Küresel salgınlar bitmedi ama bitmiş gibi davranışlar sergiliyoruz… Dünya Sağlık Örgütü’nün raporlarına baktığınızda, dünya hayli hasta ve yeni salgınlara da hazır değil.
Mesela bu son bir hafta içerisinde küresel olarak 3 milyondan fazla yeni vaka ve 10 bin ölüm vakasıyla Kovid hâlâ can alıyor. Afrika bölgesinde sarıhumma 13 ülkeye yayıldı. Sarıhummanın yayılması, çoğalması, düşük nüfus bağışıklığı, nüfus hareketleri, viral bulaşma dinamikleri, iklim ve çevresel faktörlerin olası etkileri konusunda hiçbir bilgimiz yok. Peki, kolera vakalarının ve kolera ile ilişkili ölümlerin küresel olarak coğrafi dağılımlarına göre artış gösterdiğini biliyor muyuz? Hayır! Oysa kolera vakalarını rapor etmeyen onlarca ülkede baş gösteren salgınlar hayli endişe verici. Geçen yıldan bu yana Fransa, İrlanda, Hollanda, İsveç gibi ülkelerde görülen 10 yaşın altındaki çocukları etkileyen, kızıl hastalığı vakalarında da bir artış gözlemlenmekte. Sudan’da ebola yine gündemde…
***
Bu küresel salgınlar listesini uzatmak mümkün. Fakat asıl sorun, bilinen ya da bilinmeyen küresel salgınların kapımızdan içeri girmediği sürece sorun olmadığını düşünmemizde. 2019’un sonunda uzmanlar, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan virüsün küresel olarak yayılacağını açıkladığında da ilk birkaç ay kimse bu uyarıları ciddiye almamıştı zaten.
Bugün dünyanın, kâbus gibi yaşadığı corona salgını sonrasında maskelerden kurtulmayı bir tarafa bırakıyorum, geri kalan önleyici tedbirlerin de hepsi unutuldu gibi. Oysa bulaşıcı hastalıklar tarihine baktığımızda Kovid-19’un son küresel salgın olmadığını da biliyoruz.
***
Biliyoruz, ama bilincinde değiliz. Çünkü medya, sağlık haberleri konusunda eski haber alışkanlıklarına geri döndü. Medyanın “kolu koptu”, “sedyeden düştü” “böbrek bulunamadı” gibi klasik sağlık haberlerinden vazgeçip, uluslararası sağlık kuruluşlarının küresel bakımdan yayılma olasılığı bulunan olası tehditleri, önceden tespit eden çalışmalarının da yakın takipçisi olmalı.
Mesela hastalık kontrol ve önleme merkezleri ya da devlet kurumları, bulaşıcı hastalıklar üzerine çalışsa da bir küresel kriz anında yeterli olup olamayacağını yine bilmiyoruz… Olası bir virüsün bizi yine hangi koşullar altında nasıl, ne şekilde etkileyeceğini de bilmiyoruz.
Bazı bilim insanlarının yeni bir salgının kontrolden çıkması durumunda özel maskelerin üretimini artırmak veya insanlara tam teşekküllü korunaklı kıyafetler hazırlamak, mevcut yoğun bakım ünitesi yatakları gibi önceden planlanmış önlemlerden bahsettiğini biliyorum. Mesela N95 maskeleri ve sürüntü alma kitleri gibi ögelerin erişime hazır tutulması, gelecekteki salgınlara da hızlı bir şekilde yanıt vermemize yardımcı olacak. Ama önümüzdeki süreçte maske takmanın da önlediği kanısına varılmaz ise nasıl bir önlemle karşılaşacağız gibi soruların yanıtı yok.
***
Salgını “olsun bakarız” sorumsuzluğuyla değerlendirenlere, Columbia Üniversitesi bir araştırma sundu ve dedi ki: “Evde kalma önlemleri bir hafta, sadece bir hafta önce alınsaydı ABD yaklaşık 35 bin Kovid-19 nedenli ölümü önlemiş olacaktı.” Dolayısıyla hastalık kontrol ve önleme merkezleri gibi merkezi kurumların böyle bir işlevi de var. Ve salgınlardaki ani yükselişe karşı ne kadar hazırlıklı olduğumuzu takip edebilmek için de bilinçli bir kamuoyu yaratmak zorundayız.
***
Bazı ülkelerin sağlam bir tedarik zinciri oluşturması, olası tehlikeleri yönetebilme yeteneğine sahip olmalarını sağlayamadı. Peki, dünyayı tepetaklak eden bu salgından ders alan oldu mu? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’a göre olmadı. Aksine dünyanın Kovid-19’un ardından yatırım yapılmadığı için yeni bir küresel salgına da hazırlıklı olmadığını belirtti.
Ghebreyesus, geçen yıl da “Aşılarla engellenebilir salgında bile bir hafta içinde 70 bin kişi hayatını kaybediyorsa salgının bitmesi mümkün değildir” demişti. Bugün mevcut şartlar, daha bulaşıcı ve daha tehlikeli varyantların çıkması için uygun. Dünya ülkeleri salgınları küresel acil durumdan çıkarıp kontrol altına da alabilir. Bu konuda malzeme de bilgi de var. Fakat Ghebreyesus göre sorun, “Biz bitirmeye karar verdiğimiz zaman salgın biter. Sonuç olarak bu bir ihtimal değil, tercih meselesidir.”
Dolayısıyla medyanın şu sorunun yanıtının peşine düşmesi gerekir: Bir sonraki salgın vurduğunda, biz bunun önüne nasıl geçeceğimizi biliyor muyuz? Neyi tercih ediyoruz? Olunca önlemeyi mi? Olmamasını önlemeyi mi? Biz hangisine hazırlıklıyız?