Ayşe Tatari

Ayşe Tatari

aysetatari@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kentin hızlı ve kaotik yapılaşmasında, nefes alanları oluşturmak üzerine projeler oluşturulup, uygulanmasına ihtiyacımız var.
Hafta sonları otoban çıkışında Urla, Çeşme hattına girerken hava ile beraber bizim de havamız değişiyor.
Tabiat ruhumuzu ve bedenimizi onarıyor. Kentteki, önüne geçilemez bina açlığı ve arsızlığı sonucunda, nerede nefes alacağız sorusu hepimizin kâbusu...
İşin vahim tarafı, Çeşme ve Urla da aynı kaderi paylaşacak gibi görünüyor.

Bazı ülkelerde, nefes alanları oluşturmak için projeler üretiliyor.
Mimarlar aynı zamanda, binaların ve kentlerin doktorlarıdır.
Hasta binaları ve kentleri iyileştirebilirler.
19. Yüzyılda kurulmuş olan The Arcitectural Rewiew adlı uluslararası bir dergi, 1999 yılından bu yana her yıl “Emerging Arcitecture” ödülleri veriyor.
Şilili bir mimarlık ofisi, “Garden Of Forking Paths” adlı projesi ile bu ödülün sahibi olmuş.
Adını, Arjantinli şair ve yazar Jorge Luıs Borges’un hikâyesinden alan tasarım, Şili’nin başkenti Santiago’da uygulanmış.
Uygulama alanı olarak, Santiago’da bir tepenin üstünde bulunan Aracuano Parkı’nın en yüksek noktası seçilmiş.
Proje, geri dönüştürülmüş iskele kalaslarından imal edilmiş iki kübik stürüktürden oluşan, modüler bir sistem...
Bütüne bakıldığında küp şeklinde kafesler ve etrafları sık ağaçlar ve vahşi doğa ile sarmalanmış bir alan...
Amaç, ziyaretçilere doğal yeşil bir alanın içinde rahatlama, kentin keşmekeşinden kaçabilme imkânı sunmak... Bu doğal alana ulaşabilmek için ahşap patikalardan oluşan bir yol izleniyor. Böylece yürüyenlerin duygusal perspektifleri geliştiriyor.
Kentin tepesinde oluşturulan söz konusu doğal alanda, küp şeklindeki iki adet kafes sarı renkte boyanmış.
Yeşilliklerin fışkırdığı bu alanda, sarıya uygun bir ortam için, mısır tarlası oluşturulmuş.
Projede; bahçe, mağara, labirent ve havuz yer alıyor.
Bir peysaj elemanı olarak yer alan havuz, sıcak yaz günlerinde serinleme amacına da hizmet ediyor.
Proje modüler bir sistem olarak inşa edildiğinden, istenildiğinde sökülüp başka bir yere, kentin başka bir atıl alanına yerleştirilebiliyor. Tasarım, Young Archicetcs 2012/2013 ödüllerini de kazanmış.

Küçük ölçekte ve doğal malzemelerden yararlanarak, kentlinin kalabalıklardan kaçmasını ve doğa ile iç içe olmasını sağlayan mekânlar yaratıyor ”Garden of Forking Paths” adındaki proje...
İzmir’de böyle bir model olsun.
Yarışmalar açılsın, kentin mimarlık fakültelerinde pek çok öğrenci, hocalarının önderliği ve denetiminde bu bağlamda düşünmeye başlasın.
Kent insanını geliştirecek ve kentin sıkışıklığında nefes aldıracak, tasarım bilincini yerleştirmeye yarayacak, proje uygulamaları biz de de olsun.

Adını da bizim şairlerimizden birinin mesela Nazım Hikmet’in hikâyesine ithaf edelim.
Proje’nin yeri Kadifekale olsun ne dersiniz? İzmir’in, kıyı şeridi dışında da cazibe merkezlerine ihtiyacı var. Önemli bir nokta; bu tür alanlar eğer güvenlik ve bakım yeterli olmazsa kısa zamanda mezbelelik haline gelir ve korkulu bir alana bile dönüşebilir. Sürdürülebilirlik ilkesi ile yola çıkılmalıdır.