TSK, Irak’ın kuzeyindeki Pençe- Kilit harekât bölgesinde havadan ve karadan kesintisiz süren operasyonlarla terörist temizliğine devam ediyor… Yerleri bulunamaz, onlara kimse erişemez diye gizemli havaya sokulan teröristler Kandil, Sincar, Gara, Mahmur ya da Süleymaniye, Erbil veya Suriye’nin kuzeyinde herhangi bir yer fark etmeksizin bulunup, işleri bitiriliyor. Ama “Pençe” serisi harekâtları sadece bölücü terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki terör yuvalarına dönük askeri bir hamle ya da vurulan darbe olarak görmek eksik kalır. Bu jeostratejik hedefi ve jeopolitik önemi olan ve belirli plan dâhilinde yürütülen çok kapsamlı tarihi bir duruş. Çünkü Silahlı Kuvvetler son 35 yılda Kuzey Irak’a 20’ye yakın küçük, orta veya büyük çaplı sınır ötesi operasyon yaptı. Hepsinde de belirli bir süre sonra arama tarama, temizlik faaliyeti bitirilip geri dönülüyor, sonrasında da teröristler o bölgeyi tekrar işgal ediyordu. Şimdilerde ise tek tek inlerine girip yapılan terörist temizliğiyle birlikte kontrol altına alınan yerlerde üs bölgeleri oluşturuldu ve Silahlı Kuvvetler unsurları oralarda konuşlandırıldı. Yani artık kalıcı olunuyor. Böylece de PKK’nın alan hâkimiyeti daraltıldı, varlığı engellendi. 2019’dan bu yana atılan “Pençe”lerle de coğrafyanın konumuna göre 30-40 kilometrelik derinliğe kadar inen TSK’nın kontrol altına aldığı yerler güvenli hale getirilmiş durumda...
★ ★ ★
Mesela kandırılan ya da kaçırılan erkek-kız çocuklarının toplandığı, örgütle tanışıp, askeri eğitim aldığı, PKK’nın en önemli lojistik merkezlerinden biri olan ve artık tamamen kontrol altındaki Haftanin bölgesi 1984’ten bu yana çeşitli tarihlerde önceleri “girdi-çıktı” halinde kısa süreli “sınır ötesi operasyonların”, terörün zirve yaptığı 1991-93’lü yıllarda da kapsamlı harekâtların odak noktasındaydı... 32 yıl önce bugün 31 Ekim 1992’de de Haftanin’e yönelik en büyük harekatlardan birisi gerçekleştirildi. Binlerce terörist etkisiz hale getirildi. Teröristlerin güvenli sandıkları inlerine girildi. Mağaralarının bulunduğu dağlara, tepelere Türk bayrakları dikildi... O sahnelerin çoğuna da gazeteci olarak bizzat tanıklık ettim. Dağların arasındaki patikada dedektörle mayın arayan Mehmetçik’in ayak izlerini tek sıra halinde takip ederek Haftanin kampına ulaştığımızda ise gördüklerimiz nedeniyle dehşete düşmüştüm. PKK’lılar kaçarken teslim olmak isteyenleri öldürüp elbiseleriyle topluca gömmüşlerdi. Çocuk yaştaki teröristleri de kaçmasınlar diye bulundukları mevzilere zincirlemişlerdi. Toplu mezarlardan çıkarılan hemen her teröristin üzerinde de bombalar, bubi tuzakları vardı. Ölüleri bile bombacıydı alçakların... Sağ ele geçirilen bir terörist kamptakilerin yaş ortalamasının 13-18 olduğunu belirterek, yaşadıkları zulmü anlatmıştı: “Eziyete varan muamelelere maruz kalıyorduk. Köle gibi kullanılıyorduk. Tacizlerden dolayı intihar girişimleri de oluyordu. Ölümle tehdit ediliyorduk. Kaçma girişiminde bulunanları herkesin gözü önünde infaz ediyorlardı. Öldürülenlerin ailesine de çatışmada öldükleri söyleniyordu.”
★ ★ ★
Yani Haftanin tam anlamıyla insanlığın uğramadığı bir şer kampıydı. Terör örgütü, bölgeyi istismar ederek ve temin ettiği elemanları zehirleyip, eğiterek ülkemize sızma ve terör eylemleri yapma girişimlerinde bulunmaktaydı. PKK’dan ayrılmak istemenin cezası da ölümdü... Haftanin’ de ele geçirilen bombalar, patlayıcılar, mayınlar da ABD ve Alman, İtalyan menşeliydi... Teröristlerle hainlik ve alçaklık ittifakı daha o günlerde aleniydi... Türkiye 32 yıl önce de kanıyla, canıyla tüm bu alçaklıklara karşı amansız bir mücadele içindeydi... Üstelik de tamamen dışa bağımlı silah ve mühimmatla. Bugün ise hem değişen mücadele konsepti hem de savunma sanayindeki atılımlarıyla çok daha etkin imkân ve kabiliyete sahip bir Türkiye var. Silahlı Kuvvetler adım adım bataklığı kurutuyor. Sincar’a dönük hamleleriyle de Suriye ile Irak arasındaki bağlantıyı kesiyor. Bir de bu operasyonlar yapılırken istihbarat çalışmalarıyla inlerindeki sözde yöneticilerin MİT tarafından yerleri belirleniyor, kafalarını çıkarttıkları anda da İHA ve SİHA’larla ya da uçaklar tarafından vuruluyor. Böyle üçlü dörtlü bir mekanizma var bölgede. Hem de dün olduğu gibi bugün de alenen teröristleri koruyup kollayan ABD’ye ve Avrupa’ya rağmen.