Geçenlerde bu cümleyi okudum; “Kuş konduğu dalın kırılmasından korkmaz. Zira güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır.”
Hoşuma gitti; bana insanın kendine inanmasının ve güvenmesinin ne kadar önemli olduğunu çağrıştırdı.
İnsan kendine inandığı sürece hayatın içine daha rahat karışır. Bahsettiğim körü körüne inanıp, çılgınca savrulmak değil!
Özellikle bunu baştan belirtmek istedim çünkü kendine inanmanın arkasına sığınıp mantığından uzaklaşanlar da var.
***
Şöyle etrafıma bakıyorum da sahi kaç kişi kendisine gerçekten tam destek?
Kaç kişi sürekli kendi ayağına çelme takıyor? Kaç kişi başladığı işleri kendine güvenmediği veya inanmadığı için yarım bırakıyor? Kendine inanmadığı için hiç başlamıyor?
Kendine inanmayan kişiler yaptıkları işe 1-0 yenik başlıyorlar. Kendine inanmak belki başarının yüzde yüz garantisi değil ama olmazsa olmazı!
Öyle kişiler var ki kendi kendisine inanmıyor ama başkalarının ona inanmasını, güvenmesini istiyor.
Kendisi karamsar, “denedim ama zaten öylesine denedim, olmayacağını biliyordum” modunda ama karşısındakinden iyimser bir destek bekliyor.
Bir işe girerken, bir ilişkiye başlarken, bir şeye niyet ederken kendisine inanmadan adım atanlar çabuk pes ediyor.
“Zaten olmayacak bir ilişkiydi” sözünü sık duyarım. Olmayacak bir ilişkiye neden başlar insan? Çünkü aslında içten içe olmasını istiyordur, olmasını umut ediyordur ama belki de baştaki olumsuz duygusuyla ilişkiyi fark etmeden kendi sabote etmiştir.
***
Kendi kanatlarınız sağlıklı psikolojik yatırımınızdır, size ruhsal dayanıklılık verir.
Ruhsal esnekliğe sahipseniz kanatlarınıza güvenirsiniz. Kanatlarınız olduğunu bilirseniz de uçabilme yeteneğiniz olduğunu hissedersiniz.
Kendi etki gücünüze, davranışlarınızın ve tutumlarınızın yapıcı yanına, durumlar üzerinde fark yaratma becerinize güvenirseniz sorunlar karşısında bütünüyle çaresiz kalmazsınız. Kendi gücüne inanmayanlar genelde bir kurtarıcı bekler ve başkalarının gücünden medet umar.
Kendisinin bir şeyleri değiştirebileceğine inanmayanlar ise umutsuzluğa çabuk kapılırlar.
İlk rüzgarda kırılır veya rüzgarın esecek olma ihtimaline veya korkusuna karşın adım atmazlar.
Bir meşe ağacı kadar kuvvetli ve büyük olmak zorunda değilsiniz, bir fidan gibi esnek ve yumuşak da olabilirsiniz.
Bir fidan rüzgarlarla savrulur, sallanır ama esneyebildiği için kopmaz. Ruh esnekliği de böyledir, ruhsal darbelerde sallanır ama devam edebilir.
***
Hayatın sorunlarına, darbelerine, çıkmazlarına karşı dayanıklı olmamızı işte kendi kanatlarımız sağlıyor!
Merak etmeyin bu bir kişilik özelliği değil, öğrenilebilen ve kazanılabilen bir şey!
Bu kişiler başlarına gelen şeylere karşı uyum sağlayabilme, esnek davranma yetisine sahipler ve esneme özellikleri olduğu için ortadan kırılıp devrilmiyorlar.
Öncelikle kabul becerileri çok gelişmiş. Siz de esneklik kazanmak istiyorsanız ilk çalışmanız gereken kabul becerisi olsun.
İstemediğimiz durumları kabul etmek de zorlandığımızda zaten esnemek ve yeni bir pencere açmak mümkün olmuyor. Ağırlık kaldırarak kaslarınızı güçlendirebilirsiniz ama ruhunuza ağırlık yükleyip durursanız depresif olursunuz.
Ruhumuz esneklik sever, ağırlık altında kalmayı değil ağrılıklara direnç göstermeyi bekler.
Ve bu direnci kendi içinden alır. Dışarıdan gelen hiçbir destek insanın içinden gelen kadar sağlam ve etkili değildir.