Dünden beri Pendik-Aydos minibüsünde önünde oturan kadının -ki kendisi artık ‘ikinci şortlu kadın vakası’ diye anılmakta olan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi Melisa Sağlam- yüzüne elinin tersiyle vurup inmeye kalkışan adamın görüntülerini izliyoruz. Hani haberini zaten okumuştuk da şimdi bir de gözümüzle görüyoruz.
Önce uyarıyor ama. Ramazan’da böyle giyinilmezmiş, utanmıyor muymuş, aile varmış. Aile neden el âlemin giydiğiyle ilgilenen bir kurum ve bu cümlede aile kendisi mi oluyor belli değil.
Sonra basbayağı yerinden kalkıyor, geçerken genç kadının yüzüne bir tane patlatıyor ve sakin sakin kapıya yöneliyor.
Geçen hafta “Tacize uğrayan kadın neden susar?” diye yazmıştım ya, işte orada sözünü ettiğim sessiz izleyici kitlesinin bakışları altında yapıyor bunu. Görmüyor değiller, görüyor ve karışmıyorlar. Hatta Sağlam’ın ifadesine göre, “Bırak ya, uğraşma şununla” diye arka da çıkıyorlar adama, ki onun adı da Ercan Kızılateş.
Bu sefer kadın susmuyor ama. Can havliyle yerinden fırladığı gibi adamın koluna yapışıyor. Sonra Kızılateş ifadesinde “Bayanı sporcu sandım” diye anlatmış: “Çok büyük cesaret ve hakaretle üzerime saldırdı.” Çünkü adamın biri sana tokat attığında senden beklenen sinmen. Hakaret onun, susmak senin işin.
Neyse, bu sefer daha da sert vuruyor kadına ve iniyor. Yolculardan gençten bir adamın biraz ayaklandığını görüyoruz, bir de kadın var ki yere düşüp ağlamaya başlayan Melisa Sağlam’a elini bile uzatmayıp camdan dışarı bakmaya devam ediyor.
Bu kadar. Memleketimizden olağan bir şiddet manzarası.
Sonrası da alıştığımız bir süreç: Kadın suç duyurusunda bulunur, adam yakalanıp ifadesi alınır ve serbest bırakılır. Hatta bir de üste çıkarak “Bana hakaret etti” diye karşı taraftan şikâyetçi olur.
Ve son aşama: Kamera görüntüleri ortaya çıkar, sosyal medya ayaklanır, saldırgan tekrar gözaltına alınır.
Bu arada adamın ifadesindeki cümleler de fena halde tanıdık. Bence artık içinde nefis, tahrik, bir de ne idüğü belirsiz ‘abuş arası’ gibi sözcükler geçen matbu bir dilekçe hazır bulundurulsun bu durumlar için. Tekrar tekrar yazmakla uğraşmasınlar, kâtiplere de yazık.
Ramazan için bir de “niyetliyim / oruçluyum” eklenebilir, Ercan Kızılateş’in de bahanesi bu.
Kılığını, oturuşunu beğenmediğin kadını tokatlamaya, sokakta dondurma yiyen çocukları azarlamaya, otobüs şoförü olarak başka araçla kapışıp öfkeyle girdiğin virajda bebeğinin kafası demire çarpan annenin üstüne yürüyüp tehditler savurmaya; adeta hepsine izin veriyor oruçlu olmak.
Sokağa çıkmak iyice mayınlı tarlada yürümeye döndü. Hangi vatandaşın nefsinin ne sebeple uyanacağını, tepesinin niye atacağını tahmin edemiyorsunuz. O noktada da tekme tokat, her şey serbest. İfadesinde rahat rahat söylüyor: “Yalnızca elimin tersiyle yüzünü ittim” diye. Polis de “Ha elinin tersi mi, tamam o zaman” demiş olacak ki elini kolunu sallayarak çıkıp gidiyor.
Ya bu adamlar gözaltına alındıkları gün salıverilmeyecek, insanların yediğine, içtiğine, giydiğine çıkardığına bir kılıf uydurup karışmak, el, kol, ayak kaldırmak bu kadar kolay olmayacak ya da herhalde hep beraber dövüş sporlarına yazılacağız. Baksanıza bir sporcuysak ‘cesaretle’ savunabiliyoruz kendimizi.