Ne kadar zor bir şey, bir çocuğunuz oluyor, otizm teşhisi konuyor üç yaşındayken. Siz muhtemelen pek fazla şey bilmiyorsunuz o güne kadar konuyla ilgili. Oturup vahlanacak mısınız, çocuğunuzun hayatını nasıl kolaylaştıracağınızı mı araştıracaksınız, yoksa her adımda karşınıza çıkan ‘köstek’lerle mi uğraşacaksınız?
Bu yüzden Sedef Erken adı mücadele sözcüğüyle eş anlamlı benim için. Oğlu Ozan Barış’ı kabul edecek okul bulamadığı için verdiği hukuk savaşı hayranlık uyandırıcıydı. Onun kadar ‘yılmayan’ az insan gördüm.
Onun sayesinde Türkiye’de birçok insan ‘otizm’ diye bir şeyle tanıştı ve otizmli çocukların eğitim alamamak gibi bir derdi olduğuyla. Avukat ve Otizm Gönüllüleri Derneği Kurucusu Sedef Erken bıkmadan usanmadan, bulduğu her mecrada anlattı durumu. Her çocuğun haklı olan eğitim hakkı Ozan Barış’a tanınmıyordu. Üstelik o sırada kendi kendine okuma yazmayı sökmüş olan bir çocuktan söz ediyoruz. Son derece zeki bir çocuktan.
AİHM’ne kadar giden hukuk mücadelesinin bir noktasında Ozan Barış okula yazıldı ve 2017 yılında da mezun oldu.
Peki Sedef Erken ile Ozan’ın babası Ogün Sanlısoy’un mücadelesi bitti mi? Elbette hayır. İkinci raund lisede başladı. Ozan okula gidip geliyor, asla eğitime katılamıyordu, çünkü öğretmenlerin onunla ilgilenecek bilgileri de yoktu, ilgilenmeye gönülleri de. Ve biz en nihayet bu dirayetli kadının da pes ettiğini Ogün Sanlısoy’la birlikte “Oğlumuz okulda iyi bir eğitim alsın diye yıllardır verdiğimiz mücadeleden vazgeçiyoruz. Gerekli eğitimi evde kendimiz vermek için var gücümüzle çalışacağız” diye açıklama yaparak Ozan’ın zorunlu eğitimden muaf tutulması taleplerini twiter’dan da duyurdular.
Ve beklenmedik bir şey oldu, pazar günü Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk “Sevgili Ozan Barış’ın ve özel evlatlarımızın okul ve eğitim hayatı bizler için çok değerli” diye yanıt yazdı, “En yakın zamanda bir araya gelelim, bahsettiğiniz sorunları hep birlikte aşacağız”.
Aradım, “Umutlu musun?” diye sordum Sedef Erken’e, o randevu ayarlamak için harekete geçmişti bile. “Bu bir fitil” dedi, “Buradan ilerleyeceğiz”. Bir yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın randevu talebini kabul etmesini bekliyordu.
Kendisi Ozan Barış’a evde eğitim vermekte kararlı. Okulda geçirdiği saatlerin oğlunun ilerlemesini geriye çevirdiğini söylüyor. Ama Türkiye’deki sekiz milyon engelli insan için “Irkçılığın bir biçimi” dediği ayrımcılıkla mücadeleden vazgeçmiyor. “Ben başımı koydum bu yola” diyor.
Peki sorun nasıl çözülecek? Yasalarla mı? Sedef Erken yasalarda bir eksik olmadığını söylüyor. Sorun uygulamada. Okullarda, iş yerlerinde, toplu taşımada, sinemada, restoranda. İnsanların bakışlarında, işverenlerin kararlarında, engelli çocuklara “Bunlar defolu mal” deyip hâlâ görevde kalan öğretmenin cüretinde. Değişmesi gereken bunlar.
Hani hep yakınırız ya, “ateş düştüğü yeri yakar” diye, bu ateş zannettiğimizden çok daha fazla evde yanıyor. Harekete geçmek için sizin bacanızı sarmasını beklemeyin.