Banu Çarmıklı

Banu Çarmıklı

banu.carmikli@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünkü “Pandemi Sonrası Küratörlük” dosyasına devam ediyorum. Küratör Melike Bayık’a şu soruları sordum: “Pandemi nedeniyle küresel düzeyde hemen her sektörde yaşanacak değişimler arasında elbette sanat da yer alıyor. Müzeler, sanat kurumları ve müzayedeler şimdiden online sergileri izleyicinin deneyimine sunmaya başladılar. Bunların arasında tematik, küratoryal seçkiler de oluyor. Sizce uzaktan etkileşimin hakimiyetini kuracağı yakın gelecekte küratörlüğün bu yeni deneyim alanıyla ilişkisi nasıl ilerleyecek?”

Melike Bayık: Yeni yaklaşımlar getirecek


Pandemi hiç beklemediğimiz bir anda tüm dünyayı kuşatarak, hepimizi durdurdu. Yoğun biçimde akışına kapıldığımız hayatlarımız, sanat dünyası ya da eğitimler hepsi bir anda süresiz biçimde askıya alındı, dolayısıyla da oldukça yeni formlar içinde yaşamaya ve üretmeye, yeni modeller geliştirmeye başladık.


Pandemi sonrası küratörlük



Günün getirisiyle aslında yepyeni bir şey olmayan, uzun zamandır çeşitli sanat kurumları tarafından kullanılan ve geliştirilen çevrimiçi sanat etkinlikleri daha da ivmesini artırdı ve çoğaldı. Üretim modelleri, bilgiyi paylaşım metotları var olan yapı üzerinden daha da aktifleşerek kitlelere ulaşmaya devam etti. Sanat üretimi bağlamında bakıldığında ise sanatçılar üretimlerini halihazırda mekânlarında, atölyelerinde sürdürürken paylaşımları dijital medyalar üzerinden gösterilerek, bağımsız çalışma yaklaşımları karşısında, süregelen mekan problemlerini aşarak sanal bağımsız sergiler sunmaya başladılar.

Küratörlük ise geçmişten bu güne dünyanın geçirdiği, toplumsal, ekonomik, siyasal vb. birçok olaydan direkt etkilenerek daima yeni formlar içine girmeye hazır, kalıpları yeni durumlara alışkın olabilecek bir meslek bana kalırsa. Bugünün getirisiyle çağımızda teknolojinin “uç” örnekleriyle sunulan eserler, küratöryal deneyimler zaten vardı, sadece pandemi sonrasında bu dinamiğin daha da güçlenerek ne denli arttığından söz edebiliriz.

Evlere kapanıp, üretmeye, paylaşıma devam ettiğimiz süreç içinde sosyal medyalarda, sanal ortamlarda sergiler, konuşmalar, söyleşi ve paylaşımlar devam etti. Küratörlüğün klasik bildiğimiz doğası olan mekânsal, kavramsal yaklaşımını sanal ortamlarda daha da yoğun biçimde izlemeye başladık. Bir sergiyi mekânda izlemek ile sanal düzlemde izlemek arasında fark olduğunu düşünüyorum. Elbette sanal izlenim ve paylaşımlar izleyici için ulaşılabilirliği ve bilgi paylaşımını artıran platformlar, ancak şunu da düşünmek lazım ki kurumlarda izlediğimiz, mekâna özgü ya da deneysel saydığımız yapıtların izleyiciyle direkt iletişime geçmesi diye bir konu var.

Sanal düzlem bu gibi meselelere ancak bir boyuta, sadece bir ekrana kadar izin verebilen bir alan. Verimlilik açısından sınırsız kaynak paylaşımı sunabiliyor olsa dahi, mekândaki küratöryel kurgu ve bağımsız sergiler içinde izlenen yapıt-izleyici dinamiği her zaman haptik algı seviyesini deneyimleten bir alan.

Küratörlük ise sanatçı, izleyici, kurum gibi kişilerle kurulan ilişkinin tam ortasında kavramsal ve kuramsal bir sentez yaratan güçlü bir yapı. Sanal ve mekânsal düzlemlerin deneysellik açısından birbirinden oldukça bağımsız algılar sunduğu bariz. Küratörlüğün ise bu bağlam içinde güncel durumdan etkilenerek, her zaman olduğu gibi alternatif metotlar içinde ilerleyerek, ileriki yıllarda gerçekleşecek sergilerde de hem sanal, hem de somut mekân varlığı içinde çift yönlü, çoğulcu üretim modelleriyle karşımıza çıkmaya devam edeceğini düşünüyorum. Sanat dünyamıza yeni, katmanlı ve çarpıcı kurgusallıklar sunarak, güncel üretim modellerine sanatçılar ve kurumlar ile etkileşimiyle beraber yeni yaklaşımlar çerçevesinde devamlılık getirmeyi sürdürmeye devam edecek.