Sanki karşısına oturtmuş sevdiğini, dil döker gibi... Uzunca bir aşk hikayesini anlatır gibi... Hüzünle, kahkahayla, ayrılıkla, kavuşmayla, ahlarla, umutlarla dolu uzun bir aşk hikayesini dile döker gibiydi Sezen. Kimi zaman coştu, harmandalı, sirtaki için ayağa kalktı. Kimi zaman hüzünlendi, gözyaşıyla ağıt yaktı.
İzmir konserinin üzerinden neredeyse bir hafta geçti ama bendeki etkisi geçmedi Sezen Aksu gecesinin. “Sen Ağlama” ile başladı. 10 Onno Tunç bestesini art arda seslendirdi. “Geri Dön”, “Beni Unutma”, “Kavaklar”, “Haydi Gel Benimle Ol”, “Değer mi Hiç” Ortaya bütün bir hikaye çıktı. Dışarıda top tüfek, bombalar patlarken onun şarkılarının koruması altında gibiydik sanki. Şiddete, acılara, yangınlara rağmen o; sahnede tek başına ayaktaydı. Ve konser biterken, “İhanette, cinayette her insan merhamette zalimdir. Bir yandan gücün suç ortaklığında bir yandan sızlar vicdan, ilahi müteakiptir. İyi günde, kötü günde birbirimize destek vereceğiz. Zor zamanları beraber atlatacağız. Yine zor zamanlardan geçiyoruz ama ben hiç umudumu kaybetmedim. Siz de kaybetmeyin” diyordu.
Umudunu kaybetmemeli insan. Yoksa, umut yoksa yaşanır mıydı bu topraklarda? Bu coğrafya sürekli umut etmeyi gerektiriyor. Etraf yangın yeri gibi. Nefes aldığımız gün yok gibi. Ama güneşe, ama denize, ama gökyüzüne baktığımız zaman umudun sızdığını görüyoruz derinlerimize. Yoksa bu fotoğraf kareleriyle yaşanır mıydı hiç? Şiddet hikayeleri, felaket senaryolarıyla dolu ortalık. Birini unutmadan diğeri ortaya çıkıyor. Şiddetin içinde büyürken, can acıtma sanki olağanmış gibi bir hal alıyor. İncelikler, güzel sözler, dokunup iç çekmeler bir bir hayal oluyor. Cinayetlerin şekli bile değişti. Daha vahşi, daha akıl almaz cinayet senaryoları artıyor. Bir adam, kendisini sevmiyor diye bir kadını öldürebiliyor, insanlar balık istifi ölüme terk edilebiliyor. Toplu katliamlar artıyor. Bu barut kokusu can sıkıyor.
* * *
Tüm bunların ortasında meğer ne çok ihtiyacım varmış bir Sezen Aksu konserine. Onun şarkılarının artık sadece aşktan da öte olduğunun bir kez daha farkına vardım. “Herkesi toplasa” dedim bir gökyüzünün altına ve anlatmaya başlasa Sezen... Herkes dinlese. Son bulur muydu bu kan revan? Deniz Yıldızı albümünde “Tanrının Gözyaşları”nda dediği gibi...
Bu korkunç kuraklık
Boynu bükük buğday başakları
Bu çorak toprak, bu susuzluk
Tanrı’nın kuruyan gözyaşları
Bir büyük gözaltı hayatımız
Ölü çocuklar coğrafyasında
Kayıplar destanı hikayemiz
Melekler, anaların dilsiz yasında
Bebeler ergen doğuyor
Ninniler kahramanlık masalları
Yaşayan bu kanlı haritada
Taşırken iki büklüm onca yası
Bu korkunç bataklık
Yutuyor körpe tomurcukları
Dört kitap yazıyor
Eşittir Tanrı’nın çocukları.
* * *
Konser biterken söylediklerini tekrarlasak, azalır belki acımız bir parça daha, umudu çoğaltıp şiddeti azaltırız belki biraz daha: “İhanette, cinayette her insan merhamette zalimdir. Bir yandan gücün suç ortaklığında bir yandan sızlar vicdan, ilahi müteakiptir. İyi günde, kötü günde birbirimize destek vereceğiz. Zor zamanları beraber atlatacağız. Yine zor zamanlardan geçiyoruz ama ben hiç umudumu kaybetmedim. Siz de kaybetmeyin...”