Dönüp çıkış tarihine bakmak şaşırtıcı oldu benim için; 1989 Kasım’ıymış, “Küçük Bir Öykü Bu”nun yayımlanma tarihi. O güne kadar oyuncu olarak hayran olduğumuz Zuhal Olcay’ın bir de şarkıcılığıyla kalbimizi kazanması. Ben hep en çok etkilendiğim şarkıları ondan dinledim, bunun en büyük sebebi de ağzından çıkan her cümleye inandırmasıydı. Üstelik şarkıların baştan sona bir hikâye anlattığı bir albümdü “Küçük Bir Öykü Bu”, bizim için bir ilkti. Bir aşkın filizlendiği günlerden, daha uzaktan bakışmalardan başlayarak bütün o heyecanlı ilk günleri, onun yeryüzündeki en farklı insan olduğuna inanmaları, birlikte uçmaları, özlemeleri, sonra kara bulutları, kafa karışıklıklarını, yan yanayken uzaklaşmaları ve meşhur “Yalnızlığım”ı anlatıyordu, son derece gerçekçi ve doğal olarak acımasız bir şekilde. Şahane bir iş birliğinin ürünüydü üstelik. Bütün şarkıların sözleri Mehmet Teoman’a, müzikleri Vedat Sakman’a aitti.
Önceki gün İzmir’e çok yakışan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekten büyülü bir an yaşadık, “Yalnızlığım”ı yıllar sonra Zuhal Olcay ve Vedat Sakman’dan birlikte dinledik. Zuhal Olcay 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde Ulusal Yarışma Jüri Başkanı’ydı, festival kapsamındaki konsere “Yine Aşk Var” ile başladı, araya “Dünden Sonra Yarından Önce”ler, Pervane”ler, “Lüküs Hayat”lar, “Yedi Kocalı Hürmüz”ler girdi. Sonra aynı jüride birlikte olduğu Vedat Sakman’ı sahneye davet etti. Dopdolu bir salon ve Vedat Sakman, Cem Tuncer’den gitarı alıp “Yeni tanıştık belki de” diye söze girdiğinde sanki kimse nefes bile almıyordu. Sanırım hayatımda o kadar derin bir sessizliği çok az duymuşumdur. Bin kere dinlense bıkılmayan böyle bir şarkıyı da. Gene her cümlesine inandım.
Kadın - erkek dengesi ve pozitif ayrımcılık
Benim gittiğim festivallerde, özellikle ulusal yarışmalarda illa bir kadın yönetmen - erkek yönetmen dengesine bakmak gibi bir alışkanlığım var. Çoğunlukla 10 erkek yönetmene tek kadın gibi çarpıcı sayılarla karşılaştığımız için bu bakışın sonu hüsran oluyor ve ben de saymaya devam ediyorum. Sanırım ilk defa, dün sona eren 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin Ulusal Yarışma’sında eşitlikle karşılaştım. Beş erkek yönetmenin (Özcan Alper, Orçun Köksal, Kazım Öz, Kaan Müjdeci, Ömer Faruk Sorak) filmleriyle beş kadın yönetmenin (Belmin Söylemez, Çiğdem Sezgin, Ayşe Polat, Ümran Safter, Selcen Ergun) filmleri vardı yarışmada. Bütün dünya festivallerini ‘me too’ hareketinden sonra kalkıştığı cinsiyet eşitliğini hayata geçirdiği için festival direktörü Vecdi Sayar’ı kutlamak isterim. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de katıldığı basın toplantısında Uluslararası Yarışma’nın jürisinde bulunan Pelin Batu da festivaldeki kadın varlığıyla ilgili kutladı kendisini. Sayar’ın cevabı ise “Özellikle sanat alanında pozitif ayrımcılığa inanmam, sebep iyi işler yapmaları” oldu. Bir alkış da bu cümle için.
3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali ödülleri
ULUSAL YARIŞMA
En İyi Film: Kör Noktada/Ayşe Polat
Jüri Özel Ödülü: Karanlık Gece / Özcan Alper
En İyi Oyuncu: Berkay Ateş – Karanlık Gece/ Nurcan Eren - Suna
En İyi Özgün Müzik: Karanlık Gece– K. Cansun Küçüktürk
En İyi Özgün Film Şarkısı: Kendi Yolumda (Bu da Geçer) – Athena
En İyi Ses Tasarımı: Ayna Ayna – Eli Haligua, Fatih Rağbet
Film-yön En İyi Yönetmen Ödülü: Kör Noktada
Siyad En İyi Film Ödülü: Kör Noktada
ULUSLARARASI YARIŞMA
En İyi Film: Joyland
Jüri Özel Ödülü: Divertimento
En İyi Özgün Müzik: Dans Başlasın/Let the Dance Begin-Nicolás Guerschberg
Ödüllü filmler bugün sinemalarda
Festivalde altı gün dolu dolu geçti ama bugünün de ayrı bir önemi var: Dün akşam dağıtılan ödüllerin sahibi olan filmler bugün İstinye Park Teras Renk Sineması salonlarında İzmirlileri bekliyor olacak. Ücretsiz olarak.