Çok uzun anlatmayacağım... Hani uzadıkça uzayan gecelerde dosttan daha yakın olduğumuz, dizlerinde uyuduğumuz, kırmaya korktuğumuz, birbirimize bağlayanın kandan da öte olduğundan emin olduğumuz... “Anne”yi... Candan Erçetin’in “Elbette” albümündeki “Annem” tamamlayacak düşündüklerimi:
Hani eski zaman masalları anlatır/ Hüznümü huzura dolarsın/ Kaşım gözümden çok içim bir parçan/ Annem sen benim yanıma kalansın/ Hani bir biblon vardı kırdığım ne kırgınlıklar yaşadın/ Ama bil ki ben de parçalandım/ Annem ben senin yanına kalanım/ Annem annem/ Sen üzülme/ Sözlerin hep yüreğimde/ Annem annem/ Gel üzülme/ Ben hala senin/ Dizlerinde
16 kentte geçen, 16 hikayeden oluşan Murathan Mungan’ın son kitabı “Kadından Kentler”i, daha önce yazacaktım. Ama bu pazar, “Anneler Günü” de olunca kadını konu etmenin denk düşeceğini düşündüm. Kitap; Kordonboyu’nda Ömer Çavuş Kahvesi hikayesi ile başlıyor... Adana Sıcağında Erguvanlar, Trabzon Burması, Yakası Beyaz Kürklü Taba Rengi Kaban, Samsun Sigarası- Tütün Balyaları- Tamaron, Amasya’daki Teyze, “Burası Ankara İl Radyosu, Şimdi...”, Sinop’a Gelin Giden, “Kanat Turizmin
Değerli Yolcuları”, Hayat Hanım, İlk Tayin, Annemin Çektiği Fotoğraflar, Diyarbakır Surlarında, Lüks Terzi’nin Kızları, Gümüşhane Çok Uzak, Tantunicinin Karısı ile devam ediyor ve Esenler Otogarı ile son buluyor... Kısa kısa üç hikayeden birkaç satır seçtim henüz okumayanlar için:
İzmir
Sabahın bu erken saatinde İzmir bambaşka görünüyordu gözüne. Nurhayat, Ömer Çavuş Kahvesi’nde oturduğu masada birdenbire her şeyi yeniden gözden geçirmesi gerektiğini hissetti. Emin olmak ne demekti? Bir kadın ne zaman emin olurdu? Cuma günü onu istemeye geleceklerdi ve Nurhayat şimdi bu evliliği isteyip istemediğinden emin değildi.
Gümüşhane
Kapıyı açan kadına, “Sen Asiye misin?” diye sordu. Birbirlerini tartan bakışlarla baktılar kısa bir süre. Kapıyı çalan genç kadın kimi aradığını çok iyi biliyor, kapıyı açansa diğerini tanımıyordu. Başından azıcık kaymış tülbentini sıkarken “Evet Asiye benim” dedi kadın, “ne vardı?”
Mersin
Karısı ölmüş yakın zaman önce, çocukları evlenmişler zati, kimi Mersin’den gitmiş, kimi ayrı eve çıkmış. Pozcu Mahallesi’nde yeni bir ev aldım, koca evde tek başına yalnızlık çekilmiyor, dedi, gel evlen benimle. Önce alay ediyor sandım. On dört on beş yaşın hevesi kalır mı bunca sene? Kalırmış meğer. Kaderim Mersin’deymiş, bilememişim.
İstanbul, Esenler Otogarı
Az sonra daha sakin sayılabilecek bir sesle, “Vardığımızda bana haber eder misin kızım” diyor. “Ben yol iz bilmem. Geçmeyeyim Elazığ’ı.” “Merak etme teyze,” diyor Zozan. “Uyusan bile, ben uyandırırım seni.” “Gözümün uyku tutacağını sanmam,” diyor kadın. Zozan en azından bu sefer çok daha neşeli bir yolculuk hayal etmişken kendisi için, yanına oturan şu mahzun görünüşlü, kederli kadının varlığıyla içinin bulutlandığını, yüreğinin çatallanıp ağırlaştığını hissediyor.
Murathan Mungan, “Kadın kimliğinin ve kentlerin, Türkiye’nin dönüşümünde önemli iki gösterge olduğunu düşünüyorum” diyor... Ama bana kalırsa, kadın kimliği yalnızca ülkelerin dönüşümünde değil, insanlığın dönüşümünde de önemli gösterge... Son cümle: Anneler Günü’nde hediye düşünenlere “Kadından Kenler” benden tavsiye....