Alman Filmleri gösterimi İzmir’de 29 Kasım-2 Aralık tarihleri arasındaydı.
Goethe-Institut ve German Films’in birlikte düzenledikleri Kino 2017: Alman Filmleri, Fransız Kültür Merkezi ve Karaca Sineması’nda gerçekleşti.
Gösterimin açılış filmi “Şafak Sökmeden” idi.
Filmi daha görmeden sevmiş ve etkilenmiştim.
Hüzün ile karışık duygular içindeydim.
Zira film, çok sevdiğim bir yazarın, Stefan Zweig’ın yaşamı ile ilgiliydi.
***
Avusturya’nın en önemli yazarlarından ve Yahudi aydınlarından Zweig’ın portresini yansıtan, çok ödüllü film “Şafak Sökmeden”i seyretmek üzere Karaca Sineması’nın koltuğunda yerimi aldım.
Alman oyuncu ve yönetmen Maria Schrader yapımı film, Zweig’ın 1936-1942 arasındaki sürgün yıllarını ele alıyor.
Başrolde, Avusturyalı kabareci, oyuncu ve yazar Joseph Hader, Zweig rolüne hayat veriyor.
Nazi baskınından kaçan Zweig’in Buenos Aires, New York ve Brezilya arsında geçen 15 yılı ve sonu gelmeyen yolculukları...
Ve yazarın “Yeni Dünya”da kendine bir yuva bulma çabaları...
Film nefes almadan seyrediliyor.
***
Stefan Zweig kimdir? Stafan Zweig 20 Ekim 1881 Viyana doğumlu.
20. Yüzyılın savaş karşıtı yazarları arasında çok önemli bir yeri vardır.
Her şeye hümanizmin penceresinden bakmıştır.
1940 yılında bir konferans için Güney Amerika’ya gider ve yaşamını orada sürdürür.
Orada çok sevilen ve tanınan yazar, savaşın neden olduğu derin bir mutsuzluk ve umutsuzluk içindedir.
Savaş, Hitler ve vatansızlık, onun ruhunda büyük yaralar açmıştır.
23 Şubat 1942’de Rio De Janerio yakınlarında yaşadığı evde ikinci eşi Lotte ile birlikte intihar eder.
Hizmetçi cansız bedenlerini bulduğunda, Zweig giyimli ve kravatlı, eşi Lotte ona sarılmış vaziyette yanına uzanmıştır.
Zehirli bir madde içerek yaşamlarına son verdikleri anlaşılır.
“Bitkiler gibi insanlar da köksüz uzun süre yaşayamaz” derdi.
Özgürlüğüne çok düşkündü. İnsancıl, namuslu, iyi yürekli ve aydın bir yazardı.
***
Zweig ile tanışmam “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu” adlı uzun öyküsünü okuyarak olmuştu.
Bu uzun öykü tek bir mektuptan ibarettir.
Öykünün kahramanı olan kadının, hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektupta, gönderenin adı yoktur.
Mektubun başındaki hitap “Sana, beni asla tanımamış olan sana” cümlesidir.
Kadın bu büyük tutku ve aşkını, bilinmeyen olarak ve tek başına yaşamaya razıdır.
Bu hikâyede sadece tek bir taraf vardır.
1920 yıllarının Viyana’sında sessiz sedasız ve tek taraflı yaşanan bir aşkın hüznü her satırda insanın içine işler.
***
Zweig, okurunu insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet eder bu uzun hikâyesinde...
Psikoloji alanında, Freud öncesinden Freud’a ve ondan sonrasına uzanan çok geniş bir birikime sahip olan Zweig, dünya edebiyat tarihinde biyografi türünün en büyük birkaç ustasından olmasını özellikle bu birikime borçludur.