Av konusunda çok net düşüncelerim var. Bunun spor, hobi, eğlence, turizm tarafını kimsenin bana anlatabilmesi mümkün değil. Neresi spor, iki adım attın diye sağlığına sağlık katmış olmuyorsun. Neresi eğlence, düpedüz bir canlıyı öldürüyorsun.
Ne hakla? Dün dehşet verici fotoğrafları vardı her yerde. Amerikalı bir çift, kalkmış dünyanın bir ucundan Adıyaman’a gelmiş, “av turizmi” kapsamında. Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri eşliğinde iki tane güzelim dağ keçisini vurup öldürmüşler, eserlerinin başına geçip gülerek fotoğraflar çektirmişler, çok memnun kalmışlar, gene geleceklermiş.
Ben fotoğraflara bakamıyorum, kadınla adam gururla başında dikiliyor, “Nasıl hissediyorsun?” sorusuna kadın “Çok mutluyum” diye cevap veriyor, bu duyguyu anlamak sahiden imkânsız. Neden mutlusun hanım? Bir başarı mı kazandın? Hani sporda kullanılan tabirle “centilmence” bir mücadele bile değildi. Eşit durumda olmadığın silahsız, savunmasız bir canlıyı hiç de adil olmayan koşullarda, pusu kurarak, silahla katlettin. Yemek için bile değil, sadece zevk için. Bunda mutlu olunacak, heyecanlanacak ne var? Zor bir şey başarmış değilsin, hayata bir anlam katmış değilsin, değerli bir iş ortaya koymuş değilsin. Sadece öldürdün.
Ama üzülme-yelim, bunlar sekiz yaş ve üzeri dağ keçileri. Yaşlılar yani, insan bakış açısına göre yeterince yaşamışlar, üremişler, belli ki dünyaya geliş sebepleri olan insana hizmet görevlerini tamamlamışlar, artık ellerinde kalan son şey olan canlarını da ona teslim edip bu dünyadan huzur içinde ayrılabilirler. Bunlar gibi 30 adet belirlenmiş bu sezon için “avlak sahasında” yaşayan keçi, -hayvancağızların doğal ortamına “avlak sahası” adını vermemiz de şahane bu arada- ve mart sonunda da sezon kapanıyor şükür. Yani merak etmeyin, her şey kontrol altında, yasalara uygun.
Kaçak avlamanın 26 bin TL cezası var zaten.
Ama ısrarla anlamadığım bir şey var: Bu dünyada kendisi kadar eşit yaşama hakkına sahip olduğu tartışmasız bir gerçek olan bir yaratığı yasal olarak katletme iznini insana kim verebilir? O hayvanın canı sana mı ait ki “Buyrun verin parasını, alın” diyebiliyorsun?
Şeytanın aklına gelmez, bizim gelir
Türkiye kadar felaketlerden, zor durumda kalan insanın çaresizliğinden fırsat yaratan başka ülke var mı bilmiyorum. Bir yerde bir saldırı olur -Atatürk Havalimanı’nda yaşadık 2016’da-, normalde insanların oradakilere yardıma koşmasını beklersin değil mi? Bizde taksiciler, korkmuş insanları evlerine götürmek için dört beş misli fiyat çeker.
Ya da deprem olur mesela, işte Elazığ’da yaşadık en son. İnsanlar depremden sağ kurtulmuş, evi hasarlı, giremiyor, mecburen taşınacak. Kiraya verilecek evi olanlar ne yapar? “Buyrun, kendinizi toparlayana kadar oturun” mu der? Bilemediniz, hemen kiraları ikiye katlar. Nasıl olsa karşısında başka çaresi olmayan insanlar var.
Son olarak bütün dünyayı koronavirüs telaşı sardı ama bundan kazanç sağlamayı biz akıl ettik. Van’da tıbbi maske fiyatlarına yüzde 150 zam geldiği haberine online satış siteleri de anında ayak uydurmuş durumda. Tam 55’ten 110’a çıkana şaşıracakken Twitter’da bir paylaşımdan gördüm ki 7 Şubat günü 29.95 TL’ye alınan maskelerin şu anki fiyatı 299 TL. Üstelik 499 TL’nin üstü çizilerek. Bir de “maskede kampanya” süsü. Hakikaten bu kadarı şeytanın aklıma gelmez.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024