İzmir’de pek çok sinemada gösterimdeki film Loving Vincent, dahi sanatçının hayatını tabloları ile anlatıyor. Sinema koltuğunda, filmin başladığı andan itibaren dünyayı Vincent’ın gözü ile görmeye başlıyorsunuz.
En önemli ve iz bırakan eserlerinin içinde kaybolarak, yaşamına tanık oluyorsunuz. Filmde, 110’dan fazla sanatçıyla çalışılmış ve toplamda 94 yağlı boya resim kullanılmış. 2017 yapımı film, biyografik animasyon türünde.
Modern Sanatı oluşturan ressamların başında gelen Vincent Van Gogh, 37 yıllık yaşamının sadece son 10 yılında, toplamda 2 bin resim yapmış.
Film, resim sanatı ile ilgilenenler için çok daha etkileyici… İzlerken, ressamın fırçasının ucunda adeta bir yolculuğa çıkılıyor.
Boyayı parlak, kalın tabakalar halinde ve çoğu zaman uzun çizgisel fırça darbeleri ile süren ressamın boyama tekniği ile bütünleşip titiz ve keskin fırça darbelerine kapılıp gidiyorsunuz.
Resimlerindeki hareket noktası olan ritm, kıvrak hatlar, helezonlar ve saf renkleri coşku ile kullanan sanatçının duygulu dünyası, adeta bir girdap gibi çekiyor izlerken.
Film, ressamın 17 yaşındayken portresini yapmış olduğu Armand Roulin üzerinden ilerliyor. Armand, Vincent’ın yakın arkadaşı emektar postacının oğludur.
Armand babasının ısrarı ile taziye mektubunu Van Gogh un ağabeyi Teo’ ya götürmek üzere yola çıkar… Bu yolculukta ressamın son günlerini ve ölümünün esrarını da araştırır.
---
Vincent, 17 yıl boyunca 600’den fazla mektup yazmıştır kardeşi Theo’ya...
İntiharından iki gün önceye dek mektuplar devam etmiştir.
1888 yılında çok sevdiği Güney Fransa’ya Arles’e meşhur sarı evine yerleşir.
O tarihlerden sonra hayatı tedavi merkezlerinde geçer, yanı sıra da en verimli dönemini yaşar o süreçte...
En ünlü resimlerini son iki yılında yapan ressam, 1890 yılında hayata veda eder. Saint-Remy’deki klinikte bir yıl içinde 150’ye yakın resim yapmıştır.
Birkaç yıl önce bir Provence gezisinde, Arles kasabasını gezmiştim… Vincent’ın Arles yılları, resimleri, anıları, yaşadığı yerler, çektiğim fotoğraflarla beraber hafızamda yeniden canlandı.
Saint-Remy kasabasında kaldığı kliniğin bahçesindeki onu temsil eden heykel ve büstü, bahçe duvarlarındaki ünlü tablolarının kopyaları...
Ve klinikte kaldığı oda, yatağı, banyosu, resim yaptığı fırçaları ve odanın demir parmaklıklı penceresi...
Her ne kadar kliniğe (akıl hastanesi) kendi iradesi ile gelmiş olsa da her nefeste hüzün vardı.
Odasındaki küçük penceresinden, demir parmakların arasından kırlara doğru bakıp düşündüm; bu ortamda yarattığı şaheserlerle birlikte Vincent’ı andım.
---
Saint-Remy’deki Meydanı, gece girdaba kapılan bir gökyüzü altında resmetmişti Vincent...
Aslında resmin ön planında görülen selvi ağaçlarını sonradan resme derinlik katmak için koymuştu, belki de ölümü simgeliyorlardı.
“Yıldızlı Gece” adlı eseri, sanatçının akıl hastanesindeki döneminde her gün gördüğü manzaranın hayali bir tasviri...
Ve sanatçının en büyük yapıtlarından, aynı zamanda 19. yüzyıl sanat tarihinin de en önemli eserlerindendir.
Ölümünden az önce yaptığı “Buğday Tarlasındaki Kargalar” da, ıssız bir manzarayı resmederken, karanlık huzursuz bir gökyüzünde uçan kargaların ufku öne doğru getirdiği görülür.
Buğdayların rengi artık parlak sarı değildir. Resim, umutsuzluk, keder ve sonsuz yalnızlık izlenimi vermektedir.
Ressam olma kararı ile ölme kararı arasında geçen on yıl... Ve mektuplarının neredeyse hepsini ”Sevgiler Vincent” diye bitirmiş büyük ressamın anısına...
Huzur içinde uyusun.