Ta başından başlamak lazım, en başından. Erkek çocuklarını ve kız çocuklarını büyütürken öğrettiklerimizden. Erkekliğin birinci kuralının sevdiği kıza ‘sahip çıkmak’, kızların en büyük ihtiyacının da birine ‘sığınmak’, onun tarafından ‘korunmak’ olduğu gibi bilgiler var ya, onlardan.
Sevmeyi kadının üzerinde hak iddia etmek sanan erkekler yetiştirip salıyoruz sonra ortaya. “E sevdim, sahip çıktım, demek ki bana ait” diye baktığı kadının üzerine kurşun yağdırabiliyor sonunda. Çünkü “çok sevmişti hakim bey”.
Çok sevmenin cinayeti mazur gösteren bir şey olduğuna inanan kuşaklar yetiştiriyoruz el birliğiyle. “Ya benimsin ya toprağın” diyen şarkılarımızla, delikanlı adamın sevdiği kadını başkasına yar etmediği televizyon dizilerimizle ve tabii gencecik kadınları acımasızca katleden adamları “umutsuz aşık” ilan eden gazete başlıklarımızla.
Bu kan dondurucu “öldüresiye aşk” edebiyatımız yüzünden, bir genç kadın daha, gözümüzün içine baka baka, sosyal medyaya “Bir sapığım var, sokağa çıkmaya korkuyorum” yaza yaza yok oldu gitti.
Bir takıntılı erkek daha, düşüne planlaya bir kadının canını aldı.
İki gündür güzel mavi gözleriyle gözümüzün içine bakan fotoğraflarını içimiz sızlayarak izlediğimiz Helin Palandöken, ülkemizdeki kadın cinayetlerinin -bu yazı yazılırken- son kurbanı. Alevi bir ailenin, iki yıl önce trafik kazasında kaybedilmiş, mücadeleci bir fabrika işçisi annenin kızı.
Bildik ezberlerle büyütülmüş bir erkeğin “Kızların istedikleri: Merak et, koru, özle” tweet’ine karşı paylaştığı bir cevap var Helin’in twitter hesabında: “İstediklerimiz: Yaşamak, taciz edilmemek, tecavüze uğramamak, dayak yememek, sahiplenilmemek, çünkü mal değiliz, alınıp satılmıyoruz.”
Bu kadar olağan istekleri vardı; gerçek olamadı.
17 yaşındaki Helin Palandöken “Çalıştığım yere gizli birinden çiçek geldi” diye tedirgin olurken, 21 yaşındaki Mustafa Yetgin internet sitesinden elini kolunu sallaya sallaya av tüfeği satın alıyordu. Lise çıkışına gidip Helin’i öldürmek için.
Bu adamın hikâyesini, nedenini, niçinini merak etmiyorum. Siz de etmemelisiniz. Cinayetin kabul edilebilir sebebi olmaz. Aşık mı oldu, karşılık buldu mu bulamadı mı, bir zaman sevgilisi oldu mu, red mi edildi, tanışıyorlar mı, size ne? Tut ki öyleydi, aşk bir öldürme gerekçesi olamaz, o kadar. Bunun adı aşk olamaz, saplantı olabilir olsa olsa.
Medyanın da şu an da kurşunları aşka bağlayarak bu korkunç olayı romantize etmek yerine kadınları nasıl koruyamadığımızla ilgilenmesi gerekiyor. Nasıl önüne gelenin gidip 1800 TL vererek silah alabildiğiyle. Bunun hepimizin hayatını nasıl tehdit ettiğiyle. Cinayette aşk izinin değil kadın cinayeti davalarında adaletin takipçisi olmak gibi bir sorumluluğu olduğuyla.
Biz platonik aşıkların “öldürecek kadar çok sevdiği” aşk masalları yazarken ülke rahatça silahlanabilen katillerin kol gezdiği, avukatlarının da “Müvekkilimin sabit kametgahı var” diye tutuksuz yargılanma talep edebildiği bir cehenneme dönüyor çünkü.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024