Dünya iki büyük trajik olaya tanıklık etti. Birincisi: Libya’dan yola çıkarak İtalya’ya ulaşmaya çalışırken, Yunanistan’ın Pylos kasabası açıklarında, yaklaşık 750 kaçak sığınmacının bulunduğu bir tekne battı. 82 sığınmacının cesedine ulaşıldı. 500’ün üzerinde sığınmacı ise suların derinliklerinde kayboldu. İkinci olay: Batan “Titanik” enkazını görmek için dibe dalan ve içinde milyarder bir kâşif ve iş insanının da bulunduğu beş kişilik bir denizaltı kayboldu. Ancak birkaç gün süren aramalardan sonra bulunan bazı enkaz parçalarının denizaltına ait olduğu, beş kişinin “Titanik”e 500 metre kala muhtemel bir iç patlama sonucu hayatını kaybettiği açıklandı.
***
Bu iki olay dünya medyasında yer bulsa da kaybolan denizaltı, sulara gömülen sığınmacılarla ilgili haberlerin önüne geçince medya çok ağır eleştirilere maruz kaldı. Öyle ki “medya milyarderin kaybına verdiği önemle, sulara gömülen yoksul mültecileri gölgeledi” tarzındaki yorumlarla mesele sınıfsal bir ayrımcılığa dönüştürüldü. Pek çok sosyal medya kullanıcısı, iki olayın fotoğraflarını yan yana koyarak, gösterilen ilginin ve harcanan çabaların adil olmadığını, göçmenler ile elitler arasında ayrımcılık yapıldığını savundu.
***
Oysa gözünüzün önünde yaşanan, sürekli tekrarlanan ama sonucunu değiştiremeyeceğiniz bir faciaya vereceğiniz tepki ile yardım etmeniz halinde kurtarılabileceklerine inandığınız bir başka olaya vereceğiniz tepki arasında çok ciddi fark olabilir. Dolayısıyla bu iki olaya ilişkin medyanın tutumunu eleştirenlerin, olayı bizzat kendilerinin “milyarderler” ve “sığınmacılar” ayrımcılığı yaparak yorumlamalarını doğru bulmuyorum. Yani bana göre iki olayda insanı derinden sarsacak öneme sahip ve birini diğerinden daha önemli ya da önemsiz kılamazsınız!
***
Örneğin Londra Queen Mary Üniversitesi Uluslararası Politika Profesörü Laleh Khalili’nin Twitter’da yaptığı paylaşımda, “Biz yasaların ve fiziğin üstündeyiz, diyen milyarder dünya görüşü ‘Titan’ı batırdı. Bu ve göçmen teknesi felaketine eşitsiz muamele akıl almaz” şeklinde ifadeler kullanması sizce sağlıklı mı? Elbette medyanın tekne faciası ve kayıplarına gösterdiği özensiz tutumu eleştirebiliriz. Medyanın kayıp göçmenler için canlı haber akışı yapmamasını da... Ama beş kişinin neden okyanusun dibinde olduğunu sorgulamak, onları kurtarmak için gösterilen çabayı küçümsemek de anlaşılır gibi değil!
***
Evet, medyanın tekne faciasına gerekli duyarlılığı göstermedi. İlgisiz kaldı. Ama bu hatırlatmayı okyanusun dibinde belki de yardım bekleyen beş kişi üzerinden yapamazsınız. Başka bir faciaya neden daha fazla yer verildi diyemezsiniz. Yani felaketleri, acıları yarıştıramazsınız. Ama şunu sorabilirsiniz: Medya, neden sığınmacıların hayatlarını kaybetmesini göz ardı ediyor? Mülteci faciaları maalesef sıklıkla tekrarlanan bir durum olarak algılandığı için olabilir mi? Belki! Ama bunu sorgularken de bilin ki, insanlığın bizzat kendisinin insan varlığının değerini, her bir varlık için aynı tutmaması da oldukça düşündürücüdür.
***
Sonuç olarak soruna çözümü başka yerde aramamız gerekiyor. Mesele birine “geniş yer ayırdı” diğerini “görmezden geldi” meselesi değil çünkü… Unutmayın ki, 2014 yılından bu yana Akdeniz’de 27 binden fazla insanın sulara nasıl gömüldüğünü yazan da günlerce yayın yapan da aynı medya. Örneğin, Akdeniz’de yaşanan bir olayda, 800’den fazla mülteci hayatını kaybettiğinde, medyanın büyük bir kısmı bu olaya odaklandı. Mültecilerin dramını, hayatta kalanların hikâyelerini ve arama-kurtarma çalışmalarını ayrıntılı bir şekilde aktardı. Aynı medya, Aylan bebeğin sahile vuran cesediyle dünyayı kalbinden yaraladı. Ama ne oldu? Medya facialara hayli geniş yer verse de bu haberlerin hiçbiri ne kamuoyunda ne de Avrupa Birliği’nin birbirinden riyakâr göçmen politikalarında kayda değer bir etki yaratmadı.
Çünkü dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan acıları, hayatta kalma mücadelelerini görmezden gelmek, sadece ülkelerin, devletlerin ya da medyanın değil bütün insanlığın en büyük yanlışlarından biri. Asıl mesele dünyanın ayrımcı eşitlikçi olmayan tutumunda. Zengin ve güçlü olanı daha görünür, yoksul ve güçsüz olanı görünmez kılan da aslında biziz. Algılarımızla toplumdaki sosyal ve ekonomik eşitsizliklere ciddi bir katkı sağlayan da… Yani ortada bir yanlış varsa bu hepimize ait zincirleme bir yanlıştır. Şimdi hepsi sulara gömüldü, mültecisi de milyarderi de… Hangisi canınızı acıttı diye sorsalar kaçınız hepsi diyebileceksiniz?