İnsanın aklı hayali almıyor gerçekten. Bir adam; hasbelkader ‘baba’ sıfatına sahip olmuş hasta ruhlu biri, sırf o ‘babalık’ müessesesi nedeniyle birtakım haklara sahip kabul ediliyor. Mesela, çocuğunu öldürme hakkına.
O güne kadar ne kadar tehlikeli olduğunu defalarca gösterdiği halde, boşanma sürecinde olduğu karısının bütün ailesine ölüm tehditleri savurduğu halde, lafta kalmayıp bir kere de denediği halde, elini kolunu sallayarak ortalıkta dolaşıyor.
Ve biz şimdi dokuz yaşındaki öz oğlu Yiğitcan’ı bıçaklayarak katleden ‘canavar baba’yı şaşkınlık ve dehşetle izliyoruz. Nasıl yapabildi, anlamıyoruz.
İyi de, şaşılacak ne var, adam söylemiş, haber vermiş, yetmemiş, denemiş. Daha bir buçuk ay önce, Yiğitcan’ı eve kapatıp doğal gazı açarak bir de çocuğun ağlayan görüntülerini çekip ailesine göndermiş.
Oğlanın dayısı nasıl polisle birlikte gelip kapıyı kırdıklarını anlatıyor. Adamın ertesi gün serbest bırakıldığını. İki hafta sonra da savcılıktan çocuğu görmek için izin kâğıdı aldığını. Çünkü ‘babalık hakkı’ yaşam hakkından kutsal.
Anneyle dayı çocuk polisine gitmişler, aldıkları cevap “Darp yoksa bir şey yapamayız” olmuş.
Şaka mı bu? Bir adam çocuğunu doğal gazla boğmaya çalışırken sorulacak soru “Darp var mı?” olabilir mi? Bu kadınları, çocukları göstere göstere gelen ölümden, ancak cinayetle bozulan ‘aile birliği’nden korumanın bir yolu yok mu?
Buyrun, gene yok darp. Bıçak var, sayılır mı?
Timsahın mizacı
Çocuklara doğayı tanıtıyoruz kisvesi altında hayvanlara ettiğimiz eziyetin sonu gelmiyor. Yunuslar, penguenler, envaiçeşit egzotik kuş, balık, sürüngen yerlerinden yurtlarından koparılıp sergi malzemesine dönüştürülüyor. Hep iyi niyetlerle. “Sevimli dostlarımız dünyanın öbür ucundan sizi ziyarete geldi” gibi süslü cümleler eşliğinde.
İstanbul’un son su altı hayvanat bahçesindeki ‘kral timsah’ mesela, Cadılar Bayramı’nı fırsat bilip sosyal medyadan çocuklara çağrı mesajları yolladı. Çok heyecanlıymış, amacı bizi korkutmak değilmiş, ‘mizacı’ öyleymiş. Şirinlikler, şakalar.
Yapmayın rica ediyorum. Ne kadar süsleseniz de, o tutsak edilmiş, dört duvar içinde çile dolduran bir canlı. Ne işi var kral timsahın İstanbul’da bir alışveriş merkezinin içinde?
Böyle yaparak çocuklara hayvanları tanıtmış olmuyorsunuz ki. Öğrettiğiniz tek şey, hayvanların insanoğlunun oyuncağı olduğu, onlara istediğimiz işkenceyi edebileceğimiz. ‘Mizacı’ bu değil zavallının.
Artık içimize atmayacağız
Twitter 140 karakter sınırlamasını 280’e çıkarttı, Twitter’da bir bayram havası. Evet, gerçek bir müjde sahiden. Artık söyleyemediklerimiz boğazımızda düğümlenip kalmayacak. Değerli fikirlerimizi paylaşmak için daha geniş alanımız var. İki kelimeyi yan yana getiremesek, hangi yazdığımızın başımıza nasıl bir iş açacağını bilemesek, başkasının yazdığı bir cümleyi bile sonuna kadar okumaya sabır gösteremesek de 280 karakteri inci gibi dizebileceğiz. Birbirimizi dinlememek ve anlamamak için daha bol sözcüğe sahibiz. İfade özgürlüğü tam olarak bu değil mi zaten?