“Biz kadınlar... Savaşın ilk günlerinde haddimizi bildik. Her yaptığınıza boyun eğdik. Ağız açtırtmadınız bize, sustuk. Ama yaptıklarınızı beğeniyor muyduk? Hayır. Olanın bitenin pekâlâ farkındaydık. Çok defa köşemizden öğreniyorduk önemli işler üzerine verdiğiniz kötü kararları. İçimiz kan ağlarken gülümseyerek sorardık: Bugünkü halk toplantısında barış için ne karara vardınız?”
Bilmiyorum ki ne düşünmek lazım, kulağa bu derece taze gelen bir metnin milattan önce 411 senesinde yazılmış olması karşısında. İlk izlediğim, okuduğum yaşlarda “Aman da nasıl eskimeyen bir metin” diye hayran kaldığımı hatırlıyorum ama şu anda daha ziyade “Ama ne değişmeyen insan” diye hafif bir bezginlik duygusu veriyor bana. Aristofanes’in nefis komedyası “Lysistrata“.
Erkekler savaşa son vermeyi beceremeyince -ya da bunu zaten istemeyince- birer birer telef olunca, her çekinerek sordukları soruya “Sen elinin hamuruyla karışma, cenk işi erkek işi” cevabını alan kadınların aklına “kadın işi” bir çözüm geliyor. Önce yatakları ayırıyorlar kocalarıyla, sonra bunun yarattığı sersemlikten de istifade, Akropolis’i ve hazineyi ele geçiriyor, ülkenin savaş gücünü çökertiyorlar. Üstelik aralarına daha sonra “düşman” safların kadınları da katılıyor. “Kadınlar toplandık, söz bizim artık, susmak sırası sizde” şeklinde olaya noktayı koyuyorlar.
Tiyatrosuzluk başına mı vurdu, hayırdır ne Lysistrata’sı durup dururken muhtemel sorusuna cevabım, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın sürekli güncellenen, yeni oyunlar, atölyeler, söyleşilerle nefes alan YouTube kanalında. Hakikaten bir kurum tiyatrosunun bu derece canlı, seyirciyi hiç yalnız bırakmayan bir sosyal medya kanalı olması çok heyecan verici. “Biz burada kepenkleri indirdik, kapıya kilitleri astık, seneye görüşürüz” duygusunu hiç yaşatmıyorlar seyirciye. Biliyoruz, oradalar ve faaliyetler devam ediyor. Üstelik Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Ergen’in göreve geldiğinde söz verdiği gibi, toplumsal cinsiyet eşitliğine önem verildiğini -daha da verilecek olduğunu- gösteren işlerle devam ediyor.
Kanalda bu hafta önce Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi etkinliklerinden, Emre Koyuncuoğlu’nun hazırladığı “Tiyatro ve Kadın+” programını izledim, konuğu oyun yazarı ve özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki eğitimlerinden tanıdığımız Ebru Nihan Celkan’dı. “Sahnede kadın nasıl temsil edilmeli? Şiddet dili sahneye gizlice nasıl yerleşir?” gibi sorulara yanıt arayan, ufuk açıcı bir söyleşiydi. Bu arada Celkan’ın Fenerbahçe Spor Kulübü ile de çalışma yaptığını öğrendik, gerçekten bunun farklı alanlara yayılması ne kadar önemli.
Söyleşinin ardından da “10 Klasik Eserden 10 Tirat” kapsamında “Lysistrata”yı izledim işte, adeta “Kadının temsili nasıl olmalı?” sorusuna milattan önce gelen bir cevap gibi. Sevinç Erbulak da şahane yorumlamış. Yiğit Sertdemir’in yönetiminde hazırlanmıştı tirat, öncesinde Mehmet Ergen ile Sertdemir metin ve yorum üzerine konuştular. Tadımlık ama yine de iyi geldi.
Devasa prodüksiyonlar, şaşaalı kostümler, bilmem kaç kamera yok ama görüldüğü üzere buna ihtiyaç da yok. Şu anda tek ihtiyacımız olan, biz buradayız, siz de oradasınız biliyoruz, söyleyecek sözümüz, yapacak işimiz var, yakında buluşacağız demenin yolunu bulmak. Şehir Tiyatroları’nın “Salondan Yayın”ları bunu başarıyor.