Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Serdar Biliş’in sahnelediği ‘Martı’, seyircinin dikkat ve merakını arasız 100 dakika boyunca ayakta tutan, zamanı ve zemini çok da belirgin bir olmayan bir yere taşısa da insan ruhuna dair özünü koruyan bir oyun

Bazı oyunlar var, yazarının ve de tiyatro literatürünün baş yapıtlarından biri olmakla kalmıyor; tiyatro seyircisinin göz bebeği oluyor. Onu pamuklara sarıp sarmalamak, çok farklı yorumlarından da kaçınmak istiyor insan genellikle. “Kuş kondurmaya gerek yok”, öyle değil mi?

Farklı bir ‘Martı’

Ama bazen de o kuş o metne konunca başka bir şey çıkıyor ortaya ve bu da ona farklı boyutlar katıyor. Yönetmen Serdar Biliş, tam da böyle ‘klasik’ denince akla gelen ilklerden olan metinleri alıp güncel bir yorumla sahnelemeyi seçenlerden. Belki kendisine koyduğu bir çıta var, sürekli aşmaya çalışıyor. Bu yüzden de oyunları seyirciyi ikiye bölüyor çoğunlukla; gözü gönlü klasik sahnelemeleri arayanlarla bu farklı oyunun tadını çıkaranlar olarak. İkisinin de kendince haklı noktaları var. Ben, söz konusu Serdar Biliş gibi dünya kurma becerisi olan bir yönetmen olunca, o klasiğin içinden günümüze dair neler çıkacağını merakla bekleyenlerdenim.

Haberin Devamı

120 yıllık mesafe

Geçen yıl Shakespeare’in ‘Romeo & Juliet’ini bir lise sınıfına taşımıştı, bu kez Pürtelaş Tiyatro’da, Çehov’un ‘dört büyükleri’nden ‘Martı’nın aradığını bulamayan, birbirini anlamayan, kendini anlatamayan, yalnız insanlarını alıp 120 yıllık mesafeden bugüne taşımış.
Tahmin edileceği gibi çok zorlanmamış, yalnızlık aynı yalnızlık, anlayışsızlık desen diz boyu, kuşak çatışması, en alasından. Çehov’un dehasından mıdır, insanın aymazlığından mı, aynı çıkmazlarda debelenip duruyoruz yüzyıllardır. İster Çarlık Rusya’sında olalım, ister günümüz dünyasında herhangi bir ülkede. Hal böyle olunca, Treplev’in önündeki bilgisayarı yadırgamıyorsunuz hiç, yazdığı oyunu ünlü bir aktris olan annesi Arkadina’ya beğendirme çabaları ve o annenin yeni olana burun bükmeleri o kadar tanıdık ki.

Gölden çamurlu havuza

Serdar Biliş’in güncel ‘Martı’ yorumunun en büyük destekçisi; metni son derece akıcı bir günümüz diline tercüme eden Sami Özbudak’tan sonra, oyunun etrafına kurulduğu gölü çamurlu bir havuza dönüştüren tasarımıyla Gamze Kuş. Delice tutkun olduğu Nina Treplev’in yazdığı oyunu içine bata çıka oynarken de, maaile etrafına mayolarıyla yayılıp güneşlenirken de, o sığ havuz yaşadıkları hayatın eninini boyunu hatırlatıyor bize. Eninde sonunda, her biri benliğini karşılık bulamadığı bir aşka hapsetmiş, havuzun içinde debelenerek yaşamaya çalışıyor.

Haberin Devamı

Farklı bir ‘Martı’

Serdar Biliş’in ‘Martı’sı, zaten çok renkli bir karakter olan Arkadina’nın Tilbe Saran’da vücut bulmuş haliyle geçecek tarihe bence. Oğluyla arasındaki aşk nefret ilişkisinden yazar sevgilisi Trigorin’e (Fırat Tanış) olan gururundan da büyük tutkusuna kadar her anı hayranlıkla izleniyor.

Kendi kanatlarıyla uçuyor

Nina’da aslında son derece yetenekli bir oyuncu olan Ecem Uzun’un yorumu biraz zayıf ve fazla çocuksu kalıyor. Gonca Vuslateri’nin Masha’sı ise etkileyici olmakla beraber fazla baskın ve hırçın. Boran Kuzum Treplev’in ölümüne tutkusunu seyirciye geçmekte biraz tutuk kalırken, Şerif Erol Sorin ile oyunun en çok iz bırakanlarından.

Haberin Devamı

Farklı bir ‘Martı’

Pürtelaş’ın ‘Martı’sı, seyircinin dikkat ve merakını arasız 100 dakika boyunca ayakta tutan, zamanı ve zemini çok da belirgin bir olmayan bir yere taşısa da insan ruhuna dair olan özünü koruyan, eğlenceli ve tempolu bir oyun. Farklı bir ‘Martı’, evet, ama kendi kanatlarıyla pek güzel uçuyor.

Farklı bir ‘Martı’

‘MARTI’
PÜRTELAŞ TİYATRO

- Yazan: Anton Çehov
- Türkçe Versiyon: Sami Özbudak
- Yöneten: Serdar Biliş
- Sahne ve Kostüm Tasarımı: Gamze Kuş
- Müzik: Çiğdem Erken
- Koreografi: Tuğçe Tuna
- Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
- Video: Ezgi Kaplan
- Ses Eğitimi: Susan Main
- Kast: Banu Kuruoğlu
- Oynayanlar: Boran Kuzum, Ecem Uzun, Fırat Tanış, Gonca Vuslateri, Kayhan Açıkgöz, Serdar Orçin, Sevil Akı, Şerif Erol, Tilbe Saran, Yasin Bardakçı, Cem Cücenoğlu