Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları

İzmir’in suyu ve “Roma Hamamı”


An­ka­ra Sa­nat Ti­yat­ro­su’nun (AST) sah­ne­le­di­ği “Ro­ma Ha­ma­mı” oyu­nu­nun  Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si kat­kı­la­rıy­la İz­mir­li­ler­le üc­ret­siz bu­luş­tu­ğu­nu duy­du­ğum­da ak­lı­ma ne­ler gel­me­di ki? Ma­lum... Tür­ki­ye’de ağız­lar­dan o iki harf­lik ke­li­me çık­tı­ğın­da, İz­mir ge­li­yor in­sa­nın ak­lı­na. Baş­kan Ko­ca­oğ­lu’nu “Çeş­me”de elin­de mik­ro­fon­la sah­ne­de gö­rün­ce, “Aca­ba o ke­li­mey­le baş­la­ya­cak sö­ze?” di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Bir yer­de su­sa­yıp da su içe­cek­se is­ter is­te­mez elin­de­ki bar­da­ğa odak­la­nı­yo­rum. Eli­mi, yü­zü­mü, seb­ze­le­ri yı­kar­ken, bar­da­ğı elim­de tu­tar­ken, bir su bi­ri­kin­ti­si gör­dü­ğüm­de tüm ya­şa­nan­lar bir film şe­ri­di gi­bi ge­lip ge­çi­yor gö­zü­mün önün­den(!) Böy­le dü­şün­me­den ede­mi­yo­rum. Ya­ni gün­de­min bü­yük ço­ğun­lu­ğu­nu oluş­tu­ru­yor­sa, ben de her ham­le­de bir “su” bağ­lan­tı­sı arı­yo­rum.
İs­ter is­te­mez AST’ın “Ro­ma Ha­ma­mı”nı İz­mir’de Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye­si’nin kat­kı­la­rıy­la sah­ne­le­ye­ce­ği­ni du­yun­ca da; he­le bir de dört gün üc­ret­siz oya­na­ya­ca­ğı­nı öğ­re­nin­ce he­men ak­lı­ma ay­nı dü­şün­ce­ler üşüş­tü.
Oyu­nun ko­nu­su­nu da bil­me­di­ğim­den araş­tır­dım... So­nuç? So­nuç­ta “Ro­ma Ha­ma­mı”nın ha­mam dı­şın­da su so­ru­nuy­la pek bir bağ­lan­tı­sı ol­ma­dı­ğı­nı gör­düm. Ama bir de gör­düm ki; oyun özün­de ay­nı or­tak pay­da­da  bir­le­şi­yor. Ya­ni bir “Ro­ma Are­na­sı”nda de­ğil ama “Si­ya­set Are­na­sı”n­da ya­şa­nan etik, in­sa­ni de­ğer­den dem vu­ru­yor.

Aç göz­lü­le­re kar­şı in­san­lık
Şöy­le ki... “Ro­ma Ha­ma­mı”, Bul­gar oyun ya­za­rı Sta­nis­lav Stra­ti­ev’in yaz­dı­ğı ti­yat­ro oyu­nu... Stra­ti­ev oyun­da, aç göz­lü ve çı­kar­cı ki­şi­le­re kar­şı in­san­lı­ğı tem­sil eden İvan An­to­nov’un in­san­lı­ğı­nı kay­bet­me­me sa­va­şı an­la­tı­lı­yor. Da­ha da açık­lık ge­ti­rip ko­nu­yu da aç­mak ge­re­kir­se eğer... Yıl­lar­dır yaz ayın­da ta­ti­le git­me ha­ya­li ku­ran, İvan An­to­nov, mü­dü­rü­nün ra­hat­sız­lan­ma­sı üze­ri­ne, ağus­tos ayın­da izi­ne ay­rıl­ma fır­sa­tı ya­ka­lar. An­cak da­ha yo­la çık­ma­dan tak­si du­ra­ğın­da baş­la­yan şans­sız­lık­lar, eve dön­dü­ğün­de de ya­ka­sı­nı bı­rak­maz. Çün­kü evi­nin dö­şe­me­le­ri­ni de­ğiş­tir­me­le­ri için anah­tar bı­rak­tı­ğı us­ta­lar, sa­lo­nu­nun tam or­ta­sın­da, eşi ben­ze­ri bu­lun­ma­yan ta­ri­hi bir ro­ma ha­ma­mı bul­muş­lar­dır. Ve bu ka­dar önem­li bir ha­ma­mın pe­şi­ne de ki­şi­sel çı­kar­la­rı­nı dü­şü­nen pek çok ki­şi ta­kıl­mış, İvan An­to­nov’u ken­di evin­de ya­şa­ya­maz ha­le ge­tir­miş­ler­dir. Tek is­te­ği doğ­du­ğu ev­de in­san­ca ya­şa­ya­bil­mek olan İvan An­to­nov, se­yir­ci­yi ki­mi za­man gül­dü­ren, ki­mi za­man dü­şün­dü­ren, ki­mi za­man­ da he­sap­laş­tı­ran bü­yük bir mü­ca­de­le­nin içi­ne so­kar. AST Sa­nat Yö­net­me­ni Rut­kay Aziz’e 45’in­ci yı­lın­da­ki AST’ın mis­yo­nu­nu ve ne­den “Ro­ma Ha­ma­mı”nı seç­tik­le­ri­ni şu söz­ler­le an­la­tı­yor: “As­lın­da so­run ‘Ro­ma Ha­ma­mı’ gi­bi an­tik de­ğe­ri olan bir ola­yın öte­sin­de, na­sıl bir ta­kım de­ğer­le­rin yok edi­lip ger­çek­te ta­la­nın, bir iş­ga­lin ulu­sal ya da ulus­la­ra­ra­sı bir pa­zar­la­ma­nın, bir sa­tı­şın tez­gah­lan­ma­sı­dır. Bu­ra­da­ki yi­tip gi­den in­san­lı­ğın ta ken­di­si­dir. Oyun da in­san ol­ma­ya, in­san ol­ma­nın de­ğer­le­ri­ne bir da­ve­ti­ye çı­ka­rı­yor.” 

Si­ya­set are­na­sı
“Ro­ma Ha­ma­mı”nı İz­mir’de 10 bin ki­şi üc­ret­siz iz­le­di... As­lın­da oyu­nun al­tın­da iro­nik bir yak­la­şım da var­dı. Bil­mem bu fark edil­di mi? Ro­ma ha­mam­la­rı, dö­ne­min mi­ma­ri­si­nin önem­li ya­pı­la­rı­nın dı­şın­da ge­nel­lik­le par­la­men­ter­le­rin si­ya­set ko­nuş­tu­ğu, giz­li en­tri­ka­la­rın plan­la­rı­nın ya­pıl­dı­ğı me­kan­lar­mış vak­ti za­ma­nın­da. İz­mir de ye­rel se­çim­ler ön­ce­si “Ro­ma Ha­ma­mı”na dö­ne­cek gi­bi bir his var...