Anlaşılması biraz zor bir cümle; beraberce anlamaya çalışalım: Uçakta gazeteci Bilal Meşe’ye saldırdıktan sonra Milli Takım’dan ayrıldığını açıklayan Arda Turan, insanlara iyi futbolculuğunu değil, ‘adamlığını’ bırakmak istiyormuş.
Yani ne bırakıyor bize tam olarak?
Türk Dil Kurumu’na başvurdum önce. “Erkek kişi, kadın karşıtı” ile birlikte bir dolu iyi özelliği barındırıyor bünyesinde “adam” kelimesi, TDK’ya göre. “Adam olmak” “iyi bir duruma gelmek”, adam etmek” “eğitmek, yetiştirmek”, “adam gibi” “terbiyeli, akıllı, uslu” demekmiş.
Bir de Rıdvan Dilmen de “Kendisi adamlığıyla gönlümde bir kahramandır” dediği Arda Turan versiyonuna bakalım:
Birisi canını sıkan bir yazı yazdıysa (Siz buraya duruma göre tepenizi attıran herhangi bir şey koyabilirsiniz) bu sana onun boğazına yapışma hakkı verir. Seni kızdıran insandan hesap kaba kuvvetle, şiddetle, vurup kırarak sorulur.
Beraberinde “ağza alınmayacak küfürler edilir”, ki bunların hepsinin cinsiyetçi ifadeler içermesi şarttır. O.ç olur, a.k. olur, hepsi bir arada kullanılarak ortaya karışık bir şeyler yapılabilir; yeter ki kadınlara dair sözler içersin. Adam olana bu yakışır.
Saldırdığın kişinin senden yaşça çok büyük, bir zamanlar “abi” dediğin bir olması fark etmez. “Büyüğe saygı” adamlığın şartlarından
biri değildir.
Bütün bunların sonunda tabii ki pişman olunmaz.
Özür? Asla dilenmez. Lafının ve yumruğunun arkasında durmalıdır er kişi. Ne yapsın, kıvırsın mıdır affedersiniz kadın gibi?
Bir yanlış varsa, üzerinde Milli Takım forması olmasındadır, yoksa şiddete başvurmaktan, ana avrat düz gitmekten pişman olunmaz. Bunlar hep adamlığın şanındandır.
Konuşa konuşa anlaşmak, sorunları lafla çözmek adam
işi değildir.
Bu paket programa gayet tabii, “Ben giderim, adamlığım hatırlansın” diye havalı bir final yakışır.
Benim kendisine bir diyeceğim olacak bir kadın olarak, bunu bırakmanıza hiç gerek yok, dört tarafımızda ziyadesiyle mevcut.
Bir ilahiyat profesörünün Ramazan programına çıkarak kadınların regl oldukları için oruç tutamasalar da sokakta bir şey yiyemeyeceklerini, aksi halde dayak yiyeceklerini söyleyebildiği bir ülkede yaşıyoruz. Ya da Putin gibi bir devlet başkanının “Kadın olmadığım için kötü günlerim olmuyor” diye kadın doğasını küçük görüp ‘adamlığını’ övdüğü bir dünyada.
Adamların kurduğu bu hoyrat düzende savaşlar bitmiyor, şiddet kol geziyor, kadınlar, çocuklar dövülüyor, tecavüze uğruyor, insanlar öldürülüyor. Hayatın
yaşanır hali kalmadı hep
bu adamlıklar yüzünden..
Özetle, biz bu ‘adamlığa’ doyduk. Bırakmayın bize bunu.
Mümkünse ‘insanlık’ seçeneğini bir deneyelim.