Geçen hafta Ünye’de geçirdiğim birkaç gün boyunca sayısız kez “Ünye’mizi sevdiniz mi?” sorusuyla karşılaştım. Otomatik olarak “çok” deseniz bile o konuşma orada bitmiyor genelde, bir sınav geliyor ardından. Ünye’nin yerlilerinden biri, hemen ardından “Dünyada birinci seçildiğinden haberiniz var mı peki?” diye sordu. “Hangi bakımdan? “ diye bir karşı soruyla atağı karşılamaya çalıştım. Bir an bile nefes almadan yanıtladı: “Sahili, kumu, kişi başına düşen yeşil alanı ve yerli halkının misafirperverliği”. Sonra ama gerçek Ünyelilerden çok az kaldığını ekledi hüzünle. “Sokakta Ünyeliyim diye gezenler Ünyeli değil”.
Saydığı dört maddenin doğruluğunu kanıtlamak zor. Evet, yeşil alanı bol, 27 kilometrelik uzun bir sahil şeridi var; sigara izmaritleriyle dolmasa iyi, bizde nedense bir yeri sevmekle onu korumak aynı anlama gelmiyor, misafirperverlik kavramı da kişiye göre değişir. Ama kum meselesi gerçekten ilginç, buraya gelene kadar hiç duymamıştım, meğer Ünye’nin dünyaca ünlü, şifalı bir kumu varmış. Ünye manyetik kumu olarak da anılıyor, Ünye’nin siyah altını olarak da, neticede kömüre yakın siyah renkte, incecik ve içinde pırıltılar çakan, daha önce eşine rastlamadığım bir kum. Ve upuzun sahiller boyunca (adı üstünde plajlardan birinin, Uzunkum) bol bol bulunuyor. İlginçtir, yok edememişiz.
Onunla tanışmamız, gene has Ünyelilerden jeofizik mühendisi Orhan Yiğit’in dükkânında oluyor. Zaten bu kumun ünlenmesi de onun sayesinde. Orhan Bey 40 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra memleketi Ünye’ye dönmüş ve burada hayatı değişmiş. Manyetik kum sayesinde. Bir gün plajda vücudu elektrik yüklü kızının üzerinin siyah kumlarla kaplanması ve kumları bir türlü temizleyememesi bu keşfin kaynağı olmuş. Çocukken Uzunkum Plajı’nda mıknatısla oynadıkları şifalı kumun (bir mıknatıs yaklaştırın, hemen etrafına yapışıyor) manyetik yönünü ve insan vücuduna faydalı mineral zenginliğini böyle keşfetmiş.
İçinde manyetit, hematit, ilmenit, kobalt gibi 20 çeşit mineral bulunan kum, timus bezini (stres ve bağışıklık sistemimizin merkezi) aktive ederek vücuttaki negatif enerjiyi uzaklaştırıyor, pozitif enerjiyi vücuda çekiyormuş. Hatta söylenen faydalarını şöyle sıralayayım: Stresi azaltıyor, bağışıklık sistemini düzenliyor, mutluluk hormonlarını çalıştırıyor, hayat enerjisini artırıyor, zinde hissettiriyor, iyi bir uykunun yardımcısı oluyor, ağrıları hafifletiyor, romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılıyor, kalp üzerinde de olumlu etkiye sahip, sadece kalp pili olanların uzak durması söyleniyor… Stresi azaltıyor demiş miydim?
1900’lerden beri tedavi için kullanılan bir kum bu. Bu kadar zengini ve ağır metal içermeyeni dünyada tekmiş. Ağrılardan kurtulmak için kuma gömülmek adetmiş Ünye’de. Ayrıca denizden geçen İpek Yolu tüccarlarının siyah kumda şifa bulmak için bu sahilleri tercih ettiği biliniyor.
Orhan Yiğit ise bu şifa kaynağını alıp yanınızda götürebileceğimiz formlara sokmuş; siyah kumdan çok güzel takılar yapıyor ve her gelene de usanmadan uzun uzun faydalarını anlatıyor. Bir jeofizik mühendisi olarak kum dışında kolyelerde, bileziklerde kullandığı her bir taşın ya da ağacın da orada bulunma sebebi var, hangi kristalse o, hangi doğal taşsa, faydalarını bilerek alıyorsunuz. Bilmiyorum psikolojik midir, işe yaradığına, bir sükûnet, bir olumlu enerji, daha derin uyku getirdiğine dair bir inanışım var şimdiden. Yolu Ünye’den geçeceklere bir hizmet olsun, Orhan Yiğit’in dükkânına bir uğrayın ve siyah kumlar üzerinde mutlaka yürüyün.