Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kadın cinayetlerine ilişkin 2017 veri raporunu yayımladı, hepimiz hayretler içinde bakakaldık. 409 kadın öldürülmüştü, bir yıl içinde. Yüzde 22’si kocası, yüzde 13’ü ‘tanıdığı biri/akraba’ tarafından. Tahmin etmesi zor değil, çoğu boşanmak istediği için.
Biz bu rakamları sindirmeye çalışır, sayı gün gün artmaya devam ederken İstanbul Maltepe’de Ali Yardım adlı bir adamın iki ve üç yaşlarındaki iki kızını pompalı tüfekle öldürdüğü haberi geldi. Ve aynı tüfekle kendini de vurduğu.
Hikâye çok bildik maalesef. Dilek Yardım kocasından boşanmaya çalışıyor, adam ayrılmak istemiyor, karısını tehdit ediyor. Uzaklaştırma kararına rağmen kapıya bıçakla, silahla dayanıyor ve sonunda ona ceza vermek için kendi çocuklarını öldürüyor. Telefonda son cümlesi, “Çocuklarını öldürdüm, mutlu musun?”
Çocukların annesi perişan halde kameralara konuşuyor. Elinde çocuğunun emziği. “Kendi ailem de dahil kimse bana sahip çıkmadı” diyor, “Polisine de yalvardım, savcısına da yalvardım. Beni bu adamdan kurtarın dedim, kimse sesimi duymadı. Bir gece bile tutmadılar içeride”.
Yine ciddiye alınmayan bir uzaklaştırma kararı ve bedeli, hesabının kimden sorulacağı belli olmayan iki küçük çocuğun canı.
Şimdi katilin abisi “Bir baba nasıl bu hale gelir, anne sebebiyet vermiş ki olmuş” diyor, gazeteler “Cinnet getiren baba...” diye başlıyor habere. Korkarım sonunda anne suçlu çıkacak cinnete yol açtığı için.
Bunun adı cinnet falan değil, cinayettir. Sebebi de evliliği kadının içinden ancak ölerek çıkabileceği bir kurum olarak gören zihniyettir.
Devletin görevi evlilik kurumundan önce insanların canını korumak. Bir kadın sığınma evlerine, polise, savcıya koşuyor, kendisi için, çocukları için bir hal çaresi bulmaya çalışıyorsa ciddiye alın onu. O evliliğin sürdürülecek tarafı kalmamıştır, bazı yuvaların dağılması bir arada durmasından daha iyidir.
Gemileri sudan yürütsek
Bir şehir bu derece denizle iç içe olsun ve ulaşımında denizi bu kadar az kullansın, hakikaten eşi benzeri bulunmayan bir durum. Trafik kilit oldukça bizim aklımıza köprü, otoyol, viyadük geliyor. Tamam, gemileri karadan yürütmüş bir ecdadımız var ama hazır sudan gidebilirken neden kullanmıyoruz?
Akşam saat 22 oldu mu karanlığa gömülen Beşiktaş iskelesinden şimdi de Adalar’a giden vapurlar kaldırılmış. Biliyorsunuz Kabataş iskelesi Martı projesi nedeniyle kapatıldığı için oraya kaydırılmıştı ada vapurları. Kış boyunca Beşiktaş’tan da olmayacakmış seferler. Neden? Talep az, kâr düşük olduğu için.
Ama insaf, bu Adalar’ın tek işlevi yazın Arap turist kafilelerinin yapma çiçeklerle fotoğraf çektirmeleri değil ki. İnsanlar burada yaşıyor, işlerine gidiyor ve dönüyorlar. Daha fazla iskeleden; mesela Boğaz’dan da ulaşım sağlamak yerinde olacakken herkesi Eminönü’ne mahkûm etmek neyin nesi? Doğal olarak Adalılar isyan halinde.
Hiç değilse kış dönemi için sabah - akşam birer sefer bırakılsın da insanlar işkence çekmeden işe gidip gelebilsinler.