Son zamanlarda okuduklarım, gördüklerim ve hayretle izlediklerime bakınca, biz büyürken dünya ne sıkıcıymış aslında. Sistem aynı, bürokrasi aynı, seçim sonuçları, sınav konuları, liderler, öğretmenler, gezilecek yerler, gidilecek ülkeler hep aynı. Oysa şimdi öyle mi, her an bir adrenalin, aksiyon, sonunu bilememe, yarını tahmin edememe! Ay ne rutinmiş hayatımız önceden baksana şu işe!
O kadar çok olay oluyor ki dünyada, yetişmek kolay değil! Bir yandan memleketi takip et bir yandan dünyada olup bitenden haberdar olmak için gayret et- Biz sağ, hayat selamet!
Yine bir Amerikan seçimi yine bir eril- dişil rekabet!
Bildiğiniz Joe Biden, Temmuz 2024 başkanlık tartışmasındaki kötü performansının ardından gelen tepkilerin ardından yarıştan çekilmiş ve yardımcısı Kamala Harris'i desteklediğini açıklamıştı. Harris de 5 Ağustos'ta partinin resmî adayı olmuştu.
Cumhuriyetçi Parti üyesi Donald Trump, 2020 başkanlık seçimlerinde Demokrat Partici Biden'a karşı kaybettikten sonra ikinci bir dönem için yeniden seçime girdi. Girdi garibim girdi de süreç zarfında bilmem kaç kere saçını başını yoldu. İş kayıtlarında tahrifat yapmakla ilgili 34 suçtan hüküm giydi ve bir suçtan suçlu bulunan ilk başkan oldu. Pensilvanya'daki bir mitinginde suikast girişimine uğradı, kulağından vuruldu.
Ve Kamala Harris! Hafife alınmaması gereken bir kadın! Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk Afrikalı- Asyalı Amerikan başkan yardımcısı! Azimli, becerikli ve de hırslı! Küresel sermaye arkasında, LinkedIn kurucu ortağı Reid Hoffman, milyarder Marc Cuban ve OpenAI icra kurulu başkanı Sam Altman gibi kodamanlar onu istiyordu!
Tesla Motors’un ve SpaceX’in sahibi, evrenin deli-dahisi Elon Musk ise Trump’un destekçisiydi. Ne diyordu şarkıda; “İki deli bir araya gelmemeliydi!” Musk’ın ileriyi gören vizyon sahibi olduğu işte yine tescillendi. Adam doğru ata oynamış besbelli! Trump- Musk, dünyayı nasıl yönetecek bilmem ama baya şenlikli olacağı kesin gibi!
"Bunlar çalkantılı dönemler, Amerika'nın geri çekilemeyeceği net" diyerek Biden'ın ayak izlerini takip eden Kamala Harris ve"Küreselcilik değil, Amerikancılık" diyen Donald Trump!
Ezber bozan bir hayat yaşıyoruz şu aralar, tahmin edilmeyen, öngörülmeyen! Son Amerikan seçimi de bunun örneği! Kazanacağı gözüyle bakılan ve bana okuldaki müdür yardımcısını hatırlatan Kamala, biraz çılgın, biraz deli, ne yaptığı ne de yapacağı belli olan Donald’a yenildi!
Trump için, ‘Müslümanları sevmiyor’ deniyor. Sanırsın Kamala, Fatih Sümbülefendi Kuran kursu mezunu! Harris seçilsin diyenler; Harris’in Nato müttefiki Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’nin bölgede kök salması için tüm imkanlarını seferber ettiğini, Kuzey Kore-Güney Kore geriliminin artması için ateşi bol bol harladığını biliyorlar mı mesela? Ya da Ukrayna’ya bedava verdiği Amerikan silahlarının Rusya topraklarında kullanılmasına onay vererek, herkesin barış beklediği dönemde ortamı gererek Putin’in nükleer silah seçeneğini masaya daha sert bir şekilde koymasına sebebiyet verdiğini, uzun lafın kısası savaşı kızıştırdığını? Yine İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımı hem askeri hem siyasi olarak desteklemesine, şu an Gazze’de bebekleri katleden silahların Amerikan menşeli olmasına ve İsrail’e silah sevkiyatının tam gaz sürmesine ne demeli?
Kamala Harris, tüm medyayı, sanatçıları, iş adamlarını dev şirketleri, artistleri arkasına aldı. Anket şirketleri, sonuçları onun lehine manipüle etti ama yetmedi. Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri’nin 47.Başkanı seçildi!
Kamala Harris’in bir hikayesi var mıydı, hayır! Oysaki Trump 20 yıldır başarı ve zengin olma hikayesini satarak para kazanıyor. Halk, burjuvazinin kendini beğenmiş tutumunu, tahsilli okumuşunu, zengin, feodaliter duruşunu yine reddetti. Kendi gibi olanı, açık sözlü duranı, evirip çevirmeden, dümdüz konuşanı tercih etti. Tabi bu seçim vizyonumuzu genişletti, umut tohumlarımızı yeşertti. Misal politika deneyimi olmayan bir emlak kralı, dünya başkanı olabiliyorsa bizim Ali Ağaoğlu’nun da bir şansı olabilir miydi?
Netice mi; Kültürel marksizim, globalizm, kendisi gibi düşünmeyeni faşist ilan eden zihniyet, kaybetti! Akademik kimliğiyle değil, memur kişiliğiyle değil, politik geçmişiyle değil salt işadamı kimliğiyle bizden biri, halktan biri sadece Amerika’nın değil gezegenin yeniden başkanlık koltuğuna oturdu ve sanırsam dünya en azından dört yıllığına daha enteresan bir yer oldu.
Konunun ana fikri; Kimin ne olduğu belli olsa da kimin ne olacağı belli değildir! Sınıfın utangaç çocuğu yarının playboyu, apartmanınızın kapıcısı emlak kralı olabilir. Tam tersi de mümkün; En sevdiğiniz tişörtünüzü bir gün toz bezi yapabilir, zamanında Allah’a emanet ettiklerinizi Allah’a havale edebilirsiniz.
Seviyorum bu hayatı ya, ne olacağı belli değil! Televizyon dizileri gibi; arkası yarın!
Her an her şey olabiliyor, kralken hoca, emlakçıyken başkan olabiliyorsun- şaşırmıyorsun!
O zaman ne diyelim; hayırlı olsun Amerika!
Dertli gönüllere giren kramp, hoş geldin Donald Trump!
……………………….*…………………………..
Kıyamet Harcaması
Down Sendromu, Pazartesi Sendromu, Stockholm Sendromu derken yeni bir sendromla karşı karşıyayız!
Soru şu; bu sendromla başa çıkacak mıyız? Yoksa “Allah’tan gelen kabulümdür deyip onu da diğer sendromlar gibi bağrımıza basacak mıyız?
Y ve Z kuşaklarıyla başlayan zamanla ileri yaştakileri de etkisi altına alan ‘Doom Spending’ sendromu, tüm dünyada hızla yayılıyor. Türkçe karşılığı 'Kıyamet Harcaması' olan bu sendrom, yarınlar yokmuşçasına harcama yapanları ifade ediyor. Malum her geçen gün artan hayat pahalılığı, zirveden inmemekte direnen enflasyon sadece ülkemizde değil tüm dünyada alım gücünü azaltırken umutsuz yeni nesil kendini alışverişe vuruyor. Kazandıkları para ile ev- araba alamayacağını görenler, para biriktirmeyi anlamsız buluyor. İşte tam da bu noktada doom spending sahneye çıkıyor ve gelecekten umudu kesenler, lüks tüketimde mutluluk arıyor.
Evinizdeki, çevrenizdeki ergenlere, etrafınızdaki gençlere baktığınızda ileriye dönük hedeflerinin "çok çalışmadan para kazanmak" olduğunu görüyorsunuzdur. Bizim zamanın o ‘erken kalkan yol alır’ atasözü çoktan unutuldu. Kışı rahat geçirmek için yaz sıcağında çalışan karıncanın havası sönerken, tembel tembel oturan ağustos böceği, yeni neslin idolü oldu. ‘Emeksiz yemek olmaz’ diyen büyüklere burun kıvıran, oturduğu yerden zengin olma hayali kuran gençler, kendilerini bu yeni sendromun kucağında buldu. "Doom Spending" yani "Kontrolsüz Alışveriş Trendi”, tüketicilerin belirsizlik, endişe veya stres gibi olumsuz duygular hissettiğinde yaptıkları plansız ve aşırı harcamaları ifade eden bir kavram! "Kriz var ama AVM'ler tıklım tıklım, bu ne biçim kriz?" diyenlere cevap olan bu sendromda, alışveriş yaparak rahatlamak, kendini iyi hissetmek anlık tatmine eriştirse de bütçe kontrolünün kaybedilmesine, ciddi parasal sıkıntılara düşülmesine sebep oluyor.
Doom Spending Sendromu, özellikle online alışverişle birlikte daha da yaygınlaşmış halde! Tek tıkla, paraya elini sürmeden istediğin ürüne ulaşma ve ona sahip olmanın kolaylığı, bataklığa doğru ilk adım! Şimdi kendinizi sorguluyorsunuz eminim, ‘ben de bir doom spender’ mıyım acaba diye geçiriyorsunuz içinizden yalnız sorgulamayı yaparken bunu, üzgün olduğunuz günlerde dopamin depolayıp moralinizi düzeltmek için yaptığınız alışverişlerle karıştırmayın lütfen! Tamam ikisi de kendimizi iyi hissetmek için yapılıyor ama doom spending, ekonomik kaygılardan oluşan bir çitin ortasındaki aykırılık, ana yoldan çıkarak patika yola sapmışlık, az ötesi sapkınlık!
Tamam mevzuyu bir vahamet gibi anlattım, panik dalgasını tsunamiye çevirdim ama bu sendromu yaşayanlara da hak vermiyor değilim. Mevcut global krizde ne kadar çalışsa da ev- araba alamayacağını düşünenler onun yerine Amerika’ya tatile gidiyorlar. Çocuk yapmaktan çekinenler, son model telefonlar- çantalar alalım diyorlar. Sahip olabildikleri lüks şeyler, sanki kontrol kendilerindeymiş gibi hissediyorlar.
Yeni nesil şanslı diyoruz da hiç de öyle değil! Bizim umudumuz vardı bir kere, hayallerimiz- hayallerimize kavuşmak için plan- projelerimiz! İnternet olmadan daha mutluyduk, sanal değil gerçek arkadaşlara sarılıyorduk! Biriktirecek paramız, harcayacak zamanımız vardı!
Şimdi sendromlara takılmış hayatlarda, tatmin arıyoruz alışveriş yaparak!
Söyleyecek daha da bir şey yok!
Ya tut kendini sosyal medyadan da alışverişten de uzak
Ya da ‘o’ şey kaçınılmazsa keyif almaya bak!
…………………………………..*…………………………………….
Masal Diyarı
‘Hayattan kaçmak için değil, hayatı kaçırmamak için yola çıkmak lazım’ der şair!
Gidilen her yol, derinliklerine yaptığın yolculuktur aslında!
Gördüğün her yeni yer, bir adım daha yaklaştırır seni sana, kendinle kavuşmana az kalmıştır sonunda!
Karşımda gelin kız gibi yükselen Erciyes Dağı’na dalıp gitmişken geçti bunlar içimden!
Dünyanın en özel coğrafyalarından birinde, doğanın bir heykeltraş ustalığı ile maharetini konuşturduğu ovaları, dağları, bacaları, tuvalinde fırçası ile aşık ediyor manzarası!
Kapadokya, geniş bir coğrafyanın adı, bir eşi, benzeri yok!
Erciyes ve Hasan Dağı vın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların, milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla, dünyada başka hiçbir yerde görülemeyecek ilginçlikte ve güzellikte enfes bir yer ortaya çıkmış. Adı, Çin’den gelen İpek Yolu ile Şam’dan gelen Kral Yolu’nun kesiştiği bu özel yer, ticaretin o dönem at sırtında yapılıyor olması sebebiyle ‘Güzel atlar ülkesi’ anlamına geliyor. Sessizliği, sakinliği, bakirliğine bakınca, aklıma geldi büyük usta, demiştin ya; “O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler” mi gerçekten acaba?
Zihnin sınırlarını zorlayan, peri bacalarını birbirinden değişik şekillere benzettiğimiz için Hayal Vadisi denilen tepede Ürgüp’ü kucakladım sımsıkı. Kızıl Vadi’de batan güneşi izlerken içinde deniz olmayan bir manzaranın da ruhu teslim etmeye sebep olabileceğini tecrübe ettim bizzat. İster inanın ister inanmayın, dünyanın en güzel üzümleri bence orda yetişiyor. Çeşit çeşit, renk renk üzümler doğuyor her yıl o topraklarda! Gün geceye kavuşup siyah bir sükûnet düştüğünde yeryüzüne, o üzümlerden yapılan şaraplar alıyor yerini, sırlı karaflarda!
Huzurun resmi, bacası tüten bir ev benim için!
O baca, ailenin, sevginin, birlik ve beraberliğin simgesi! İşte burası da Türkiye’nin evi sanki, Peri bacalarıyla sessizliğin, gizemin tılsımlı şehri Kapadokya!
İranlı Müslümanlar, bu bölgeye ilk gediklerinde Başında şapkalarıyla bu doğal bacaları görmüşler. Soğuk bir kış günü, gecenin geç ve ıssız saatlerinde, o sessizlikte rüzgârın bacalar arasında ıslık çalmasını, perilerin fısıldamasına benzetmişler. ‘Peri Bacaları’ kalmış adları sonunda, ne de yakışmış değil mi ama!
Huzurlu bir sessizlikle iyiliğe- güzelliğe- neşeye dair ne varsa bindi bir sepetin içine, yükseldi gökyüzüne! İçimde onyüzbin milyon balon’cuk uçtu bir sabah erkenden! Çünkü Kapadokya’nın tüm balonları, mutluluktan havaya uçtu güneş doğarken!
Kapadokya;
Tanrı’nın sanat eseri! Şarabın, dolunayın ve mistik hazların memleketi!
Erkan Oğur'un perdesizine, Halil Cibran'ın satırlarına en çok yakışan bölge!
Sokaklarından tarih fışkıran, volkanları katmerli suyundan, zaman sızan bacalarının arasından, periler diyarından bir diyar!
Medeniyetler, düşler, gerçekler arasında peri bacaları arasında saklı bir hayal!
Bırak Alaadin’in Sihirli Lambasını, Kırmızı Başlıklı Kız, Keloğlan kenarda dursun,
Bana bir masal anlat; İçinde Kapadokya olsun!
………………………….*…………………………………..
HAFTANIN EN’LERİ
Haftanın Duruşması: Aslında sadece haftanın değil yılın duruşması! Geçtiğimiz ağustos ayında kaybolan sonra da öldürüldüğü anlaşılan küçük Narin’in duruşmasının görülmesine başlandı! Tüm ülkeyi yasa boğan Narin’in görülen ilk duruşmasındaki itiraflar- beyanlar- çarpık ilişki ağları mide bulandırdı! Ülke kamuoyunun vicdan meselesi haline gelen bu elim olayın çarçabuk sonuçlandırılarak faillerinin en ağır şekilde cezalandırılması, büyük temennimiz! Dilerim en kıs zamanda açıklığa kavuşur ve buna sebep olan insan müsveddeleri, layığını bulur!
Haftanın Huzursuzluğu: Geçmiş travmalarımızı tetikledi! Dünya Sağlık Örgütü, Afrika'da Maymun çiçeği virüsünden (Mpox) en çok etkilenen 9 ülkeye 899 bin doz aşı tahsis edildiğini açıkladı! Açıklamada, aşıların, Orta Afrika Cumhuriyeti, Fildişi Sahili, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kenya, Liberya, Nijerya, Ruanda, Güney Afrika ve Uganda'ya ulaştırılacağı da aktarıldı. M çiçeği virüsü, 14 Ağustos'ta Dünya Sağlık Örgütü tarafından "Uluslararası öneme sahip halk sağlığı acil durumu" olarak ilan edilmişti. Corona Virüsü ’nün yaralarını hala sararken, yüreğimizde ağzımızda olduğumuz aşıların ileride zarar verebileceği endişesini taşırken Afrika’ya bu aşı sevkiyatı, huzursuz etti! Korktuğumuz gelmesin başımıza, değil ülkemize- kıtamıza uğramasın inşallah!
Haftanın Yasağı: Ayakta alkışlattı! Kanada, "güvenlik risklerini" gerekçe göstererek, sosyal medya platformu TikTok'un, ülkede ticari faaliyet göstermesini yasakladı! Bununla da yetinmeyerek Toronto ve Vancouver'daki TikTok ofislerinin kapatılacağını bildirdi! Eline sağlık valla Kanada! Artık iyice suyu çıkan, edep ve hayanın yok olduğu, aile yapısının sarsıldığı bir platform haline gelen TikTok’un bence ülkemizde de yasaklanması ya da ciddi kontrol altına alınması gerekiyor! Tehlike büyüyor, dikkat edilmesi gerekiyor!
Haftanın Saldırısı: Kan dökmekten vazgeçmeyen İsrail’den geldi! İsrail ordusunun, Gazze kentinin batısındaki Mülteci Kampı'ndan gönderilen sivillerin sığındığı bir okula düzenlediği saldırıda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 12 kişi hayatını kaybetti! Ya sivillere, kadınlara, çocuklara hele de bebeklere saldırmak, acımasızca öldürmek hangi meşru amaca dayanabilir ya! Bu kadar vicdansız nasıl olunabilir, dünya buna nasıl seyirci kalabilir- aklım almıyor! Gözünü hırs, bedenini şeytan bürümüş bu insanlarla aynı çağda yaşamaktan nefret ettim! Yazıklar olsun onlara! Yazıklar olsun bunu durdurmayan dünyaya!
Haftanın Ödülü: Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) iş birliğiyle düzenlenen Mustafa V. Koç Spor Ödülü'nü bu yıl Golbol Kadın Milli Takımı ve Milli Yüzücü Kuzey Tunçelli kazandı! Teması, "Olimpik değerlere katkı" olarak belirlenen Mustafa V. Koç Spor Ödülünün, tüm engellerin aşılabileceğini somut şekilde gösteren Golbol Kadın Milli Takımı'nın bu ödülü alması ve yine geleceğin umudu olan gençlerin, hayallerinin önünün açılacağını gösteren milli yüzücü Kuzey Tunçelli’ye bu ödülün verilmesi, çok doğru bir hareket ve layıkıyla verilmiş ödüller olmuş, yürekten tebrikler!