1950’ler…
Amerika’da siyahilerin aşağılandığı, zulme uğradığı daha da önemlisi yok sayıldığı yıllar… O tarihlerde siyahi Eugene Allen’ın, 34 yıl boyunca Beyaz Saray’da “başkanların hizmetkârı” olarak kalmasındaki “başarısı”nın sırrı nedir bilir misiniz? Allen’a nasıl hizmet edeceği öğretilmişti: “Oda sen varken bile boş olmalı…” denilerek. 1980’li yılların ortasına kadar Allen, sekiz devlet başkanı gördü; O varken bile oda boş olduğu için. Yıllar sonra siyahiler protesto gösterileriyle haklarını tek tek almaya başladığında, Allen da Başkan Ronald Reagan’ın Helmut Kohl onuruna Beyaz Saray’da verdiği davetin artık hizmetkârı değil, “en görünür” konuğu olarak o masaya oturacaktı.
Belli ki İran’da hayat, sokaklarında duvara yazıldığı gibi “Mahsa’dan sonra artık her şey sadece bir saç teline bağlı” olacak
***
Bugün şeriat hükümleriyle yönetilen ülkelerin “zencisi” ise kadınlar… İran, Sudan, Afganistan gibi ülkelere bakın. İslamiyet ile alakası olmayan hükümlerle bu çağa yakışmayan bir rejimi, ülkenin bütün kadınlarını “görünmez” kılarak sürdürüyorlar. Tıpkı Allen gibi, bu kadınlar da odada bile değil, kendi ülkelerinde yokmuş, yaşamıyormuş gibi davranmak zorunda bırakılıyor.
Bugün İran, 22 yaşındaki Mahsa Emini’nin “başörtüsü kurallarına uymadığı” gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından gözaltına alındıktan sonra dövülerek öldürüldüğü iddiasıyla başlayan protestolarla sarsılıyor. Medyanın bir bölümü İran’da baş gösteren ve giderek yayılan protesto gösterilerini sadece başörtüsüne bağlıyor. Bu protestoları yıllardır süregelen dayatılan baskılara, geniş bir adaletsizlik duygusuna tepki olarak gören çok iyi analizler var. Fakat kadınların yanında erkekleri de sokağa döken asıl mesele başka. Emini’nin gözaltında ölümü sadece bir kıvılcım. Ülkenin yoksullaşması, yaptırımlar, ekolojik kriz, enflasyondan demokrasiye uzanan pek çok sorunla karşı karşıya bırakılan İran halkı için “kadın hareketi” değişimin sadece bir aracı olabilir, diyenler de var.
İran’da 43 yıldır süregelen rejime karşı arzulanan değişim belki bunca protestoya rağmen sonuç vermeyebilir, ama belli ki İran’da hayat, sokaklarında duvara yazıldığı gibi “Mahsa’dan sonra artık her şey sadece bir saç teline bağlı” olacak.
İran Cumhurbaşkanı Reisi, CNN’den Amanpour’a başını kapatmadığı gerekçesiyle röportaj vermedi.
***
İran’da protesto gösterileri devam ederken, New York’a gelen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin CNN’den Christiane Amanpour’a başını kapatmadığı gerekçesiyle röportaj vermemesi ise daha çok sosyal medyanın gündem konusu oldu. Amanpour’a bazı takipçileri, “Başörtüsünü takıp, röportaj sırasında çıkarabilirdin” şeklinde önerilerde bulunurken, bazıları tarihi bir fırsatı kaçırdığı iddiasındaydı. Oysa burada asıl önemli olan Reisi’nin başörtüsü ısrarındaki nedenler… Medya bu ısrarı hiç sorgulamadı, nedenleri üzerinde durmadı. Ülkesi protestolarla karışmış Reisi’nin belki de tek bir kare fotoğrafa ihtiyacı vardı. Amerika’da bile bir gazetecinin kendisinin karşısına başörtüsüyle çıktığını gösteren bir kare fotoğraf; belki de kadınları ehlileştirmenin propagandasına dönüştürülecekti. Amanpour’un karşındaki boş koltukla çekilmiş görüntüsünün yarattığı etki kadar olmasa bile!
21’inci yüzyıldayız… Aslında mesele İran meselesi değil. Başörtüsü meselesi değil, İslamiyet hiç değil! Mesele, kadınları aşağılayan, yok sayan, şeriat hükümleriyle onlara zulmeden, onları görünmez varlıklar haline getiren zihniyetin sürdürülmesinde. Kendi kabinelerinde tek bir kadın bile olmayan ülke liderleri, özellikle bu son üç yılda, dünyada kadınlarla nasıl bir değişim yaşandığını görmüyor olabilirler mi?
***
Amanpour’un başörtüsü takmadığı için, o boş kalan karşısındaki koltuğa belki de sadece son üç yılda 2019-2022 tarihlerinde, seçilerek ya da atanarak devleti temsil eden kadınlar oturmalıydı. Bazılarının aşırı ırkçı, sağcı politikalarını beğenmesek de…
Katerina Sakellaropoulou, Yunanistan Cumhurbaşkanı. Katalin Eva Novak, Macaristan Cumhurbaşkanı. Samia Suluhu Hassan, Tanzanya Cumhurbaşkanı. Vjosa Osmani, Kosova Cumhurbaşkanı. Xiomara Castro, Honduras Cumhurbaşkanı, Sandra Mason, Barbados Cumhurbaşkanı.
Jacinda Ardern, Yeni Zelanda Başbakanı. Kaja Kallas, Estonya Başbakanı. Giorgia Meloni, İtalya Başbakanı. Necla Budin, Tunus Başbakanı. Natalia Gavrilita, Moldova Başbakanı. Elisabeth Borne, Fransa Başbakanı. Sanna Marin, Finlandiya Başbakanı. Rose Christiane Ossouka Raponda, Gabon Başbakanı. Victoire Tomegah Dogbe, Togo Başbakanı. Ingrida Simonyte, Litvanya Başbakanı. Fiame Naomi Matah’afa, Samoa Başbakanı.
Bunların hepsi kadın. Evet, 208 dünya ülkesinde belki sayıları az olabilir ama düşünün ki bu kadınlar sadece bu son üç yılda ülkelerinin kaderini ellerine aldı.
Devamı gelecektir.
O boş koltuklara, halkına, kadınlara zulmeden mollaların yerine, saçını uygunsuz kapattığı gerekçesiyle ölümüne şiddet gören Mahsa Emini gibi kadınlar da bir gün mutlaka oturacaktır.