Dünyada gıdanın ciddi bir bölümü ziyan edilirken, yeterli gıdaya erişemeyen kitleler var. Atıksız bir dünya mümkün mü? “Yaşamı İyileştiriyoruz” sloganıyla pazaryerlerindeki atıkları dönüştüren Ebru Baybara Demir ile yola çıkış hikâyesini konuştuk
Bir taraftan yeterli gıdaya ulaşamayan kitleler varken yiyeceğin ziyan edilmesi çağımızın ciddi bir yarası. Dünyanın her köşesinde marketlerde süresi geçmek üzere olan, ambalajı zedelenmiş ya da satılma albenisini kaybetmiş ama yenilebilir durumda olan ürünleri ihtiyaç sahiplerine iletmek ya da dönüştürmek için gıda bankaları kuruluyor. Bazı ülkelerde marketlerin kullanılabilir durumda yiyecekleri atması yasaklanıyor. Her bireyin yapabileceği çok şey var ama bir arada örgütlü hareket etmenin getirebileceği daha büyük kazanımlar söz konusu.
Plastik, metal karışmamalı
Tarladan tabağa giden yolda ziyanın çoğu pazarlarda marketlerde oluyor. Özellikle semt pazarlarında ciddi bir atık oluşuyor. Eskiden beri dar gelirli pazar kapanmadan çürük çarığı toplar, ama ziyanın boyutu öyle satılmayan malı toplamakla baş edilebilecek gibi değil. Yenilebilir durumda olmasa bile dönüştürebilir ve tekrar toprağa kazandırılabilir tonlarla organik atık çıkıyor. Oysa topraktan gelen işlenmemiş gıda artıklarını, yani sebze ve meyveyi tekrar kompost ederek toprağa dönüştürmek mümkün. Ama bunun için iş birliği gerekiyor. Öncelikle kompost yapmak için uzmanlık gerekiyor. Örneğin atık kompost yapmaya uygun olacak şekilde toplanmalı. Araya inorganik malzeme plastik, metal gibi atıklar karışmamalı. Ayrıca pişmiş yiyecek olmamalı. Kompostun toprağa geri dönüştürülebilir uygunlukta olması test edilmeli. Doğru şekilde yapılmış kompost toprağa hayat katıyor, doğal gübre yerine geçiyor hem toprağı zenginleştiriyor hem de daha verimli ürün alınmasını sağlıyor.
Pazarlardaki atık konusunu dert edinen ve sosyal girişimcilik konusundaki çalışmalarıyla dikkati çeken Mardinli şef Ebru Baybara Demir’in önderliğinde ilk olarak Diyarbakır’da başlatılan bir dönüşüm projesi, çığ gibi büyüyor ve pek çok il ve ilçeye yayılıyor. Ebru’yu daha ilk lokantasını açmadan 2000 yılında tanımıştım. Gerçekten Ebru zaman içinde büyük işler başardı ama son iki projesi hepsinden öne geçti. Atalık sorgül durum buğdayını canlandırma ve pazarlarda atık dönüştürme projeleri artık dünyaya örnek olacak bir model haline geldi. 23 Haziran’da TBMM’de birlikte çalıştığı akademisyenler, destekçisi olan kamu yönetim temsilcileriyle hep birlikte neler yapılabileceğini anlattı. Ebru’nun hikâyesi çok yazıldı çizildi ama ilginç bir şekilde bir süredir HBO MAX Zero Waste Chef (Sıfır Atık Şef) ekibi, sıfır atık konusuna önem veren şefleri takibe almış ve Ebru’nun çalışmalarını izlemeye başlamış. Geçtiğimiz aylarda Türkiye’ye geldiler ve çalışmaları yerinde izleyerek çekimler yaptılar. Pek yakında çekimleri bütün dünya izleyebilecek, böylece Türkiye’den bütün dünyada tekrarlanabilecek bir örnek model sunulmuş olacak.
“Topraktan Tabağa” projesi kapsamında Diyarbakır Kayapınar’da yapılan çalışmalar.
Topraktan toprağa döngü
Yılların verdiği dostluğa dayanarak Ebru’yu arayarak ilk çıkış noktasını sordum. Her şey sorgül buğdayını canlandırmak için 2016 yılında yaptığı tarım projesiyle başlamış. Böylece tarımdaki kısır döngüyü fark etmiş. Süreci şöyle anlatıyor: “Eski atalık buğday türleri yerine, daha çok verim almak amacıyla konvansiyonel tarımla yeni geliştirilen melez tohumların dikilmesi aşırı sulama, ilaç ve suni gübre kullanımını getiriyor. Bunun sonucunda, su kaynakları azalıyor, toprak kirleniyor ve fakirleşiyor. Toprakta ürünü besleyecek değerli organik madde oranı azalıyor, bir anlamda çölleşiyor. Bunu takviye etmek için daha çok su, daha çok gübreleme geliyor. Su börtü böceği çekiyor, ilaçlama gereği doğuyor. Yani tam anlamıyla kısır bir döngüye giriliyor.”
Gübre yerine organik atıklardan kompost yapmak ve toprağı bununla beslemek mümkün, ama nasıl? İşte bu noktada Ebru’nun aklına dert ettiği başka bir konu gelmiş: “Pazar atıklarına çok üzülüyordum ve bunu önlemenin yolunu arıyordum. Ama bu atıkları değerlendirmek de mümkün olabilir diye düşündüm. Pazaryerlerinde tonlarca atık çöp oluyor, oysa doğru şekilde dönüştürüldüğünde fakirleşmiş toprağı zenginleştirmek için eşsiz bir kaynak söz konusu. Yerel yönetim ve belediyelerin desteğiyle çöp bir hazineye, komposta yani toprak düzenleyiciye dönüşebilirdi. Rakamlar ürkütücü boyutta. Diyarbakır Hali 2.5 milyon nüfusu ve 8-10 semt pazarını besliyor. Hal girişi 100 ton yiyecek var, her pazardan 3 ton, toplamda 25-30 ton atık çıkıyor. Bunu görünce kullanılabilir yiyecekleri kullanabileceğimiz bir aşevi kuralım dedik. Çünkü bu atığın yüzde 10-12 kadarı kullanılabilir durumdaydı. Pazarcı az kalan malı toplamıyor, tezgâhta bırakıyordu. Anında yemeğe dönüştüremediğimizi ise turşu, salça, reçel yaparak değerlendirme yoluna gittik. Kullanılamayan tüm organik madde ise komposta dönüştürüldü. Elbette hepsi kaymakamlık ve yerel yönetimlerin katkısıyla.”
Pazaryerlerindeki atıkların yenilebilir durumda olanları ayrılıp kalanı komposta dönüştürülüyor.
Her adımı belgelenmiş
Bir başka önemli unsur proje izlenebilirliği, ölçümlenebilir, modellenebilir bir sistem ortaya koymak. Projede her atılan adım belgelenmiş, proje destekçisi akademisyenler, ziraat ve çevre mühendisleri gerekli takipleri yapmışlar. Çevre Mühendisi Eda Dalgılıç Çetinkaya, Marmara Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Barış Çallı, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Şule Orman, Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. Binnaz Zeynep Zaimoğlu, Yüksek Ziraat Mühendisi Gökhan Sivaslı destek vermiş. Kompostun toprağa uygunluğu Tarım Bakanlığı’ndan akredite laboratuvarlarda test edilmiş. Tarım İlçe Müdürlükleri yardımıyla 1100 ton atıktan elde edilen 330 ton kompost çiftçi ile paylaşılmış. Su kullanımı üçte bire, ilaç kullanımı beşte bire düşmüş.
Proje sayesinde hem çöp önleniyor hem de çöpten kıymetli bir zenginlik elde ediliyor. Döngüsel ekonomi modeli olarak da müthiş. Bu müthiş fikir sivil inisiyatif ve gönüllü katkılarıyla, kamu yönetimi ve yerel idare desteğiyle uygulanıyor, akademik araştırma desteği alınıyor. Projenin başarısı farklı disiplinleri, kamu ve sivil inisiyatifi bir araya getirmesi, siyaset üstü bir birliktelik sağlanmasıyla geliyor. Kısaca dört koldan el birliğiyle başarı geliyor, birlikten kuvvet doğuyor, fakir toprak tekrar zenginleşiyor, çöpten inanılmaz bir hazine çıkıyor.