Gazetelerin ilk sayfaları yolsuzluk, skandallar, işsizlik, suç, şiddet, felaketler ve terörizm ile ilgili haberlerle dolu.
Dünyada da böyle…
Folha Gazetesi’nin Ombudsmanı Paula Cesarino Costa, “Medya olumsuz haber önceliğini teşvik ediyor mu, yoksa iyi haber bulmak yerine izleyicinin kötü haber tercihine tepki mi veriyor?” sorusuna yanıt aradı.
Zor bir soru.
Costa, gazetecilerin okuyucularını tatmin etmeye çalışırken, karşılaştıkları zorluğun boyutunu ortaya koymak amacıyla iki farklı çalışmaya yer veriyor.
Birincisi; Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir araştırma. Amerika Birleşik Devletleri’nde son 20 yılı kapsayan haber tercihleri üzerine yapılan 165 ulusal araştırma birleştirildi.
Felakete ilgi yok
Araştırmaya göre; savaş ve terörle ilgili hikâyeler hakkındaki raporlar, 1986’dan bu yana en çok ilgi gören konuların başında geliyor.
Aynı zaman çerçevesinde insanlardan kaynaklanan doğal felaketlerle ilgili hikâyelere de gittikçe daha az ilgi gösteriliyor.
Para içeren haberler ise zamanla en çok ilgi çeken haberler kategorisinde yer alıyor.
İkinci araştırma; okuyucuların olumlu haber hikâyelerini, olumsuz haberlerden daha fazla paylaşıyor olmalarıyla ilgili. Psikolog Jonah Berger tarafından yazılan bir kitap, duyguları uyandıran, tahrik eden hikayelerin özellikle olumlu olanların okuyucular tarafından paylaşılma ihtimalinin daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Örneğin Folha Gazetesi 1991’de, “İyi Haber” başlıklı bir bölüm başlattı ve 2006’ya kadar ön sayfada kaldı… 14 Haziran 2010’da okurların da beklentileri doğrultusunda yeniden bölüm geri döndü. Bu kez “Daha iyi günler” başlığıyla…
Gazeteciliğin ilerleme, iyileştirme ve sorunların üstesinden gelinmesi ile ilgili haberlere açık olmayı gerektirdiğini de hatırlatan Paula Cesarino Costa’ya göre; dünya değişti, okuyanlar değişti ve gazeteler de değişmeli. Geçmişten bir formülü tekrarlamak, o geçmişi yeniden yeniden paketleyip okura sunmak işe yaramıyor. Düşünce, davranış ve sunuş biçimini değiştirmeyen gazeteler bunu nasıl yapacaklarını şimdilik bilmiyor. Ancak haber haberdir. İyi haber olsun kötü haber olsun, iyi günlere bağlı olarak yapılmaz…
Geleneksel gazeteciliğin dar boğaza girdiği, buna karşın teknolojiyle var olan sosyal medyada da bilgi kirliliğinin, giderek arttığı artık bilinen bir gerçek. Dünya medyasının okur temsilcileri son birkaç yıldır; dünyanın değişim ve dönüşümünde önemli rol oynayan medyanın, kendi içinde de bir dönüşüm yaratıp yaratamayacağı yönündeki sorulara yanıt arıyor. Dönemin paradigmalarını doğru okuyamayan gazeteleri ve gazetecileri ne beklediğini bilmiyoruz ancak doğru habere, kaliteli analitik gazeteciliğe talebin arttığını söylemek mümkün. Bu durum aynı zamanda medyanın itibar ve algı yönetiminin önemini de ortaya çıkartıyor. Dolayısıyla okur temsilcilerinin pozisyonlarından biri de artık neyin gazetecilik ‘olmadığını’ eleştirel bir dille anlatmaktan çok, neyin gazetecilik ‘olduğunu’ anlatmak belki de… Yeni medya düzeni sadece gazetecilerin değil okurun da kendisini yenilemesini gerekli kılıyor. Yapacağımız tek şey; ayrıştıran değil birleştiren olmak…
Fotoğraftaki gerçekler
Gazeteci Abdülkadir Habak… Halep’te şeker almak için koşuşturan çocukları kamerasıyla çekerken bir anda patlama sesiyle kendini yerde bulur… Ayağa kalktığında etrafında ceset parçaları, onlarca ölü ve yaralı... Yerden bir çocuğu kucaklar ve koşmaya başlar... Sonra diğerlerine yardım etmek için döner... Bir cansız bedenin yanına çöker ve bir çocuk gibi ağlar... O anları bir meslektaşı o sırada ölümsüzleştirir. Milliyet Fotoğraf Servisi Şefi Bünyamin Aygün şöyle diyordu: “Bu aslında dünyaya bir insanlık dersidir. 1990’lı yıllarda bize önce gazetecilik yapacaksınız diye öğretildi… Ama hiç öyle olmuyor. Önce insan olacaksın. Bu fotoğraflar bunun bir özetidir.”
Bir övgü bir eleştiri
Tıp dünyasındaki gelişmeler okurların dikkatini çekiyor. İngiltere’de “mucize beyin ilacı” basında sıkça yer bulunca Medya Takip Merkezi ülkemizde yaklaşık 600 bin Alzheimer, 100 bini aşkın Parkinson ve 40 bini aşkın Multiple Skleroz (MS) hastası bulunduğunu hatırlattı. Ve son üç ayda Alzheimer hastalığına yönelik medyada toplam 16 bin 659 habere yer verildiğini ortaya koydu. Parkinson hastalığı toplam 7 bin 70 habere konu olurken; MS hastalığına yönelik ise bin 843 haber çıktı.
Tecavüzün ve şiddetin rengi, dili, ırkı yoktur. İstanbul’da gece geç saatlerde metrobüsten, Okmeydanı durağında inen 19 yaşındaki bir genç kızın altgeçitte saldırıya uğraması bir haberdir. Savcının “basit cinsel saldırı” ve “gece vakti yol kesmek suretiyle yağma” suçundan 22 yıl hapis istemiyle dava açması, sanığın serbest bırakılması da bir haberdir. Ancak haberin içinde sekiz kez zanlının Suriyeli olduğunu söylemek haber değildir. Aksine yabancı düşmanlığı ve Suriyelilerle ilgili algı oluşturmak bir nefret söylemidir.