Pandeli’nin kapanma tehlikesi olduğunu duyunca Mısır Çarşısı Esnaf Derneği Başkanı Ömer Başıbüyük’ü aradım. Ömer Başıbüyük anlattı. “Son dönemde yabancı turistler azalınca, Pandeli’nin işi de zayıflamıştı. Lokantayı kapatmaya karar verdiler. Hamdi Lokantası’nın işletmecileri, Pandeli adını yaşatarak lokantayı işletmeyi düşündüler ama, olmadı. Pandeli lokantası İstanbul kadar Mısır Çarşısı için de önemli idi. Üst gelir grubu yabancı ziyaretçiler mutlaka Pandeli’ye gelir, bu arada Mısır Çarşısı’nda da alışveriş ederlerdi. Mısır Çarşısı’ndaki diğer işyerleri gibi Pandeli’nin bulunduğu bölüm de Vakıf malıdır. Vakıflarca kiraya verilir.”
İstanbul’da Eminönü semtindeki çarşı 1660 yılında Valide Turhan Sultan tarafından Yeni Camii yapılırken, camii ile birlikte Mimar Kasım Ağa’ya yaptırılmış. Mısır Çarşısı’nın Eminönü yanındaki büyük giriş kapısından içeri girenler, hemen sola baktığında yukarıya doğru çıkan dar bir taş merdiven görür. Bilmeyen bu minare merdiveni tipindeki merdivenlerin nereye çıktığını anlayamaz. Bu merdivenlerden tırmananlar çarşının giriş kapısının üzerinde yer alan, dışarıdan ve içeriden pek fark edilmeyen üstteki asma kata çıkar. İşte burası Pandeli Lokantası’dır.
Lokantanın dekoru
Pandeli’nin kapısından giren zamandan ve de mekandan kopar. İstanbul’da mısınız, Bağdat’ta mı yoksa Kahire’de mi? Yıl 1990 mı, 1930 mu, yoksa 1915 mi? Yerler taş. Duvarlar mavi-yeşil-krem çini kaplı. Tavan kubbeli. Küçük pencerelerden demir parmaklıklar ardından Haliç görünür.
Bölme bölme olan mekana küçük masalar dizilmiştir. Masaların üzerleri beyaz örtülerle kaplıdır.
Pandeli, İstanbullu bir Rum. Babası Haliç kıyısında, Taşçılar İskelesi’nde hamallık yapıyor. Pandeli de 12 yaşına gelince Hamal Bölüğü’ne katılıyor. Fakat bakıyor ki, işler az. Yük taşımanın güçlüğü bir yana yük bulmak daha güç. Ufak bir mangal bulup hamallara köfte ekmek satmaya başlıyor. Aynı yerde ufak bir barakada aşçı dükkanı açıyor.
Pandeli 1891 doğumlu. İkinci Dünya Savaşı’nın İstanbul’unda, Pandeli’nin Hamal Lokantası’na, o günlerin “entel”leri, gazeteciler, şairler, yazarlar ve de onların dostları politikacılar gitmeye başlıyor.
İstanbul 1955 yılının 6-7 Eylül fırtınasını yaşıyor. Bu fırtınada Pandeli’nin Yemiş İskelesi’ndeki lokantası da yerle bir ediliyor.
Pandeli “Artık lokantacılığı bırakıyorum” gibi bir şeyler söyleyince, müşterisi gazeteciler manşeti atıyorlar: “Pandeli’siz İstanbul olmaz. Pandeli giderse bu iş biter. Ah Pandeli, vah Pandeli...”
Adnan Menderes bir başka adam. Önce gazetelere karşı duyarlı. Sonra kalbi hassas. Ülkede ne olup bittiğinin de farkında. Açıyor telefonu, “Mini Mini Valimiz” (ve de aynı zamanda Belediye Başkanımız Fahrettin Kerim Gökaltay’a) “Şu Pandeli’ye bir yer bul” emrini veriyor.
O zamanlar kamu mülkiyetinde olup, Fenerbahçeli Leblebi Mehmet’in işlettiği üç lokanta var: Mısır Çarşısı’ndaki Çarşı Lokantası, Taksim’deki Taksim Belediye Gazinosu ve de Karaköy’deki Liman.
Gökaltay da “Çarşı Lokantası’nı boşalt, Pandeli’ye vereceğim” buyuruyor. Leblebi itiraza yelteniyor. “Yarın seni üç lokantadan da çıkarır, üçünü de Pandeli’ye veririm” diye kükrüyor. Leblebi, Mısır Çarşısı’ndaki yerden çıkıyor. Pandeli içeri giriyor. İşte böylece Pandeli Lokantası, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait bu yerde 60 yıl faaliyetini sürdürme şansını elde ediyor.
Bir başka hamalın oğlu Cemal Biberci Erzincanlı. Harpten hemen sonra ailesi Erzincan’dan İstanbul’a göç ediyor. Yıl 1945-1946. O yıllarda 12 yaşında olan Cemal Biberci’nin babası da Yemiş İskelesi’nde hamallık yapıyor. Pandeli’nin lokantasına oğlunu çırak veriyor.
6-7 Eylül 1955’te dükkanlarının yıkılışını, Mısır Çarşısı’ndaki yere taşınışlarını beraber yaşıyorlar. Pandeli ölünce, Mısır Çarşısı’ndaki Pandeli Lokantası’nın işletme sorumluluğunu Cemal Biberci alıyor. Pandeli geleneğini Erzincanlı Cemal Biberci ile Pandeli Usta’nın yetiştirmesi, Bolulu İsmail Demir sürdürüyor. Gelelim lokantaya.
Pandeli akşamları ve de pazar günleri kapalı olurdu. Diğer günler 11.30-16-30 arasında hizmet verirdi.
Ben Pandeli’yi hayatta iken gördüm. Lokantasında birkaç kez yemek yedim.
Pandeli’nin Badem Kurabiyesi pek ünlü idi. Önce lokantanın havası önemliydi. Hele bir de pencere önüne oturarak arada bir Haliç’e göz atma şansı varsa... Yemekler orijinal. Servis güzel. İşletmeci Cemal Biberci lokantaya bir başka hava veriyordu...
İşte Pandeli’nin hikayesi.