Geçen haftalarda başladığım Karantina Günlerinde Sanat isimli dosyayı bu kez Pandemi Sonrası Sanat başlığıyla sürdürüyorum. Bu kez sanatçılara “Sizce
sosyal medya gerçekten sanatsal ifadeler için alternatif bir platform oluşturuyor mu? Bu durum sanatçının üretim sürecine nasıl etki edecek?” diye sordum.
Vahap Avşar: Köklü bir değişime ihtiyaç var
Yaşadığımız sağlık krizi insanlığın neslini sürdürebilmek için köklü bir değişime ihtiyacının olduğunu açığa çıkarttı. Bu krizin getireceği yeni ekonomik durum sonucunda sergi mekânlarının azalması mümkün ancak sanatın özünde değişeceğini sanmıyorum. Benim sanat anlayışım, sanatçının hem yaşamsal hem de sanatsal sorunlara yeni çözümler, yeni düşünce ve yeni görsel ifade biçimleri üretmesi üzerine kurulu, bu durumda bu yaklaşımın özellikle geçerli olacağını düşünüyorum.
İnsanlık olarak topyekûn değişmemiz kaçınılmaz bir hal aldı. Aşırı üretim, aşırı promosyon ve aşırı israfın son verildiği bir dünyada hayvanları, doğayı ve diğer insanları sömürmeden yaşayabileceğimiz yeni bir sistem kurmamız zorunlu hale geldi. Sanatçılar da doğal olarak bu değişimin öncüsü olmak durumundalar. Kendi sanatımı bu doğrultuda yararlı bir araç olarak kullanmayı düşünüyorum.
Bana kalırsa, sosyal medya yıllardır çok popüler olmasına rağmen alternatif bir platform olamadı, sanat yapmak insanlığın en temel ve eski içgüdülerinden biri olduğu için doğal yapısında kolay kolay bir değişme olmadı, temelinde değişeceğini sanmıyorum. Sadece biçimsel olarak değişmekte, daha grafik ve hızlı okunabilir işler üretilmekte ancak temelde “İyi sanat nedir?” sorusuna yeni bir cevap veremiyor. Çocukluğumda, 1980 başlarında sanat görgüm Milliyet Sanat dergisiyle sınırlıyken ve bugün elimdeki telefon sayesinde göreceli olarak sınırsız hale gelse de sanat yapma arzumda ve felsefemde köklü bir değişim olmadı diyebiliriz.
Ahmet Öğüt: Pratik çözümler bulma aşaması
Yıllardır dillendirdiğim bir husus var: Sanat kurumları kriz anlarında en hızlı manevrayı yapabilecek önde gelen, diğer kurumlara örnek olan kurumlar olmalı, fakat ne yazık ki çoğu örnekte sanat kurumlarının krizlere hazırlıklı olmadıklarını, kendi bürokratik yapıları ve takvimlerinin ötesinde yaratıcı bir refleks göstermeye alışkın olmadığını görüyoruz. Online dünyayı kontrol eden mega şirketlerden biri olan Google zaten uzun zamandır “Google Arts & Culture” projesi adı altında 2000’den fazla müzeyi sanal gezilebilecek bir şekilde en son teknolojileri kullanarak bir platform oluşturmuştu. Çoğu büyük ve saygın müzenin kendi başına yapamayacakları bir teknolojiden bahsediyoruz. Zaten planlanmış sergilerin Jpeg ve video kayıtlarıyla yapılan online sunumlara sırf bu yüzden “exhibition” demek biraz haksızlık. Bir adım daha ileri gidilmesi gerekiyor. Kriz anlarında halihazırda var olan programlar çoğunlukla işlevini yitiriyor. Bu günlerde konuşulması gereken online gösterimleri yeni bir devir açılmış gibi sunmak yerine, içinde bulunduğumuz ve bizleri evlere hapseden, birbirimizden uzak durmamızı gerektiren bu yeni radikal durumda; “Online ve fiziksel olan dünya eş zamanlı olarak nasıl yeniden ilişkilendirilebilir?” sorusuna yaratıcı cevaplar bulmak, bu eksende programları baştan hazırlamak, kısıtlı imkânları avantaja nasıl çeviririzi düşünmek. Bunu sanat kurumları ya da sanatçılar düşünmezse, şahit olduğumuz gibi, devletlerin kendileri neredeyse sanatçıymış ya da sanat kurumuymuş gibi kamusal alanı tamamıyla deneysel kararlarla kendileri şekillendirecek. Bence önümüzdeki süreçte sanatçıların işleri bulunacak yaratıcı çözümlerle şekillenmeye başlayacak, sanatın sanal hali bile gerçek, fiziksel dünyada fonksiyonel ve pratik çözümler bulmaya evrilecek gibi geliyor bana.
Genco Gülan: Dünya da sanat da değişecek
Pandemiyle beraber dünya değişecek, sanatın da değişecek olması çok doğal. Sanal ortama kayma kesinlikle olacaktır fakat büyük bir kavimler göçü yaşanacağını da düşünmüyorum. Şahsen 1990’ların ortalarından beri yürüttüğüm istanbulmuseum.org ve webbiennial.org online projelerimi tekrar aktive edeceğim. Vakti geldi. Fakat fiziksel üretimlerime de devam ediyorum, yeni sergileme metotları düşünüyorum. Halen denizler ve ırmaklar tanrısı Okeanos’un büyük bir mozaik portresi üzerinde çalışıyorum. Ne demişler: Ars longa, vita brevis.
Mehtap Baydu: Dijital sanat eserlerine yeni bir bakış fırsatı
Müzelerin ve galerilerin sergilerini online gösterime açmaları yeni bir şey olmamakla birlikte hiç bu kadar anlamlı olmamıştı. Elbette ki sanat, iletişimin bütün imkânlarını en uçta, en yenilikçi form ve içerikleri kullanarak ifade bulacaktır. Bu tecrit ortamıyla karşılaştığımız iletişim koşulları ya da sınırlamaları şu ana kadar üretilen sanatın online gösterime sokulması için bir zorunluluk doğurduğu gibi, zaten dijital ortam için üretilen sanat eserlerinin de yeni bir bakışla tekrar ele alınmasına vesile oldu. Sosyal medya yaşamımıza daha yeni katıldığı günlerden beri sanatsal üretimin ve paylaşımın alternatif alanlarından birisi olmuştur. Sosyal iletişim kanallarının her birisi sanat için alternatif bir platform oluşturur. Bu alanlar sanatın üretim ya da uygulama alanı olabileceği gibi sanatsal üretime yardımcı olarak araçsallaştırılacaklardır. Kendi üretim geçmişime baktığımda, 2011’de belirli bir süre sosyal medya ulaşımında kalmak üzere hazırladığım video performans “Mehtap” çalışmasında görüldüğü gibi sosyal medya sanatsal ifadeler için alternatif bir platform oluşturduğu gibi sanatsal üretim sürecinin veya çalışmanın da kolayca bir parçası haline gelebiliyor. Bununla birlikte, bu gün sosyal medya sanatçı için olduğu gibi müze ve galeriler için de olmazsa olmaz bir etkinlik alanı haline hale gelmiştir. Sosyal medya ve onun sunduğu sanal gerçeklik eksiği veya fazlasıyla alternatif bir platform oluşturacaktır. Ancak eser sosyal medya amaçlanarak üretilmemiş ise izleyicinin ve sanatçının ya da izleyicinin ve eserin bir iletişim aracı ya da bir ara yüz gerektirmeden bir araya gelmesi elbette ki sanatın vazgeçilmezidir.
Erdal Duman: Bana fütüristleri hatırlatıyor
Dünyada yaşanan bu olaylar neticesinde sosyal ve iktisadi alanda değişimleri yaşamakla birlikte, ileride de bir paradigma değişiminin kaçınılmaz olduğunu görebiliriz. Teknolojik gelişmelerin, finansal krizlerin, doğal kaynakların tükenmesi, şimdiki zaman alışkanlıklarının ve yaşam şeklinin artık yürütülememesi, artan nüfus ve bu nüfusa yeterli ihtiyacın karşılanamaması gibi birçok etken bu değişimi zorunlu kılıyor. Bu değişimin sonucunda sanatın da buradan payına düşeni alacağı kuşkusuz.