Herkesin bildiği, 50 tane benzerini izlediği bir öykü, bütün klişeleriyle birlikte hala izlenir, gülünür, ağlanır olabilir mi?
Bir kenar mahallenin güzel sesli kızı ve beraber yanık yanık okusunlar diye şarkılar yazan kafiye meraklısı yavuklusu ile kızın kendini kurtarmak için kaçtığı pavyonun patronu üçlüsünden nasıl bir mucize bekleyebilirsiniz? Bu yıl Afife’de Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü’nün sahibi olan güzel isimli oyunların yazarı (bkz. ‘Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin’) Murat Mahmutyazıcıoğlu, bu üçlüyü, ayrıca esas kızımız Gönül’ün en yakın arkadaşı iken ‘arkadaşının aşkı’ Mustafa’ya gizliden abayı yakan Sevda’yı ve Leyla olmak isteyen Ahmet’i almış, son derece şenlikli, sazı sözü, neşesi, hüznüyle türünün bütün klişelerinin hakkını veren bir oyun yazmış: Kadıköy Emek Sahnesi’nin oyunu ‘Sevmekten Öldü Desinler’, arabesk müzikli bir ‘anti - melodram’, grubun kendi deyişiyle.
‘Ana çatışmam sensin’
Üzerinde Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun güzelim kara kalem çizimleri olan bir masal kitabı - perdeyle açılıyor oyun. Mustafa kafiyelerden kafiye beğenerek yeni şiirler yazıp Gönül’ünü beklemekte, o bataklıkta yeşermeyeceğini anlayan Gönül ise gitmeyi kafaya koymuş. “Beraber kaçalım” diyor, ikna edemiyor Mustafa’yı ve arkasına bakmadan veda edip gidiyor. Meydan Sevda’ya kalıyor.
Ama bizimki bir anti - melodram. Ne zaman ne olacağı belli olmaz. Ayrıca oyuncularımızın hepsi aynı zamanda anlatıcı. Arada rolden çıkıp “Benim ana çatışmam sensin” diye yazar ağzıyla konuşabilir, hikâyesini beğenmeyip yazara çatabilir, “Çocuk oyuna ortasında girdi ama iyi oynadı dersiniz” diye seyirciye talimat verebilirler.
Gecekondu mahallesinde
Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun metnini, Berfin Zenderlioğlu müthiş hareketli bir rejiyle sahnelemiş. Baştaki ışıklı masal kitabı kapanınca geriye oyuncuların aradan kafalarını uzatıp lafa karışmalarına, darbuka olup çalmalarına imkan veren şeritli bir perde kalıyor. Ve o perdeye yansıyan karakterlerin gölge oyunu, pavyonun ışıklarına karışıp, anlatılan masalın bütün atmosferini kuruyor.
Oyunculara ne demeli, hepsi o kadar iyi ki... Gönül’de enerjisine seyircinin yetişemediği Pınar Yıldırım var, Mustafa’da bu yıl Studio Oyuncuları’nın ‘Godot’yu Beklerken’i ile de övgülere boğulan Onur Berk Arslanoğlu, Sevda’da ‘Güldür Güldür’ ekibinin skeçleri kadar şarkılarıyla da kafalara yazılan oyuncusu Meltem Yılmazkaya, pavyon sahibinde sinema ve televizyondan da aşina olduğumuz Hamdi Alp. Daha önce ‘Cambazın Cenazesi’nde bayıldığım İbrahim Halaçoğlu da oyunun ortasında giriyor ama şahane oynuyor, evet. Bir de üstelik hepsinin sesi de çok iyi; Pınar Yıldırım ile Meltem Yılmazkaya’nınki ‘biraz’ daha iyi.
Müziklerde, son yıllarda tiyatro müziği denince akla ilk gelen isimlerden Burçak Çöllü’nün imzası var. “Hazır pavyonda oyun yapıyoruz, herkesin bildiği arabesk şarkıları söyler, seyirciyi kendinden geçiririz” demek yerine zoru seçmiş, sıfırdan şarkılar yazmış. ‘Kaderimin Oyunu’ dışında hepsi Burçak Çöllü’ye ait ve hepsi de keyifle dinlenip insanın kulağına takılıp kalıyor.
Hele hele perde açılırken ve oyuncular seyirciye 100 dakikalık dert ortağı olmayı önerirken söylenen, finalde de tekrar eden şarkı: “Çözmeye talip değiliz, gel beraber ağlarız”. Gecekondu mahallesinin çamurunda filizlenen aşk hikâyesi, pavyon şarkıcısı olup yırtma hayali, o şarkıcıya göz koyan patron gibi hepimizde benzer çağrışımları olan ortak paydalara bile hasret kaldığımız bu yalnız günler için sıcak bir davet. Üstelik pek ağlatmıyor, beraber güldürüyorlar, daha ne olsun?
‘Sevmekten Öldü Desinler’ / Kadıköy Emek Sahnesi
Yazan: Murat Mahmutyazıcıoğlu, Yöneten: Berfin Zenderlioğlu, Dramaturg: Nesrin Karadağ, Müzik: Burçak Çöllü, Koreografi: Senem Oluz, Kostüm Tasarımı: Çağla Yıldırım, Dekor Tasarımı: Berfin Zenderlioğlu, Işık Tasarımı: Alev Topal, Dekor Uygulama: Serkan Kavurt, Oynayanlar: Hamdi Alp, İbrahim Halaçoğlu, Meltem Yılmazkaya, Onur Berk Arslanoğlu, Pınar Yıldırım