Bu fayton konusunun nasıl bu derece çözülemez hale geldiğini anlamak mümkün değil. Atlar ölüyor, çoğundan haberimiz bile olmuyor, denize ya da bir çukura atılıveriyorlar. Ayrıca yaşarken de ölümden beter bir hayatları var. Bizim narin ve pek kıymetli ayaklarımızla çıkmaya üşendiğimiz yokuşları o kemikleri sayılan halleriyle, sırtlarında dört kişi taşıyarak tırmanıyorlar. Cehennem sıcaklarında kan ter içinde koşturuldukları yetmiyor, bir de sürekli kamçı şaklıyor tepelerinde. Hangi canlının bir diğerine bunu yapmaya hakkı var? O hayvancıkların halini göre göre çektikleri arabaya binip bir de buna “keyif” demek nasıl mümkün olabilir? Bu insan ne kadar acımasız bir varlık.
Şimdi sağlık taramasında ruam hastalığı tespit edildiği için seksen bir tanesi birden öldürüldü de bir dikkatimizi çekti konu. Hâlbuki Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül göreve başladığından beri ondan bu konuyu çözmesi bekleniyordu. Yıllardır oturmuş bir sistemin sorumluluğunu bir kişiye yüklemek doğru değil tabii ama artık birinin elini taşın altına koymasının vakti gelip de geçmemiş miydi?
Geldiğimiz noktada Kaymakamlık açıklama yaparak fayton seferlerinin üç aylığına durdurulduğunu açıkladı, adaya hayvan girişi yasaklandı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hayvan hakları aktivistleriyle görüştü ve Adalar’da faytonların yerine elektrikli araçlar getirileceğini açıkladı. Atların yük ve eşya taşımayacağını bildirdi. Nihayet güzel gelişmeler. Gelgelelim, “simgesel olarak” belli bir rotada atlı faytonculuk yapılacağını da ekledi. Neden? Başka bir canlıyı sömürme, ona zulmetme üzerine kurulu bir şeye toptan karşı çıkmak neden bu kadar zor? Ayrıca nasıl olacak, sayı kaçla sınırlı tutulacak? Yarın öbür gün “Yetmiyor bu sayı efendim” deyip üçer beşer artırılacağını tahmin etmek hiç zor değil. Kaldı ki o “simgesel” atların kabahati ne?
Söze başlarken “neden çözülemediğini anlamak mümkün değil” demiştim ama aslında gayet mümkün tabii. Nasıl müşterinin Uber’i tercih etme hakkı karşısında kaba kuvvet kazandıysa, Adalar’da da canlı hayatına karşı sürekli öfkeli faytoncular kazanıyor. Bu sefer de önce arabalarını kendilerinin çektiği bir eylem yaptılar, “atsız fayton olmaz” sloganıyla, ardından da atları adaya salma tehdit kartını çıkardılar. İstanbul Faytoncular Odası Başkanı Hıdır Ünal, basın açıklaması yaptı ve “Bu iş çözülene kadar açlık grevi yapacağız. Tüm atların da yularlarını alıp adaya serbest şekilde bırakacağız. Artık kimin bahçesine girerse girsin” dedi.
Muhtemelen konu gene dönüp dolaşıp “bu aileler aç mı kalsın?” noktasına gelecek, “hayır, onlar aç kalmasın, atlar işkence çeksin ve ölsün” çözümüne dönülecek. Hayvanların çektiği çileye karşı çıkanlar da gene gerçekçi olmamakla, imkânsız bir şey istemekle, hatta “insan sevmemekle” suçlanacak, zaten suçlanıyor da şu anda.
“Efendim, Adalar’ın kültüründe var fayton” argümanı da eksik kalmayacak tabii. Sanki her alanda bütün değerlerimizi yaşatıyormuşuz da, atlardan vazgeçersek kültürel erozyona uğrayacakmışız gibi.
Yanılıyor olmayı çok istiyorum, umarım bu sefer gerçekten “nostalji” kisvesi altında pazarlanan şu zulmün son bulacağı noktaya gelmişizdir.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024