Banu Şen

Banu Şen

banu.sen@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hayat bazen festival gibi... Etrafa bir bakıyorsunuz ki... Oooo! Tam bir festival havası. Her kafadan bir ses çıkıyor. Dünyanın bir ucunda da aynı, burnunuzun dibinde de... Festival denince aklınıza karnaval havası, havai fişekler, günlerce süren şarkılar, türküler, tiyatrolar geliyor değil mi? Hayat da böyle işte. Tek fark, katılmak istesek de istemesek de festival alayının içindeyiz biz de! Tarihte de festivaller işte böyle hayat bağlantısıyla doğmuş zaten. Doğumu, yeniden canlanmayı simgeleyen bahar aylarında ve ölümü simgeleyen kış aylarında başlarmış Eski Yunan’da... Ondan önce ise ilk insan döneminde av dönüşü yapılan ritüeller de tiyatronun doğuşuyla birlikte ilk görüldüğü dönemler. Zamanla değişe değişe günümüze kadar yol almış bu festivaller. Rio Karnavalı’ndan sarımsak, karpuz, kavun festivaline kadar da şekil değiştirerek, farklılık göstererek hem de...
Tarihin ve mitolojinin bize söylediklerine dönecek olursak... Eski Yunan’da ölümsüz tanrıların pek faydalı yaratıklar olduğuna inanılmazdı. Zeus; korkunç şimşeğini düşüncesizce kullanan, genç kızların peşine düşen bir tanrıydı. Ares; savaştan, kan dökülmesinden hoşlanırdı. Hera; kıskanç olmaya görsün, adalet diye bir şey tanımazdı. Athena da çarpışmaları severdi; Aphrodite tuzak kurmakta, ağını atmakta pek ustaydı doğrusu. Bu açıdan ele alınınca ötekilerden ayrılan iki tanrı vardı; insanoğlunun en iyi arkadaşıydı onlar: Kronos’la Rhea’nın kızları, Bereket, Başak Tanrıçası Demeter’le Şarap Tanrısı Dionysos. Demeter, Dionysos’tan daha yaşlıydı. Buğdaylar, altın üzümler toplandıktan sonra ne olur? Görünürde başaklar, asmalar kalmayınca ne olur? Tarlaların yeşilliğinin yerini kara kırağı alınca ne olur? İnsanlar, kendi kendilerine bu soruları sorarlardı işte. Günler, geceler, mevsimler geçer, yıldızlar döner, bu olay hep tekrarlanırdı.
Demeter’le Dionysos hasat günlerinin mutlu tanrılarıydılar, ama ya kışın ne yaparlardı? Kışın acı çekerdi onlar, toprak da üzüntülere gömülürdü. Bunun neden böyle olduğunu araştıranlar, kaynağı bazı öykülerde bulmuşlar. Sonuçta tanrının acılarını ve sevinçlerini canlandıran dinsel bayramlar ortaya çıkmış.
Dionysos törenleri, insanlara yalnız mutluluk içinde yaşamayı değil, iyi bir umutla ölmeyi de öğretirmiş. Hiçbir bayram ve törenle karşılaştırılmayacak olan bu şölenler asmalar yeşermeye yüz tutunca başlar ve beş gün sürermiş. Barış ve kardeşlik havası eser, tutsaklar salıverilirmiş. Halk açık havada, bir tiyatroda toplanır, oynanan oyunları izlermiş.
Burası Ege... Mitoloji kahramanları buradan da geçmiş. Tıpkı Dionysos gibi. Kaynaklar, Lade Deniz Savaşı’nı yöneten komutan Dionysos’un Phokaialı yani Foçalı olduğunu söylüyor. Bu komutanın da ismini mitolojinin en büyük kahramanlarından “Şarap Tanrısı” Dionysos’tan aldığını... Dolayısıyla Dionysos’un Foçalı olduğunu, festival alaylarının ilk buralardan da geçtiğini tahmin edebiliriz biz de! Sözü artık Foça Festivali’ne bağlayabilirim... Bugün başlayacak   Ağustos’ta sona erecek. Resim sergisinden şan dinletisine, söyleşiden Foça kazıları gezisine, folklor gösterilerinden panele, şiir dinletisine, spor karşılaşmalarına ve Funda Arar, Ferhat Göçer, Edip Akbayram konserine kadar onlarca etkinlik var. Bir başka festival ise Ayvalık’ta... 22-30 Ağustos arasındaki kültür sanat günlerinde her türlü sanatsal beğeniye uygun etkinlik programda düşünülmüş. Ayşe Kulin’le ve İnci Aral’la söyleşiden İdil Biret konserine kadar... Sergi, şiir dinletisi hatta Yol Arkadaşım dizisi oyuncularıyla sohbet imkanı bile. Emre Kınay Tiyatrosu’nun “Aşk Her Yerde”si, BKM’nin “Çok Güzel Hareketler Bunlar”ı, Sunay Akın’ın tek kişilik gösterisi ve Kedi Tiyatrosu’nun “Kibarlık Budalası” da festivalde. Hatta Sezen Aksu, Bengü ve Onur Akın konseri de... Etrafta festival havası var dememiş miydim!