Ayşe Özgener

Ayşe Özgener

ozgenerayse@gmail.com

Tüm Yazıları

Bir Japon atasözü, “Ne söylemen gerekiyorsa yarın sabah söyle” der. Bizim atasözlerimiz arasında da yaklaşık aynı manaya gelen “Öfkeyle kalkan zararla oturur” var.

Halk dilinde de “Bırak olaylar soğusun, sonra konuşursunuz” denir. Bütün bu deyişlerin anlatmak istediği; olay sıcakken, duygularımız tavan yapmış ve mantığımız devre dışı kalmışken hemen davranma telaşına girmememiz gerektiğidir.

Oysa çoğu zaman bizi kızdıran birine hemen cevap vermek isteriz. Öfkelendiğimiz zaman hemen tartışıp rahatlama ve olayları anında çözmeye çalışma gibi bir alışkanlığımız var.

Haberin Devamı

Sıcağı sıcağına, olayın üzerinden hiç vakit geçirmeden davranmak, bazı durumlarda işe yarar; ancak bazen işleri daha da karmaşıklaştırır. Bana kalırsa ustalık, hangi durumda sıcağı sıcağına davranacağını bilmektir.

Örnek verelim... Çok sevdiğiniz iki dostunuz birbirine darılmıştır ve konuşmamaktadır. Siz de bu durumdan haberdar olursunuz. Olay da incir çekirdeğini doldurmayacak bir şeyden çıkmıştır. Bu durumda küslüğün uzamaması, aralarının soğumaması için, sıcağı sıcağına devreye girmekte fayda olduğunu düşünebilirsiniz. Tabii, burada olay ciddi bir meseleyse ve bu meseleyi halletmeleri için zamana ihtiyaçları olduğunu düşünürseniz, bu arabuluculuğu erteleyip, olayın soğumasını bekleyebilirsiniz. Önemli olan, doğru zamanlamadır.

Birine çok kızdınız. O kadar öfkelisiniz ki, kendinizi tutamıyorsunuz. Hemen onu arayıp hesap sormak, hatta kavga etmek istiyorsunuz. Böyle bir durumda en azından bir gün olsun kendinizi tutmakta fayda vardır.

Yaşadığınız olaylar, duygular ve aklınızdaki düşünceler, olay anında çok yoğun olduğu için, doğru davranışı bulmanızı engelleyebilir. Bütün yaşananların üstüne çekilen bir gecelik uyku bile davranışınızı değiştirebilir.

Sakin kalmak, olayın soğuması için kendinize süre tanımak; çoğu zaman haklıyken haksız duruma düşmekten sizi korur. Haklıyken haksız duruma en çok ne zaman düşeriz? Duygularımıza yenilip mantığımızı devre dışı bıraktığımızda!

Ne gerekiyorsa yarın sabah söyle, sözünü sevmemin en önemli nedeni “Söyleme, unut gitsin” dememesidir. Bazen de olayı geçiştirmek ve hatta büyümesini engellemek adına hem kendimizi hem de karşımızdakini avutmaya çalışırız. Bu avutma sırasında sıkça yapılan hata, karşımızdakine olayı unutmasını, duygularını ifade etmemesini salık vermektir. Sakinleştirmek ve yaşananların gereksiz yere büyümesini engellemek için yapsak da, karşımızdaki kişinin kendini ifade etmesini engellemek doğru değildir. Zira; söyleyemediği her şey, onun içinde öfkeye dönüşebilir.

Haberin Devamı

Amaç, kızdığımızı söylememek değil, doğru zamanda ve doğru şekilde söylemeyi öğrenmektir. Doğru zaman ise, çoğunlukla olayın yaşandığı sıcak saatler değildir. Olayın üstünden biraz zaman geçtikten sonra hâlâ aynı hisleri yaşıyorsak ve hâlâ aynı şekilde konuşmak istiyorsak, en azından düşünerek davranmış oluruz.

Olayın soğumasını, sadece karşımızdakine sert davranmamak için beklemeyiz. Esas olan, kendimizi anlamak için kendimize süre tanımaktır. “Olay soğusun da ben karşımdakine hak veririm belki” düşüncesinin yanında “Sadece duygularımı değil, aynı zamanda düşüncelerimi de dinleyecek vaktim olsun ki, doğru davranayım” anlayışı da vardır.

Haberin Devamı

Siz de olaylara sıcağı sıcağınayken atılıyorsanız ve biraz yatışmayı beklemeden davranma alışkanlığınız varsa, bu soğutma alıştırmasını deneyin. Duygularınız yoğunken en az bir gün beklemeden davranmayın. Çocuğunuzla olan küçük bir tartışmada bile geri çekilin ve “İkimiz de çok öfkeliyiz, şimdi tartışmayalım; bu konuyu yarına kadar düşünüp öyle konuşalım” deyin. Özellikle ergen çocuğu olanlarda çok işe yarayan bir yöntem, tavsiye ederim!