ahmet İlhan Özek, Ufuk, Sinan ve Recep gibi tecrübeli futbolcular olmasına rağmen büyük çoğunlukla genç bir ekip olan Altınordu'nun yaş ortalaması 23.5. Ligi 70 puan ile Altınordu'dan 10 puan fazla almış ve 3. sırada bitiren Yılport Samsunspor'un yaş ortalaması ise 29.6. Arada ciddi bir tecrübe farkı olduğu görülüyor. Bunun üzerine bir de Ertuğrul Sağlam faktörünü eklerseniz, Yılport Samsunspor'un favori olduğu bir eşleşme olarak gözüküyordu.
Altınordu teknik
Oscar Wilde'ın "Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini" şiirini çok severim. Şiir bu dizeler ile başlar:
Oysa herkes öldürür sevdiğini,
Kulak verin bu dediklerime,
Kimi bir bakışı ile yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözler ile…
Korkaklar öpücük ile öldürür…
Yürekliler kılıç darbeleriyle.
Ali Bey'in büyük Fenerbahçe sevdasını bilmeyen yoktur. Buna ancak şapka çıkartılır. Zor zamanda sevdiğinin elinden tutmuştur.