Bu hafta da ateş gibi yakan gündemimiz içerisinde Tokyo’dan gelen güzel haberlerle mutlu olduk, kısa bir süreliğine aynı şeye sevindik. O kadar az oluyor ki böyle fırsatlar, bir vesile bulup kamplara ayrılmadan önce kıymetini bilmek lazım. İsimleri aynı, tuhaf bir şekilde doğum günleri (26 Mayıs) aynı, memleketleri (Trabzon) aynı iki azimli ve güçlü kadın boksör tarihi başarılara imza attılar. Buse Naz Çakıroğlu gümüş madalyayla Olimpiyat Oyunları’nda madalya kazanan ilk Türk kadın boksör oldu, üzerine de Busenaz Sürmeneli altın madalya alarak şampiyon olan ilk Türk kadın boksör unvanına ulaştı. Şahaneler ikisi de. Beni en çok etkileyen, son derece ne yaptığını bilen, başarıyı hak ettiğinin farkında kadınlar olmaları.
Busenaz Sürmeneli mesela, “Altın madalya gelecek dedik ve geldi ama yetinmeyeceğiz. Daha büyük mutluluklar, daha büyük gururlar ve rekorlar için yola devam edeceğiz. Bizi izlemeye devam edin,” şeklinde anlattı duygularını. Kendini gayet net ifade edebilen biri yani. Hal böyleyken antrenörü Cahit Süme ile birlikte çektikleri bir kutlama videosu sosyal medyayı yerinden oynattı ve beklenen tartışmayı yarattı. Videoda madalya hocanın boynunda ve “Çok mutluyuz, çok gururluyuz” tarzı bir konuşma yapıp sözü Busenaz’a bırakıyor. Şimdi bu görüp görebildiğimiz tek görüntü olsa belki sorunlu sayılabilirdi. Ama değil ve verilen tepkiler (“Çıkar o madalyayı boynundan ve sen sus, Busenaz konuşsun” vs.) başarı sahibi boksöre haksızlık. Diyoruz ki “Kendisini savunamayan, söz hakkı kendisinde olmalıyken susup oturan bir kadın var burada, bir saniye biz hemen yanlışı düzeltelim, onun adına konuşalım”. Halbuki neticede bir hocası var onu yetiştiren ve kendisiyle gurur duyduğunu ifade etmesi belli ki Busenaz Sürmeneli’yi de mutlu ediyor. Bizim aralarında bir denge kurmaya, sporcunun tahmini hislerine tercüman olmaya çalışmamıza gerek yok. Nitekim Sürmeneli “Bir durun Allah aşkına, madalyayı boynumdan zorla aldığını mı düşünüyorsunuz? Madalya benim boynumdaydı zaten, törenden sonra bana yıllarını vermiş, beni buralara getirmiş hocamın boynuna taktım, sevincimi paylaştım kader arkadaşımla” gibi açıklamalar yapmak durumunda kaldı. Herhalde vardır değil mi böyle bir hakkı? Ona da biz karar vermeyelim.
Kadın kendini korusun
Biz Busenaz’lara sevinirken de memlekette kadın cinayetleri nefes aldırmamaya devam etti maalesef. Üstelik Aleyna Çakır cinayetinin baş şüphelisi Ümitcan Uygun’du gene karşımızdaki isim. Bu kez 25 yaşındaki Esra Hankulu’nu öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alınmıştı.
Şimdi burada sorulması gereken tek bir soru var değil mi; Uygun neden serbestti? Ama biz bunun dışında tüm sorularla ilgiliyiz. En başta da Esra Hankulu’nun böyle bir adamla neden görüştüğü meşgul ediyor kafacıklarımızı. Medya da gene “Geceyi birlikte geçirdiler” detayı üzerine kurduğu için bütün yapıyı, “Böyle belalı bir erkeğe yüz veren kadın ölmeyi hak etmiş demektir” sonucu gelmese şaşardık. Kolayımıza geliyor öldürülenden hesap sormak. Düşünmüyoruz, kim bilir bu kadın neleri aşk zannederek büyüdü, hangi arızalı erkeklerin sakatlıklarına sevgi adının verildiğini gördü, kadınların neleri sineye çektiğine şahit oldu. Bilemeyiz, belki düzeltirim zannetti. Önemi de yok. Önemli olan, gerçekten inanıyoruz ki bu ülkede birçok şey gibi öldürülmemek kadına düşen bir sorumluluk. Erkekler tecavüz eder, erkekler tehdit eder, erkekler öldürür, erkekler salıverilir. Kadın kendini korusun.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024