Can suyu. Ne kadar güzel bir söz, değil mi?
Yaşamın özünü ifade ediyor.
Yeni diktiğimiz bir bitki yaşama tutunsun diye verdiğimiz suya deniyor.
Bir akarsu kurumasın diye ihtiyaç duyduğu suya da.
Bu ikincisi, HES işletimi sırasında dere yatağında bırakılması öngörülen su miktarını adlandırmak için konmuş. Yönetmeliğe göre, Hidroelektrik Santral kuran şirketler, doğal hayatın devam etmesini sağlayacak miktarda suyu dere yatağına bırakmakla yükümlü. Bu da derenin son 10 yıllık ortalama akışının en az yüzde 10’u demek.
Ama tabii ki el attığı kaynağı kökünü kurutmadan bırakmayan insanoğlunun zekâsının yönetmeliği yenmesi işten değil.
DHA’dan Mehmet Çınar’ın haberine göre Antalya Alakır’da bir HES firması, yüzde 10 can suyunu bırakmamış, kılıfını da bir debimetre hilesi marifetiyle uydurmuş: Yakındaki bir dereden borularla su taşıyıp debimetrenin önüne salarak.
Alakır Nehri Kardeşliği’nden yapılan açıklama, Koca Dere diye anılan derenin Alakır Nehri ile buluştuğu noktanın 500 metre yukarısında, dere yatağındaki çınarların kesilip devrilerek bir bend oluşturulduğu, derenin bütün suyunun 30 cm çapındaki boruya yöneltildiği yolunda.
Yani normalde Koca Dere debimetre cihazının aşağısına akarken, suyu yukarıdan akıtmayı becermişler.
Böylece debimetre bu suyu ölçüyor, hukukun zorunlu kıldığı can suyunun salınmadığı fark edilmiyor.
Derenin aşağısı tamamen kurumuş, suda yaşayan canlılar ölmüş, dere yatağındaki ağaçlar kurumuş, kimin umrunda?
Olay yerini etraflıca belgeleyip ihbarda bulunan Alakır Nehri Kardeşliği, yetkililerin derhal gerekli işlemleri yapmalarını, o boruyu sökerek dereyi ait olduğu yatağına vermelerini bekliyor.
Umarım çok geç olmadan harekete geçilir.
Alakır Nehri, ülkenin örtü altı sebze üretim merkezi Kumluca’nın en önemli su kaynaklarından biri. Binlerce yıldır birçok medeniyete ve sayısız canlı türüne ev sahipliği yapan Alakır Vadisi’nin can damarı. Alakırlılar yıllardır HES’lere karşı sularını, hayatlarını korumak için mücadele veriyor. Bir dertleri var bu insanların.
Onların sesine kulak vermek, bu zihni sinir projelerini hiç değilse çevreye en az zararı vermek için kullanmak şöyle dursun, yasanın getirdiği zorunluluğu bile delmeye kafa yoran şirket yetkilileri ne umuyor olabilir? Bu hırsın sonunun selamet olacağını mı?
Sadece Koca Dere midir kuruyan? Oradaki balık türlerini, su canlılarını, dere kenarı bitkilerini, koca koca ağaçları yok etmenin, ekosisteme dönüşü olmayan zararlar vermenin bir sonucu olmayacak mı? Hep olmadı mı?
Böyle böyle hepimizin, kendilerinin de, çocuklarının da can suyunu kuruttuklarını görmüyorlar mı?