Yaş ayrımcılığı hayatın her alanında karşımıza çıkan bir dert. Doğmuş, büyümüş, yılları devirmiş, birçok deneyimden geçmişsin, gelmişsin 65 yaşına mesela. Günümüzde asla “ihtiyar” kabul edilmediğin, hele sağlığın da yerindeyse hayata katacağın pek çok değere sahip olduğun bir yaş. Mesleğinde “olgunluk çağı” denilecek noktaya ulaşmışsın. Enerjin var, bilgin var, aktaracak tecrüben var, çalışmaya devam etmek istiyorsun. Ama yok, sana diyorlar ki “kenara çekilme vaktin geldi, git dinlen artık”. Ne büyük haksızlık.
65 yaşını dolduran Metin Belgin’in Devlet Tiyatroları’nda otuz yıldır oynadığı “Kontrabas” oyununa istemeden veda ettiği tweet’i gördüğümden beri bunu düşünüyorum. "45 yıldır emek verdiğim Devlet Tiyatrosu'ndan yaş sınırından dolayı emekli oluyorum” diyordu; “Ne yazık ki, bundan sonra sanat yuvamda 'konuk oyuncu' olarak bile çalışamayacağım. Yani, ihtiyarlara sahnede de yer yok!”.
Doğal olarak bu paylaşım bir “Sanatçının emeklisi olur mu?” tartışmasını tetikledi. En verimli çağında insanı sahneden uzaklaştırmak ne demekti? Ayrıca diğer taraftan bakarsak DT’de 65 yaş üstü oyuncuların oynaması gereken rolleri kim oynayacaktı? Sadece “genç” karakterlerin bulunduğu oyunlar mı sahnelenecekti, yoksa oyunlara müsamere havası verecek yaşlandırma makyajlarına mı maruz kalacaktık? Dünya sahnelerinde seksenini geçmiş Judi Dench’ler, Ian McKellen’lar hâlâ en parlak çağlarını yaşamaya devam ederken biz neden olgunlaşan oyuncularımıza “sizin devriniz geçti” duygusu yaşatıyorduk? Sonuç olarak buna ne gerek vardı?
Görünüşe göre uygulama, pandemi nedeniyle 65 yaş üstü vatandaşlara çeşitli sokağa çıkma kısıtlamalarının getirildiği dönemde başlamış. Dolayısıyla kalıcı değil geçici bir durum. Bahar Çuhadar’ın Hürriyet’te konuyu ele alan yazısı için konuştuğu Devlet Tiyatroları Sanattan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Emre Başer “Sanatçının emeklisi olmaz, en verimli çağları... Ama risklerden dolayı sorumluluk alamıyoruz. Pandemi bitince elbette dönecekler” diyordu. Fakat bu arada hayat sonsuz değil, insanların ömürlerinden gidiyor, onca emek verdikleri oyunlarından ayrılmak, nefes aldıkları sahneden uzak kalmak durumunda kalıyorlar. Ve muhtemelen bütün bunların korumaya çalıştığımız insan sağlığı üzerinde çok olumsuz etkileri vardır. Kendi 65 yaşı geçmiş tanıdıklarımızdan, yakınlarımızdan görüyoruz, sokaktan uzak geçen zamanın sonuçlarını.
Ayrıca şimdi hayat diğer herkes için olduğu gibi devam ederken 65 yaşını geçenleri “Bu riski alamıyoruz” diye “korumaya almak” bir tek onların kendilerini koruyabileceğine inanmıyoruz demek oluyor ki bence bu da büyük haksızlık. Tabii ki kalabalık oyunlar koyup kimsenin sağlığını tehlikeye atmayalım. Ama az kişilik, bir – bir buçuk saatlik oyunlarla, oyuncuların birbirine yakın durmadığı rejilerle, aşıların tamam olması, sık sık test yapılması, maske, hijyen, mesafe zorunluluğuyla insanların hem sağlığı korunup hem mesleklerinden uzak kalmamaları sağlanabilir. Özel bir sağlık sorunu olanlar elbette gözetilir ama onun dışında 65 yaş üstü oyuncuların sahneden – pek çoğu için bu hayat demek - soyutlanması çok üzücü ve bir an önce dönülmesi gereken bir uygulama. Ayrıca seyirci için de kayıp.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024